Bu sayfayı yazdır

Uludağ göller bölgesi yaz

Tarih: 02.08.2003 
Hazırlayan:Volkan Uygun 
Etkinlik yeri: Uludağ 
Katılımcılar : Alpay Oğuş, Ayça Oğuş, Volkan Uygun Çiçek Kırıcı, Volkan Üstün,

Bursa Uludağ Zirve (2542m) Çıkışı 

2-3 Ağustos 2003 / Cumartesi-Pazar

Ayça'nın Uludağ'a zirve yapacaklarını söylediğinde ben izin planımı yapmıştım. 2-10 Ağustos tarihlerinde batı karadeniz bölgesinde Kastamonu - Zonguldak sınırları içinde hem tatil hemde yarı keşif turu yapmayı düşünüyordum. İlk kez bir zirveye çıkma fikri aklımı çelmeye yetmişti. 2 gün geç yola çıksam ne olacaktı ? Nasıl olsa iptal edeceğim bir rezervasyon yada yetişeceğim bir yer yoktu. Böylece zirve ekibinin İstanbul'dan katılan 5. elemanı oldum. Cuma akşamı ne kadar erken eve gidip hazırlanmak gibi bir fikrim olsamda bu malesef çok gerçekçi olmadı. Eve geldiğimde saat 10 civarıydı. 

Alel acele sırt çantamı ve fotograf çantamı hazırlamaya çalıştım. Yattığımda saat gece yarısını geçmişti. Cumartesi sabah saat 4 'te çalan saatle uyandım. Akşam tam yerleştirmediğim bazı malzemeleri buzdolabından alıp çantayı kapattım. Bir iki dilim ekmek ve meyvesuyu ile ayaküstü kahvaltı yaptım. Arabaya binip hareket ettiğimde saat 4:45'dı. Alpay'la Taksim AKM önünde bluşmak için 1 dakikam vardı. İlk kez buluştuğum birini bekletmek istemiyordum. Şansım iyi gitti sabah erken saatte İstanbul trafiği beni üzmedi. Saat tam 5 de AKM önündeydim. Benden birkaç dakika sonra Alpay da Difisil (Mercedes 300GD model bir cip (Difficile , zorluk demek)) ile geliyor. Alpay'ın arkasından Anadolu yakasına geçiyorum. Kadıköy inişine gelmeden trafik yavaşlıyor, biraz ilerleyince ilerde bir kaza olduğunu anlıyoruz. Son anda TEM çıkışını yakalayıp yolu biraz uzatıp Göztepe'ye Ayça ile buluşma noktamıza 5:25 gibi varıyoruz. Burada diğer arkadaşları beklerken Karanfil'den çantaları Difisil'e taşıyorum. Birazdan Volkan ve Çiçek'te geliyor. Onların çantalarınıda aracımıza yerleştirip yola çıkıyoruz. Böylece saat 5:45 gibi "Uludağ, İlk Zirve" yolculuğum(uz) tam olarak başlıyor. Yol güzargahımız E5 üzerinden Darıca, feribot , Yalova, Bursa ve Uludağ. Tuzla civarında yolda bir itfaiye aracı yolu temizliyordu ve yol trafiğe kapanmıştı. Önümüzde 10 araç kadar vardı. Yaklaşık 15-20 dakika orada bekledik. Biz köprü kavşağından dolaşıp tekrar yola girmeye çalıştığımızda poliste trafiği açtı. 

Yolun kapanmasına bir minibüsün kavşak çıkışında yola yan yatması sebep olmuş. Sabah güneş biz Darıca feribot iskelesine vardığımızda yavaş yavaş yükselmişti. 7 gibi feribota beklemeden bindik. Çay ve tostla hafif kahvaltı yapıldı. Feribot inişinde Total'den mazot alıp ihtiyaç molası veriyoruz. Alpay daha sonra mazotun iyi olmadığından ve aracın çekişinin azaldığından şikayet ediyor. Bursa yoluna dönmeden jandarmanın kaza yapmış iki aracı kaldırdığına tanık oluyoruz. Bu sabah 2,5 saat içinde tanık olduğum 3. kaza. İnsan ister istemez biraz geriliyor. Moralimizi bozmamaya çalışarak yola devam ediyoruz. 
Çekirge'den Uludağ'a doğru çıkarken İzmit'ten gelen ve bize katılacak olan Kadriye ile yolda karşılaşıyoruz. Bundan sonra iki araç peşpeşe devam ediyoruz. Oteller bölgesine geldiğimizde saat 11'e yaklaşıyor. Aracımız geri manevra sırasında arkadaki Kadriye'nin arabasına çarpıyor. Cipin arkasındaki yedek lastik hasarın çok olmasını engelliyor. Bunun nazarlık ve en kötüsünün olması dileğimizle araçları otellerde bırakıyoruz. İhtiyaçlaımızı belirleyip son çanta kontrollerimizi yapıyor ve yürüşüşe başlıyoruz. 
Burada artık ekip 6 kişi. Alpay, Ayça, Kadriye, Çicek ve iki Volkan. Herbirimizde 65-75 litrelik sırt çantaları var. Bende bir de fotograf makinalarımın bulunduğu bir çantada göğsümde var. Yükümün ağırlığını gezinin sonunda daha da fazla hissedeceğim. 

Bir saat kadar -belki biraz daha fazla- sonra eski Wolfram maden tesislerinin oraya varıyoruz. Buradaki binaların bir kısım parçaları yıkılmış kalanı da kaderin terk edilmiş görünüyor. Çok sayıda kayakçının ve dağcının geldiği bu yerde kışın bu seviyede korunaklı binaların olması işe yaramazmıydı diye düşünüyorum. Wolfram da çantalarımızı açıyor ve öğle kumanyamızı yiyoruz. Otellerden buraya geliş hafif yükselen eski bir dağ yolu. Buradan sonra ise önümüzde dik bir çıkış var. 

Yola çıktığımızda biraz sola çıkıp sırttan eğimi azaltıp tırmanmaya başlıyoruz. Bu dik yamacı (bana göre!) çıkışımız bir saaten fazla sürüyor. Çıkış sırasında çok sayıda nefes molasından sonra tepeye vardığımızda üzerimizdeki terden ıslanmış tişörtleri değiştirip yarım saat kadar dinleniyoruz. 2200 metre civarında olan tepede terden dolayı kaybettiğimiz suyu telefi etmeyide unutmuyoruz tabii ki. Bu noktada oteller bölgesi ve küçük zirve (Olimpos yada diğer adıyla Keşiş tepe) görünüyor. Arka kısımda ise oldukça düz sayılabilecek hafif eğimli bir arazi uzanıyor. Yolumuz burdan sonra bu yatay sayılabilecek arka tarafa doğru devam ediyor, yani ana zirveye doğru. 

Planlarımız göller bölgesinde kamp kurmak. Zirve ayrımına yaklaştığımızda durup iki seçeneği konuşuyoruz; birincisi bugün zirve yapıp göllere sonra inmek, ikincisi direk göllere inip kamp kurmak yarın zirve yapmak. Ekip de ben de dahil 3 kişinin ilk zirve denemesi olması ve kendimizi bu eşyalarla zirveye çıkacak kadar iyi hissetmediğimizden (eh hali ile yorulmuştuk) ikinci seçeneğe karar veriyoruz. Sola ayrılan patikaya yönelip göllerin üstedeki tepe noktaya varıyoruz. Buradan göllere 50-60 metrelik bir yamaç inişimiz var. Göllerin kenarına vardığımız da saatler altıyı gösteriyordu. Kilimli gölünün indiğimiz yönün karşı kıyısında kamp yeri beğeniyoruz. 

Hava kararmadan görev paylaşımı yapıp iki ve dört kişilik iki ayrı çadır kuruyoruz. Bir yandan da akşam yemeği için hazırlık sürüyor. Kilimli gölünün iki tarafında içilebilir su kaynağı var. Ağustos ayında olmasına rağmen özellikle ana su kaynağından oldukça fazla su akıyordu.( 1 parmak boru dolduracak kadar). Bu susuzluk yaşamayacağımız anlamına geliyordu. Bizden başka göl çevresinde bir iki grup ve traktörle köylerden gelmiş insanlar vardı. Akşam yemeği olarak çorba, kaşarlı erişte ve tonbalık sote vardı. Yemek sonrası çay keyfimizde eksik kalmadı. 

Güneş çekildikten sonra serinleyen havada daha fazla dışarıda kalmadan 21:30 gibi çadırlara geçip yatıyoruz. Nede olsa yarın sabah erkenden zirveye çıkmayı planlıyoruz. Kadriye özlediğini söylerek geceyi dışarda uyuyarak geçirmek istiyor. Gerekli hazırlıklarını yapıp dışarıda yatıyor. Gece üşümesi durumuna karşı çadırda ki yeri herşeye rağmen hazır bırakıyoruz. Sabah saat 6:00 da uyanıyorum. Zirveye çıkacaklar yavaş yavaş kalkıp kahvaltılık hazırlıyor kendisine. Sabah doğan güneşi kaçırmadan birkaç kare çekiyorum. Hazırlıklarımızı tamamladıktan sonra 5 kişi (Alpay, Ayça, Kadriye, Devrim ve ben) saat 7:00 gibi Uludağ zirvesinin doğu yamacına doğru çıkışa geçiyoruz. Volkan ve Çiçek geri dönüş yolunu düşünerek akşamdan zirveye çıkmayıp kampta kalmayı tercih etmişlerdi. 

Zirveye vardığımızda saat 8'e geliyordu. 55 dk kadar bir sürede çıkmıştık. Zirve defterinde bu sabah bizden önce bir ekibin daha burada olduğunu öğrendik. Bizde kendi notlarımızı yazıp, hatıra fotograflarını çektikten sonra 8:30 gibi önüşe geçtik. Daha fazla kalamadık çünkü bu akşam İstanbul da olmamız gerekiyordu. İnişimiz biraz daha hızlı olmuştu. 40dk sonra 9:20 de kampta Volkan ve Çiçek'le buluştuk. Bir kısım kahvaltı hazırlığına başlarken bir kısmımızda çadırları toplamaya başladık. Kahvaltı sonrası fazla gecikmek istemiyorduk. Yaklaşık 7 saatte geldiğimiz bir yolu yürüyerek geri dönecektik neticede. 

11:00 de tüm kampı toplamış ve temizlemiş olarak dönüşe geçtik. Göllerden zirve ayrımına çıkışımız 55dk kadar sürdü. Yükümüze göre bence iyi çıkmıştık. Burada 15dk bir mola verdikten sonra tekrar yürüyüşe devam ettik. Saat biri gösterirken Wolframı gören tepenin üstündeydik. Burada ikinci bir mola verdikten sonra Wolframa inişe geçtik. Alpay, Ayça ve Devrim bizden biraz hızlı olarak önde madene indiler. İniş sırasında pazar günü çıkanlardan ve inenlerden burada trafik oldukça fazlaydı. 4 yaşındaki çocuktan, terlikle tepeye tırmananlara , siyah çarşafla bu yola düşenlere rastladık.14:15 de biz eski maden vardığımızda sadece Ayça bekliyordu bizi . Alpay ve Devrim araba ile madene gelenlerle otellere gitmişti. Alpay'ın Difisil'i (arabayı) alıp dönmesi 1 saat sürmüştü. Alpay'ın arabayı almasına sevinmiştim. Çünkü son yamacı inerken sol dizim artık dayanılmaz bir ağrı içindeydi. Sanırım aşırı yük ve zorlama daha önceki bir rahatsızlığı tekrar ortaya çıkardı. Madenden otellere yol düzdü ama benim için bitmeyecek bir yol gibi görünüyordu. Ekibin geri kalanıda bu mesafeyi yürüyememekten şikayet etmiyordu. 

15:30 gibi oteller bölgesinden Bursa'ya hareket ettik.Yol sıra giderken geyik üretim alanında durup biraz "Geyik muhabbeti" yaptık. Dönüş yolunda tabii ki Bursa da İskender yememek olmazdı. Devrim bizden Bursa'da ayrıldı. Üzüm şırası ve İskender molasını tarihi İskender lokantasında verdik. Yemeğimizi yediken sonra saat 20:00 gibi Yalova topçular iskelesindeydik. Bir saat burada feribot için bekledikten sonra 21:30 gibi İstanbul'a yönlendik. Kadriye bizden Yalova yolunda ayrılıp İzmit'e devam etti. 

Göztepe de yolculuğumuz sona erdiğinde saatler onbuçuk olmuştu. Burada eşyalarımızı kendi araçlarımıza alıp vedalaştık. Eve döndüğünde yani ilk çıkış noktasına vardığımda saat 23:00 dü artık. 

Volkan Uygun
4 Ağustos 2003

Okunma 49227 defa
Yorum eklemek için giriş yapın