Dağcılığın ve dağların gerçek sorunlarını tespit etmek için bir durum değerlendirmesi yapılması gerekir. İlk verilmesi gereken karar. Dağcıların yaşam kalitesini engelleyen şeyler mi sorun olarak görülecek yoksa sonraki kuşaklara nasıl bir dağcılık ya da dağ bırakılacağı konusu mu sorun olarak kabul edilecek? Bir başka deyişle anlık sorunlar mı tespit edilip çözülecek. Yoksa genel ve derin sorunlar mı tespit edilip çözülecek. Türkiye de hemen her konuda uygulanan sorun belirleme yöntemi ilk göze batan şey sorun olarak algılanıp -genellikle duygusal olarak algılanır- bu soruna çözüm bulmaktır. Dağcılıkta da bu yol izlenmektedir. Oysa bu yöntemle tespit edilen sorunların çözümleri kısa zamanda kendi sorunlarını yaratırlar.
Yakın zamandaki bir sorun tespiti Ağrı dağının kirliliği ile ilgiliydi yaşam kalitesini düşürmeyen temiz bir rotada tırmanma isteğinin belirlediği bu sorun masaya yatırıldı tartışıldı ve çözüm bulundu. Birçok gurubun katılımıyla tırmanış rotası temizlendi. Gerçekten sorun çözüldü mü? Bir anlık belki evet ama bu çözüm kendi sorununu da yaratacak nedir bu sorun? Nasılsa birileri yılda bir temizliyor öyleyse fazla hassas olmaya gerek yok anlayışı. Ya da turizm şirketlerinde nasılsa sezon sonunda temizleyeceğiz her turda çöp indirmek daha maliyetli. Ya da rehberlerde şirket nasılsa temizlettirir benim uğraşmama gerek yok şeklinde bir anlayış gelişebilir. Görüldüğü gibi bir anlık kolay çözüm çok uzun yıllar boyunca mücadele edilerek çözülmesi gereken sorunlar yaratır. Oysa sorun tespitinde temiz bir ortamda tırmanma endişesi yada turizm şirketlerinin kirlilikten dolayı kazanç kaybetme endişesi yerine gerçekten doğal yaşamın sürdürülürlüğü endişesi olsaydı yine aynı kirlilik sorunu tespit edilirdi ama bu sefer bulunan çözüm daha uzun bir uğraşı gerektirirdi ama yeni sorunlar yaratmayan bir çözüm olurdu.
Başka bir alanda örnek vermek gerekirse: Türk dağcılığın da sivil örgütlenme sorunu gösterilebilir. Bu konu da yakın zamanda yoğun tartışmalar ve çalışmalar yapıldı. Burada da aynı hataya düşüldü. Kişiler örgütsüzlüğü bireysel kazanımlarını engelleyen bir sorun olarak gördüler. Aynı şekilde kulüplerde örgütsüzlüğü kurumsal kazanımlarının önündeki bir engel olarak gördüler.TDF yi sorunları yaratan kurum olarak gördüler.ve bu endişe ile çözüm ürettiler yeni kulüplerin kurulması ve bu kulüplerin bir çatı altında toplanması.bulunan bu çözüm hiçbir sorunu çözmediği gibi örgütlenememe sorununun çözüm yolunu da bir çıkmaza sokmuştur oluşan guruplar ve kişiler kısa zamanda birbirine düşmüşlerdir.bu örnekte de kişisel yararlanmalar ve kurumsal çıkarlar yerine. Örgütsüzlüğün kişiler ya da guruplara olumsuzluğu yerine örgütlenememenin nedeni temel alınıp tartışılsa idi ve bu temel sorun çözüldükten sonra amaca yönelik bir örgütlenme yaratılsaydı. Belki bu toplantıda daha net sorunlar tartışılıyor olurdu.
Bir takım guruplar ve kişiler Türkiye de boltlu rotaların olmayışını türk dağcılığının gelişmesi yolunda bir engel olarak gördüler. Yukarıda anlatıldığı gerekçelerle sorun tespit edildi ve çözüm yolu bulundu. Çok fazla tartışılmadan yada kendileri gibi düşünmeyen dağcıların uyarılarına kulak tıkayarak acil çözümü gerçekleştirildi Türkiyenin çeşitli yerlerinde bir kez kullanılmış bir daha asla kullanılmayacak rotalar açıldı.Dağcılığın önündeki bir engelin kaldırdırıldığını düşünen bu insanlar.yeni bir sorun yarattıklarını. Yaptıkları rotaları birileri tarafından sökülmeye başlanınca fark ettiler. Ve bir uzlaşma aradıklarını bildirdiler.aslında acele bir eylemle. Herhangi bir kurumsal yapının denetimi olmadan. Herhangi bir etik anlayış oluşmadan bireysel çabalarla çözüm üretmek amacıyla bolt lu rotalar oluşturmakla uzlaşma yolunu kapatarak büyük bir sorun oluşturdular.
Buraya kadar aynı sorunu yanlış değerlendirmeyle tespit etmenin sakıncaları görülmektedir.
Başka bir değerlendirme sorunu ise gerçek sorunu görememektir
Bunun en iyi örneği ise TDF nin son on yıldaki uygulamalarıdır. Yılar önce Hakkari dağcılık il temsilciliğine atanan kemal çapa federasyon kamplarına katılacak dağcı adayı bulmakta güçlük çeker.federasyon kamplarına aday göndermeyi de bir emir olarak gördüğünden. Bir kahvehaneye dalar ve 5 lira yövmiyeyle adam arıyorum der ve kahvehaneden aldığı adamları TDF nin kampına gönderir.
Son on yılda tdf nin yaptığıda buna benzerdir sadece kamplara katılımı arttırmak lisanslı dağcı sayısını çoğaltmak için (bu federasyonun varlığı ve bütçesinin dolgunluğu için gereklidir)seçici davranmadan kendi deyimleriyle on binlerce dağcı yetiştirildi? Oysa Türk dağcılığının onbinler ce dağda yürüyen insana değil bilimsel anlamda dağcılığı öğrenmiş,doğayı bilen seven,Türkiye de dağcılık felsefesini,etiğini,etik kuralların oluşturacak her yönü ile donanımlı insanlara ihtiyacı vardı. Ne kemal çapa için nede Tdf yönetimi için ard niyetli denilebilir onlar Türk dağcılığına hizmet etmek için çaba harcadılar ama durumu doğru değerlendiremediler. Başka bir deyişle durumu doğru değerlendirecek bilgiye sahip değildiler.Tdf bu anlayışını bütün Türkiyeye yaymak için tüm olanaklarını seferber edip belli mesafede kaydetti. Neyseki köklü üniversite kulüpleri bu tuzağa düşmeyerek günümüze kadar bilimsel ve çağdaş dağcılık adına direndiler ve direnişlerini sürdürüyorlar.bu açıdan bakıldığında.TDF nin tüm camiayı kucaklayaması hayırlı olmuştur.
Tüm bu örneklerden sonra.Ülke dağcılığını demokratik ve çağdaş bir seviyeye getirmek cümlesini incelemek lazım bu toplantıya katılan her birey bu cümleden başka bir anlam çıkarıp bu anlam doğrultusunda beklenti içerisine girer. Bunlar ne olabilir.
Kimi birey yada kulüpler.demokratik kelimesini öne alıp oluşturulabilecek kurumlarda daha çok söz sahibi olma beklentisi içinse olabilir yada biz çoğunluğuz öyleyse istediğimizi yapar yaptırırız düşüncesine kapılabilirler.başka bir gurup insan ise çağdaşlığı öne alıp dünya dağcılığıyla başat tırmanış yapan arkadaşlar en çağdaş benim benim düşüncelerim çevresinde insanlar toplanmalıdır diye düşünebilir. Başka bir gurup insanyine çağdaşlık olarak avrupayı örnek alıp.orda bütün dağlar boltlanmış türkiyedede aynısı yapılmalı.yada avrupada her dağda dağ evleri var deyip Türkiye dağlarındada dağ evleri yapmak isteyebilir.
Bu yüzden kavramların anlamlarının doğru tanımlanıp bu kavramlar üzerinde anlaşma sağlanmadan kitleleri kavramların arkasına toplamak tehlikelidir.
Şimdi şu soruları sormanın zamanı geldi. Bu yanlış değerlendirme bu toplumun kaderimidir?
Sadece bizdemi yoksa diğer ülkelerde de aynı yanlışlar yapılmışmıdır hala yapılıyormudur?
Bu değelendirme sorunu sadece dağcılığınmı yoksa sistemin bir sorunumudur?
1 Elbetteki bir kader değildir.
2 Bu sorun sadece türk dağcılığının sorunu değildir.
Maalesef gelişmişlikte bir mit olarak türk insanının kafasına çakılmış olan avrupa fenomeni Avrupalıların her şeyin en doğrusunu yapacağı, yaptıkları her şeyin doğru olduğu. Ve bu doğruların tartışılmaz olduğu düşüncesini doğurmuştur
Oysa dağcılık ve dağlar alanında yaptıklarına eleştirel bir yaklaşımla baktığımızda onlarında hastalıkla değil sürekli olarak belirtileriyle uğraştıklarını görürüz.
Örnekleyelim: dağcılık bizim ülkemizden çok önceleri avrupada yaygınlaştığında güvenlik sorunu ortaya çıktı sorunu çözdüler.zirvelere giden rotalara çelik halatlar döşediler.bu çözüm daha çok insanın dağa gitmesine davetiye çıkardı. Kamp alanları sorun oldu dağ evleri yaptılar sorun çözüldü dağ evlerinin yapılması daha çok insanı dağlara çekti. bu sefer çevre kirliliği ve doğanın yoğun tahribatı sorunuyla karşılaştılar.çözüm bulundu dağlarda sadece belirlenmiş rotalardan yürüyüşlere izin verildi ve bu sistem kontrol edildi. Konrol edilmesi için kontrol kurumları ve bu kurumlarda çalışan ınsanlar istihdam edildi.şimdi yeni sorunları duyduğum kadarıyla dağların bir çok yerinde kamp kurmak yasak. Dağ evlerinde konaklamak hem pahalı hemde yer bulmak için öncaden rezervasyon yaptırmak gerekiyor.zirveye giden rotalarda.çıkarken ve inerken sıra beklemek gerekmektedir.doğal olarak bu şartlarda hiç kimse kendini dağda hissedemez. Ve bu souna da çözüm buldular bizim dağlarımıza göz diktiler güney amerikanın dağlarına gelişmemiş ülkelerin dağlarına göz diktiler.
Bizlerde gelişmiş avrupa dağcılığını örnek alarak onlar gibi olmaya dağlarımızı onlar gibi tüketmeye calışıoyruz.bizim dağlarımız tükenince onlar sömürgecilik alışkanlıklarıyla başka ülkelerin dağlarını sömürmek için yola cıkacaklar peki türk dağcıları ne yapacaklar?
Aynı çözüm sıralamasını boltlama konusundada ülkelerinde gerçekleştirdiler bolt çakacak bir tek duvarları kalmadığı için bizim ülkemize özelliklede Aladağlara gelmektedirler yerli işbirlikçilerde her zaman olduğu gibi kişisel çıkarları uğruna Avrupalı efendilerine hizmet etmekte yarışmaktadırlar.
Ve aynı hatalar yapılarak tırmanış alanları tüketilmektedir.
Onlar her aşamada başka çözüm bulamadıkları için bu yolu izlediler ve şimdiki durumları ortada.kendi dağlarında kendilerini dağda hissedemedikleri için bizim ülkemize gelmekte ve bizim dağlarımızı da tüketerek kendi dağlarına benzetmeye çalışmaktadırlar.böyle bir dağcılığı gelişmişlik olarak tanımlamak mümkün mü dür.
3 bu sorun ne yazık ki sadece dağcılığın sorunu değil bir sistem sorunudur bu kapitalist sistemin bilinçli olarak desteklediği bir olgudur. Şimdi bu madem bir sistem sorunudur bunu çözmek dağcılara mı düşer denilebilir.belki sistemim sorununu çözmek mümkün değildir ama bu sorunun dağcılığa yansıması engellenebilir.
dağcılığın en büyük sorunu eğitim meselesidir.yalnız bu noktada sorunu doğru tespit etme zorunluluğu vardır yıllardır zaman zaman camiada eğitim sorunu tartışılmış eğitimin standartlaşması üzerinde çalışmalar yapılmıştır.tüm bu çalışmalarda dağcılığın sadece teknik kısmı ile ilgili sorunlar ele alınmıştır.oysa dağcılıktaki en küçük sorun budur dağcılık eğitiminde asıl sorun felsefe etik ve bilinç sorunudur.bu yaşadığımız-toplumdaki yozlaşma nedeniyle- dönemde bir kat daha önem kazanmıştır. Dağcılık federasyonu eğitim programından başlamak üzere.tüm kulüplerin ve ünv dağcılık kollarının programlarını incelediğimizde şunu görürüz. Bu programlarda dağcılık felsefesi etik ve çevre bilinci gibi konular ya yoktur yada göstermelik eksik yetersiz olarak bir saatlik bir dilim halinde vardır bir çadır kurmaya bir gün teori yaz ve kış olmak üzere iki gün ayıran camiamız çevre konusuna zaman ayırmamaktadır dağcılık felsefesine zaman ayırmamaktadır. Türkiye de dağcılık eğitimi değil dağcılık öğretimi yapılmaktadır bu ayrım netleştirilmeli ve acilen dağcılık eğitimine dönülmelidir. bir kişiye bilgi verilmesi o kişinin konuyla ilgili bilgilerle donatılması öğretim işidir.edindiği bilgiyi ahlaklı bir biçimde kullanıp kullanmayacağı kişiye bırakılır. Oysa eğitimin asıl amacı edinilen bilginin ahlaklı biçimde kullanılmasının alışkanlık ve bilinç haline getirilmesini sağlamaktır.
Dağcılık felsefesi çevre bilinci ve etik hakkında eğitim değil bilgi bile vermekten yoksunuz. Bunun nedenlerini tarihsel süreçte sorgulamak gerekmektedir. Kendi dağcılık tarihimize baktığımızda: 80 li yıllara kadar eğitim sistemimiz tamamen bir usta-çırak ilişkisinden ibarettir. Burada çırak ustanın yanında yetişirken bir yandan teknik bilgilerle donanırken bir yandan da yakın ilişkiler içinde olduğu ustasından dağcılık felsefesi dağcılık etiği ve çevre bilinç i konularında bilgiler alıp bu bilgileri ustasının yaşama nasıl geçirdiğini izleyerek onu kopya etmek yoluyla bu bilgileri yaşama geçirmeyi öğrenir ve uygulardı. bu bilgileri öğrenme yada yaşama geçirme konularında bir eksiklik gündeme geldiğinde usta çırağını uyarır eksiklikler devam ederse çıraklığa usta tarafından son verilirdi
Ustanın camiaya karşı sorumluluğu dağcılık felsefesi ve etiği konusunda donanımlı kişiler yetiştirmekti. Teknik başarı ise her zaman ikinci planda gelmekteydi.80 li yıllarla birlikte dağcılığa talebin artması ustaların çıraklara sayı olarak yetişememesi.dağcılık eğitiminde gurup eğitimini zorunlu kılmıştır.bu noktada eğitmenlerin eğitim verdikleri kişilerin isimlerini kimliklerini bilmeden sadece teknik bilgilerle donatılmasıyla yetinmeleri sonucunda dağcılıkta bir bütün olarak insan yetiştirmek yerine tırmanıcı yetiştirmeyle sınırlı kalmıştır ve başarı zirveye ulaşmakla eş tutulmaya başlanmıştır.bunun sonucunda da “tırmanışı temiz yapmadım ama kendimi çok temiz hissettim” sözü aylarca ytudak ta günün sözü olarak kaldı
Şimdi ise bu sistemin yetiştirdiği insanın yarattığı sorunları konuşup çözüm üretmeye çalışıyoruz. dağlardaki çevre sorununun nedeni de bu insandır listelerdeki herkesi rahtsız eden tartışmaların nedeni de bu insandır, federasyonun tüm yanlış uygulamalarının nedeni de bu insandır. örgütlenememenin nedeni de bu insandır.dağlara bolt çakılmasının nedeni de bu insan bu boltların sökülmesinin nedeni de aynı insandır.ve bu toplantıda bu insanın yarattığı sorunlara çözüm aramak. Bir hastalığın sadece belirtilerini ortadan kaldırmaya çabalamak gibidir. bu belirtileri yok ettiğinizde hastalığı yok edemezsiniz. Ancak hasta kişiyi bir an için rahatlatmış olursunuz. bu insanı değiştirecek yöntemi bulmak için çalışılmalıdır .
Bunu başarmak elbette kolay bir iş değildir.ve elbette kısa zamanda bir yıl iki yıl gibi bir zaman diliminde çözülecek bir sorun değildir bir on yılı göze almak lazımdır.
Sisteme rağmen bunu uluslarası alanda olsun ulusal alanda olsun başaran alanlar vardır
Bunlara
tıp
hukuk.
Akademik camia yı örnek gösterebiliriz
Hatta birçok dağcının içinde olduğu arama kurtarma da bunlara eklenebilir
Bu alanları incaladiğimizde. Çok uzun süreçlerde cok acı olaylar sonucunda bu alanların yada mesleklerin meslek etikler ioluşmuştur. Herkesin kabul edeceği etik kurallar oluşturulmuş. Ve kuruma yada mesleğe giren insanların bu etik kurallara uymaları sağlanmıştır.
Bu kadar karamsar bir tablo çizdikten sonra sosyal etkenleri saklı tutmak kaydıyla;şu tespiti gözden hiçbir zaman kaçırmamak lazım.
Türkiyede bu güne kadar devlet güdümünde bir örgütlenme sözkonusuydu gerçek anamda dağcılık örgütlenmesinin ilk adımı TDF nin özerkleşmesiyle başlamıştır bu yüzden bu kadar karmaşık ve çok sorunla karşı karşıyayız.ümitsizliğe kapılmadan sabırla ve dikkatle çalışmak. Çalışmak gerekir.unutmamak gerekirki devletin dağcılık alanında 40 yılda gerçekleştiremediği örgütlenmeyi beğensek de beğenmesekde arama kurtarma alanında sivil bir kurum olan akut on yıl içinde gerçekleştirmiştir.
Orhan ÖZÇALIK
Bu e-Posta adresi istenmeyen posta engelleyicileri tarafından korunuyor. Görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir.