Bu sayfayı yazdır

Pelitözü -Bilecik

Etkinlik ismi: Peynir Rüyası
Tarih: 18.05.2001
Hazırlayan: Çağlar Öğünç
Etkinlik yeri: Bilecik Pelitözü
Katılımcılar : Alpay Oğuş, Çağlar öğünç, Ayça Öztürk
Teknik Malzemeler : 50m ip, Muhtelif Boy Perlon Takoz, Karabina,Atc, Ekpres, Yardımcı ip,Kolon,Kask

Üzerimde ilk aktivitesini yapacak olan klüp polarım ,daha sonraları kalça kemiği morarması ,sırt göçmesi ve omuz çarpılması yapacağından bihaber dar olduğum 60 lt haricinde hiçbir artısı bulunmayan sırt çantam ve ben, Haydarpaşa garına Alpay ve Ayça ile buluşmak üzere yola çıkmıştım .Ve her şey böyle başladı.

Nihayetinde gardayım; her zaman olduğu gibi randevulaştığımız saat den 30 dakika önce ordayım .Bir gün önceden aldığım biletleri son kez kontrol edip.Sağıma ve soluma anlamsız bakışlar gönderiyordum. Amacım bir buçuk saat sonra hareket edecek trenimizi bulup yerleşmekti .Çünkü biletlerimizin numarasız olmasından kaynaklanan ayakta kalırsak ne yaparız sendromu belirtileri baş göstermeye başlamıştı .Kocaman panodan insanı miyop edercesine yazılmış bir font da olan hareket programında trenin kalkış peronunu arıyorken, imdadıma burnunda mandal olan bir sesle "Haydarrr Paşşa sitasyonunda kalhkıp . . ."diye gelişen bir anons bana trenin altıncı peronun baş tarafında olduğunu öğrenmenin keyfini yaşatmıştı ki bu keyif oturacak yer sayısındaki kıtlığı fark edince beni terk edip gitti.Zar zor bir kompartıman bulup çantamda ne varsa koltuklarına saçtım kapıyı sıkı sıkı kapatıp Alpay ve Ayçayı beklerken tren halkıyla derin Türkiye meselelerine girmeyi de ihmal etmedim.Muhabbettin en koyu dakikalarında kalçamın sağ tarafından gelen bir vızıltı ve kıpraşımla irkildim arayan Alpaydı ;nerdesin beş ekmek dört tane beş litrelik su al deyip telefonu kapattı. Ben bir ellerimin taşıma kapasitesine bakıyor birde büfenin tren ile olan uzaklığına gözümü alıştırmaya çalışıyordum .Neyse ki imdadıma o anda Ayça yetişti uzakta kaplumbağa gibi evi sırtında Alpay ile birlikte gülümseyerek bana doğru ilerliyorlardı .

O andan sonrasını pek hatırlayamıyorum .Sıkı bir program neticesinde Ayça ve ben büfe ye koşar adımla ilerlerken Alpay çantaları yerleştirip ,yaklaşık dört saat sürecek yolculuğumuzda bize eşlik edecek yol arkadaşlarımızı özenle seçmeye başlamıştı .Geri döndüğümüzde Alpay karaborsacı edasıyla, eli yüzü düzgün aklı başında insanların kulaklarına doğru "yer lazım mı, lazımsa gel bak" diyerek birilerini tavlamaya çalıyordu.Ve başarılı oldu gerçekten eli yüzü düzgün annesi İtalyan ,nakliye firmasında çalışan .Bodrumda tanıştığı sevgilisine Eskişehir e giden bir bayan ile İngilizce öğretmeliği son sınıf öğrencisi ve hafif pişkin bir arkadaşla birlikte yolculuğumuz başladı . Yeni arkadaşlarımızla tanışıp geyik kıvamındaki konuşmamız süre giderken bir anda vagon "simithh sıçaaaak "sesleriyle yankılandı .İşte akşam yemeğimiz ayağımıza kadar gelmişti .Ayran ve simit ikilisi o şartlar altında mükellef bir akşam yemeyiydi .Senkronize üçlü halinde simit yemeye başladık .Ayranlar sol elde simitler sağ .Alpay'ın komutu ile "bir iki üç ayran salla" "şakur şukur şakur şukur" "bir iki üç ayran çevir"ayran aç, simit kopart, simit yut derken 30 dakikada bir simit ve ayranı bitirebildik .İlk başlarda yol arkadaşlarımız durumu biraz yadırgasa da sonra sonra onlarda alıştılar. Jazz ritimlerini çağrıştıran trenin aksak düzenli ritminden olsa gerek "voice man" edalarıyla ağzımızla ,burnumuzla, çadır sopaları, mataralar ile yurttan sesler korosunu kurduk ve gerçekten eğlendik.Zaman trenden daha hızlıydı ve dört saat su gibi geçti.Zaman makinisti tavlayıp Pelitözünde bizi indirmesini sağlaması zamanıydı .Neyse ki Alpay bir şekilde gerekli ayarlamaları yapıp Pelitözün de inmemizi sağlamıştı.Bu ayarlama bizi iki saatlik gece tren rayı yürüyüşünden kurtarmıştı.Tren istasyona gelmeden önce son kez gerekli güvenlik ve nakliye tatbikatlarını yaptıktan sonra artık inmeye hazırdık.Saat 24:10 itibari ile kamp yerindeyiz hakkımızda hayırlısı. . . 

Çevre taraması,zemin etüdü ardından çadırları kurduk ve kamp ateşi ile birlikte Alpay'ın müthiş seylan ,papatya, ada çayı karışımını demledik .Poposu kuru içi rahat olan çocuklar gibiydik .Yol yorgunlumuzu ateş karsında çay yudumlayarak attıktan sonra 01:30 civarında çadırlarımıza çekilip sabah formda kalkmanın ilk adımını attık.

Sabah 9:30 çadırlar arası atışma başladı.

-Alpay (Çağlar kampı kalk artık)
-Çağlar(Ya Alpay kampı bir güzellik yapsan olmaz mı?)

Nihayetinde herkes kalktı ve bir koşuşturmaya ortak oldu.Kahvaltı hazırlanıyordu ve ciddi boyutlarda acıkmıştık .Susamlı kebap bizi yarı yolda bırakmıştı anlayacağınız. 

"Ve hafta sonu aktivitemize adını veren diyalog yaşandı"

-Alpay (Ayça kahvaltılıkları getir misin ?)
-Ayça (Tamam Alpay ) 

"birkaç saniye sonra"

-Ayça (Alpay ben peyniri unutmuşum) 
-Alpay (Bir kalıp peynir evde mi kaldı yani? )
-Ayça (Ya sizde yemek işini bana bırakmasaydınız . Hem sende magnezyum tozunu unutmuşsun .) 
-Alpay (Neyse canım peynirsiz idare ederiz)

Yinede fena sayılmayacak bir mönü vardı kahvaltıda .Yeşil zeytin, siyah zeytin ve de zeytin ezmesi (zeytin ezmesi askerliğini yapalı hayli olmuş iş arıyordu)

Kahvaltı faslı bitti ve Ayça kahvaltıyı toplarken Alpay teknik malzemeleri ayarlıyordu.

Artık yola çıkmaya hazırız.Mevsim itibari ile bitkiler coşmuş dikenli olanları "şuradan biri geçsede onu bir güzel hırpalasam" diye bekliyorlardı.Dikenler ,çarşaklar ve sıcakla boğuşa boğuşa (Ayça güreşmeyi tercih etti) çalışmaya müsait bir yer bulduk .Döküldük saçıldık.Ayça ile birlikte kısa kaya çalışmaya başladık.Alpay bu sırada lider çıkabileceği bir yer kesiyordu .Alpay ve kaya kesişirken Alpay rotanın daha önceden boltlanmış olduğunu gördü.(muhtemelen Doğan gelmiştir buraya dendi) .İp yeterli mi? Yetersiz mi? derken biz en iyisi daha kısa bir yer bulalım fikrinde hem fikir olduk.(yol boyunca ve tırmanış sırasınca Alpay peyniri unuttuğundan dolayı Ayçanın epeyce başının etini yedi)

Yeni rotamız kısa kaya çalıştığımız kayanın 25 30 metre doğusundaydı .İlk bakışta baya güzel göründü gözümüze.Lider çıkmak için sağ tarafı baya uygundu ortası gayet keyifli sol kısmı da bizim için zorlu sayılacak bir yerdi (Alpay rotayı sol kısmından bitirdi).Öğle yemeği adı altında çubuk kraker ve petibör bisküvi yanında çilekli tang vardı .Unutmuşum birer elma ve beşerde eriğimiz vardı.Yemek olayı pek sürmedi haliyle ve saat 14:00 gibi Alpay rotaya Ayçanın emniyetinde lider çıktı .İlk denemesinde rotayı bitirdi ve istasyon kurma çalışmalarına başladı bizde gökten düşen taşlara karşı değişik savunma sporları geliştiriyorduk . Alpay "millet dikkat!" diye diye rotanın büyük bir kısmını yere indirdi .Ama olsun nihayetinde istasyonumuz kurulmuştu hem de Alpay'ın rotayı biraz hırpaladığı iyi olmuş ipimiz zar zor yetti .Emniyeti alan kişi çıkana sarılması ,çıkanında parmaklarının ucuna basması gerekiyordu .Ama her şeye rağmen ipimiz yeniydi .Saat 19:00'a kadar rota üzerindeydik .Hayli keyifli bir rotaydı ve ertesi gün fazla vakit kaybetmemek için ipi toplamadan rotadan ayrıldık.Aynı dikenli yolları kullanarak kamp alanına döndük 

19:30 
Yemeği kimin hazırlayacağına dair karşılıklı paslaşmalar sonucunda top Ayçada kaldı ve bir fiil yemek işlerine koyuldu .Alpay 'da çoğu Türk erkeği gibi yemek öncesi şekerleme imalatına soyunmuştu.Yemeğin hazır olmasıyla Alpay uyandı ve yemek sırasında gördüğü rüyaları anlatıyordu.Peynir ağaçları,peynir baba türbesi,havada uçan peynirlerden bahsetti; grup olarak koptuk.Ayça tüm hünerlerini kullanarak sebzeli pilav ve bezelye hazırlamıştı akşam için .Sadece tuz yoktu ama o problemi de Alpay çekirdeklerin üzerindeki tuzları kazıyarak çözdü sayılır.Ateş başında çaylarımızı yudumlarken peynirlerden söz ediyor ve hayali kuruyorduk .Sabah erken kalkar daha fazla çalışırız hadi yatalım artık dediğimizde saat 01:30 olmuştu. Temiz ve deliksiz bir uyku ve sabah oldu bile.(ilk gece birkaç tren uykumu kaçırmıştı ama ikinci günün yorgunluyla trenler grevdeydi benim için) 

Saat 09:30 erken kalkma hayalleri de bizimle birlikte uyuya kalmışlar. . .

Tek eksiği peynir olan ve sadece zeytinden oluşan kahvaltımızı yaptıktan sonra ipi bırakmış rotaya doğru 10:30 da yola çıktık.Alpay'ın yanına aldığı testere sayesinde dikenlerin zulmünden kurtulduk.Buda işlemleri bizi biraz yavaşlatmış olsa da dönüşte açığı kapatacağımızı düşündük. Rotayı birkaç kez daha denedik ve öğle yemeği gibi bir şeyler yedik (elma,erik, bisküvi ) Son olarak istasyon kurduğumuz noktaya Alpay ardından ben çıktım .İstasyon kurumu ve back-up sistemlerini Alpay dan öğrendim .Bir perlonumuzu doğaya hediye ederek Alpay ve ben ip inişi yaparak tırmanış aktivitesini sonlandırdık.Rota ismini aktivite anlam ve ehemmiyetine uygun olan "peynir rüyası"koyduk. 14:30 sularında geri dönüş yoluna koyulduk .15:00 kamptayız ve toparlanmaya başladık.16:00 Pelitözü istasyonu arkasında kurduğumuz kampımızla vedalaştık ve yaklaşık iki saat sürecek bir yürüyüşe başladık. Yol boyunca Pelitözünde henüz olmamış olan dutların acısını yolda çıkardık erik ve kara dut ağaçlarının altları bizim mola yerlerimiz oldu. Sevimli bir amcamız ve manyoş bize bir süre yol arkadaşlığı yaptılar.Yol boyunca bize tek gaz veren kuru fasulye pilav ve peynir hayali oldu .Her meyve ağacının altında hadi pilav vaktinden çalıyoruz diyerek hızlanıyorduk. 

En nihayetinde yürüyüş Vezirhan istasyonuna varış ile noktalandı .Sadece iki hedefimiz vardı.Kuru fasulye ve peynir .Tren saatlerini öğrendiğimizde midemizden gelen ve tüm vücudumuzu saran bir "ohh" sesi duyuldu .Yemek için tam bir buçuk saatimiz vardı.Saat 18:00 da restorana doğru koşar adımlarla ilerdik.İki saatlik yol bitti 100 metre bitmez olmuştu.

Sonunda restoran gözüktü " aman tanrım o ne " dendi koro halinde vezirhanın tek restoranındaki kuru fasulye güveci ve pilav tepsisi bom boş.Kan ayaklarımızdan birden beynimize fırladı.Değişik çözümler üretirken en sonunda mantarlı menemen fikri çıktı ortaya restoran sahibine verdiğimiz tarifler neticesinde ortaya nefis kokan, akıl durduran ,müthiş gözüken bir tava geldi. Ve SALDIRDIK .Çatallarımızla birbirimize eskrimi andıran hareketlerle mıntıka güvenliği sağlıyorduk.Yedik yedik ve yedik.bir buçuk saat boyunca hiç durmadan yedik Restoran sahibini uyarmasıyla trenin vakti geldiğini hatırladık toparlandık ve koşmaya başladık.Çantamın kemeri kapanmıyordu içtiğim biralar ve yediği her şey dışarı çıkmaya çalışıyordu koşar adım istasyona giderken . 

Adımımızı istasyona attık ve tren geldi.Zar zor çantalarımızla trene bindik bir şekilde bir yerle oturduk ve İstanbul a kadar sızdık. Bu güzel hafta sonunu benimle paylaşan arkadaşlarıma ışıklarının ömürleri boyunca onları aydınlatmasını diliyorum.

Okunma 14126 defa
Yorum eklemek için giriş yapın