Bu sayfayı yazdır

2007 - Ağrı Dağı Kış Tırmanışı 3-11 Mart 2007

 

 

 

 

TIRMANIŞ EKİBİ

Mehmet Aksoy

Volkan Çakır

Hülya Erşah

Tayfun Arıkan

 

Uzun zamandır planladığımız Ağrı tırmanışı için herkese uyan haftayı nihayet denk getirdik. Ekip Hülya Erşah (Pandül ),Mehmet Aksoy (lisanslı dağcı),Tayfun Arıkan(lisanslı dağcı) ve Volkan Çakır (yani ben İTÜ dağcılık klübünden) ‘dan oluşuyordu.Tırmanışı 3.4.07 ile 10.4.07 tarihleri arasında planlayarak cumartesi sabahı İstanbul’dan Kars’a uçtuk.

 




 

Cumartesi günü Doğubayazıt’a indiğimizde uzun zamandır devam eden yağışsız ve açık günlerdendi ve bu durumdan dolayı dağda 2500 m’ye kadar kayda değer bir kar gözükmüyordu. Biraz kış tırmanışı için geç kaldığımıza, biraz da küresel ısınmaya söylenerek akşam otele yerleştik. Daha önceden tecrübe ettiğimiz için sabah vakit kaybetmeyelim diye ilçe jandarmaya uğrayıp izin prosedürünü tamamladık. Akşam son bir kez internetten hava durumuna baktık, ne yazık ki çok iç açıcı değildi. Salı gününe kadar kar yağışı veriyordu, snow-forecast te baktığımızda 3200 ve 4200 için 17 cm kar yağışı öngörüyordu. En azından az yağacak diye sevinmiştik. Sabah daha önceden konuştuğumuz gibi Cuma saat 8 de minibüsüyle bizi almaya geldi. Minibüse yüklerken çantalar arası ağırlık farkları dikkat çekiciydi. Şöyle ki ben 20 kg, Hülya 25 kg, Mehmet ve Tayfun ise 28–30 kg çanta ağırlıklarına sahiptiler. Bu farktan dolayı yanımıza aldıklarımız hakkında konuşunca bana alpinist diğerleri de kendilerine expedisyonist demeyi uygun gördüler. Son kalan ufak tefek işlerimizi halledip, yolumuzun üstünde olan jandarma komando’ya da uğrayıp 11 gibi eli köyüne vardık.





Uzaktanda gördüğümüz doğruydu, yer yer en fazla 10 cm kadar ama daha çok patikanın büyük kısmında kayda değer bir kar yoktu. Böyle kış faaliyetimi olur, çamur içinde yürüyoruz gibi söylenmelerimizin erken yargılar olduğunu daha sonra gördük. Yürüyüş esnasında molalarda alpinist lakabını boşuna almadığım görüldü. Herkes fındıkları, fıstıkları götürürken ben hafif olmak adına yalnızca onlara bakmakla yetindim. Arada Hülya halime acıyarak dağda başıma bir şey gelmesin başımın gözümün sadakası olsun diyerek, diğerleri de alpinistin duası kabul olsa gökten fındık yağardı diye dalga geçerek bana biraz atıştırma desteği verdiler. Bu noktadan sonra adım dilenci janti alpiniste çıktı tabii. Kapalı bir havada başladığımız 3200 e yürüyüşümüzü zeminin iyi olmasından dolayı 6 saatte bitirdik. 17 gibi 3200 e varıp kampı atarken kar yağışıda başladı. Pazartesi sabah kalktığımızda kar yağışı şiddetini hafif artırmıştı. Bu günü 3200 de geçirip aklimite olarak dinlenmeye karar verdik. Ancak Salı günü yağış şiddetini arttırarak zaman zaman rüzgârla birlikte tipiye döndü ve biz 4–5 saatte bir çadır temizlemeye başladık. Çarşamba sabahı nihayet yağış dindiğinde 80 ila 100 cm arası toz karda belimize kadar batmaktaydık. Bu durumda 4200 çıkışı işkenceye dönecekti. Saat 10 gibi hazırlanıp çıkışa başladık. Normalde 3–4 saat süren çıkış bele kadar batmamız ve iz açarken dengesiz bir dağılım olduğu için hesaplarımızdan çok sürecekti. Hava kararmadan kampı atmalıydık çünkü hava sıcaklığı biranda -20 ye kadar düşmekteydi ve biz bu hızımızla vücut ısımızı yeterince koruyamıyorduk buda hipotermi riskini yükseltiyordu. Sırt hattına doğru yükseldiğimizde ne yazık ki umut ettiğimiz gibi kar seviyesi pek düşmeyerek bizi yavaşlatmaya devam etti. 4200 e varış saatimizin riskli olacağını düşünerek 1–2 çadırlık bir ara kamp yeri olan 3800 e doğru yöneldik. Ancak sırt hattında oluşan kornişler yüzünden (2 metre ve üzerindeydi geçmek için alttan üste doğru yüzmek gerekiyordu) vazgeçerek 4200 e doğru tırmanmaya devam ettik. 8 saatte yorgunluktan bitik bir şekilde 18 gibi hava kararmadan 4200’e vardık. 4200 e kadar sorunsuz çıkan tayfun muhtemelen iz açarken harcadığı efor yüzünden hafif AMS belirtileri göstermeye başladı. Akşam telefonla aldığımız hava durumu hiçte iç açıcı değildi.

 

 

 

 

Perşembe için açık ancak Cuma günü için kapalı veriyordu. Bizim hesaplarımız Perşembe 4200 de aklimite olarak dinlemek ve Cuma zirve denemekti. Zaten en geç cumartesi iniş yapmalıydık. Akşam oturup konuştuğumuzda benim ve Tayfun’un iz açmaktan dolayı çok yorgun olduğumuzu ayrıca Tayfunun AMS belirtileri göstermesinden dolayı Perşembe zirve denemek istemediğimizi Cuma sabaha karşı çıkış yapıp öğlen hava patlamadan dönmeyi düşündüğümüzü belirttim. Mehmet ve Hülya kendilerini iyi hissettiklerini Perşembe denemek istediklerini söylediler bunun üzerine 2 ekip halinde birer gün arayla zirve denemeye karar verdik. Mehmet ve Hülya Perşembe sabahı çıkış yaptılar. Telsiz bağlantısıyla devamlı durum bildirerek yükselmeye başladılar. Ne yazık ki umut ettikleri gibi zirve yolundaki sırt hattında kar seviyesi pek düşmedi ve diz boyu batak karda saat 11 gibi 4500 e kadar yükseldiler. Batak kar onları çok yavaşlatıyordu. Saatte 110 metre kadar yükselebiliyorlardı bu da hesaplarımıza göre hava kararmadan zirveyi yapıp inmelerine yetmiyordu. Bunun üzerine dönüş kararı aldılar. Öğlen gibi yanımıza indiklerinde Mehmet’te de AMS belirtileri ortaya çıkmış ve onu da dinlenmeye almıştık. Cuma sabaha karşı 2 gibi kalktık ve Tayfunun kendini daha iyi hissetmesi üzerine çıkış için hazırlıklara başladık. 3 30 gibi kamptan çıkış yaptık. —30 larda seyreden sıcaklık güney batılı 25 km/s te esen rüzgârla birlikte hayli düşük hissediliyordu. Bu da özellikle el ve ayaklarda vücut ısımızı korumamızı zorlaştırıyordu. Batak kardan dolayı ve Tayfunun AMS belirtilerinin ortaya çıkmaması için hayli yavaş yükseliyorduk. Bu da özellikle ayaklarımızın ısınmasını engelliyordu. İkimizinde ayakları plastik ayakkabılara rağmen birer buz kalıbı haline dönmüştü. Saat 6 gibi 4500 e vardığımızda saatte 140 metre kadar yükselebildiğimizi hesapladık. Bu da hesapladığımız öğlene kadar zirveyi yapıp dönmeye yetmiyor aksine 11 gibi zirvede olup hava durumunun öngördüğü gibi tam hava patladığında yan geçiş dolaylarında olacağımız anlamına geliyordu. Bir diğer büyük sorunumuzda ayaklarımızdı. Isıtmada problem yaşadığımız ayaklarımızda artık birkaç parmağı hissetmiyorduk ve ayak parmaklarından birkaçını kaybetme riskini göze almamak için dönüş kararı aldık. Hızlı bir şekilde iniş yapıp 9 30 gibi kamptaydık. Ayaklara baktığımızda frostnip (frostbite tan bir önceki safha) olduklarını görüp dönüş kararının ne kadar isabetli olduğunu anladık. Acil müdahaleyi yapıp kampı toplayıp iniş yapmaya karar verdik. Bu arada ilaç tedavisine rağmen ayaklardaki his kaybının düzelmesi 1 ayı aldı. Biraz dinlendikten sonra kampı toplayıp 11 gibi inişe başladık. İniş esnasında hava durumunun öngördüğü gibi hava kapadı. Hızlı bir şekilde inerek 17 gibi eli köyüne vardık. Bizi orda Cuma’nın minibüsü ve bize gönderdiği demleme çay bekliyordu. Günler sonra içtiğimiz ilk demleme çay her zamanki gibi her şeye değdiğini hissettirdi bize. Doğubayazıt’a indiğimiz akşam Cuma bizi İshakpaşa sarayında yemeğe davet etti. Yerel yemekler ve müzik eşliğinde Cuma’nın anlattığı tırmanış hikâyeleriyle muhabbetli bir akşam geçirdik.

 

 

 

Ertesi günü yine Kars’tan İstanbul’a doğru uçuş için hava alanındaydık. Dönüşte gözümüz arkada bir daha ne zaman geliriz düşüncesiyle uçaktan Ağrı Dağı’na son bir kez bakıp güzel anılarla çalışma hayatına geri döndük. Umarız küresel ısınma Büyük Ağrı’mızın buzullarını eritmeden yine geliriz. Tırmanış için GPS desteği veren GARMİN Türkiye Distribütörü Baytekin Teknik Cihazlar Tic.Ltd.Şti’ne teşekkür ederiz.

 

Volkan Çakır

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Okunma 10047 defa Son Düzenlenme Cuma, 14 Aralık 2012 14:21
Yorum eklemek için giriş yapın