Bu sayfayı yazdır

Aydıncık-Taşucu deniz mağaraları sualtı araştırmaları

Özet:

 Türkiye, sahip olduğu yüksek karstik potansiyeli ile yıllardır mağarabilimcilerin, jeologların ve hidrojeologların çalışma alanını oluşturmuştur. Kara mağaralarında farklı amaçlarla çeşitli çalışmalar MTA, UKAM, DSİ ve amatör dernekler tarafından yürütülmüş, ancak sualtı mağaraları ve mağaraların sualtı pasajlarının araştırılması konusunda ülkemizde yapılan çalışmalar çok yetersiz kalmıştır. Mağara Dalışı ve Araştırmaları Grubu (madag) mağaraların araştırılmasında bu eksiği tamamlamak ve bilimsel çalışmalar için veri toplamak amacıyla etkinliklerini yürütmektedir. Bildiriye konu olan çalışmada yeraltı sularının denize deşarjı, kıyı bölgelerinin jeolojik yapısı ve deniz mağaralarının flora ve faunası hakkında veri toplanması amaçlanmış, toplanan veriler bilgisayar ortamında bir veri tabanına işlenmiştir. Çalışma kısaca DEMA-Deniz Mağaraları Envanter Projesi olarak adlandırılmıştır. Bu çalışmayla Türkiye kıyılarının ayrı bir doğal değerine ve belki de ayrı bir doğal kaynağına dikkat çekilmek istenmiş, konuyla ilgili yeni araştırmalar için itici güç olmak hedeflenmiştir.



Giriş:


 Türkiye’deki en önemli karstik kuşak sayılabilecek Toroslar karst kuşağı yer yer Akdeniz kıyılarına kadar ulaşmakta ve deniz mağaralarının oluşumu için uygun bir jeoloji oluşturmaktadır. Orta Toroslar’da kaybolan yeraltı suları Akdeniz kıyılarında denize kavuşmakta ve çözünme mağaralarını denize kadar taşımaktadırlar. Kullanılabilir nitelikteki yeraltı sularının denize deşarjları da araştırmacıların ilgisini yıllardır çekmektedir. Ayrıca deniz mağaraları, jeolojik olarak geçmiş dönemlerden ipuçları taşıyan, hassas bir ekoljik dengeye sahip ve oluşumu milyonlarca yıl sürebilen, korunması çok önemli doğal değerler olarak ilgi beklemektedirler.


Amaç ve gerekçeler:


 Denizaltındaki tatlısu kaynaklarının kökeni, saptanma yöntemleri ve su rejimi,  karst hidrojeolojisi ve kıyısal hidroloji bakımından en zor sorunlardan biri olarak görülmüştür. Denizaltı  kaynaklarından tatlısu temin etmek için, bunların jeolojik, hidrojeolojik ve hidrolojik özelliklerinin kapsamlı bir biçimde araştırılması gerekir. Bazı tatlısu kaynakları, bugün deniz kıyısında ya da birçoğu deniz altından girişli/çıkışlı olarak boşalmaktadır. Denizaltı mağaralarının oluşumunun anlaşılması yeraltı suları ve jeolojik araştırma konularına ışık tutabilir.

 Denizaltı mağaraları, aynı zamanda birçok sık rastlanılmayan  ya da yalnızca başka habitatlarda görülebilen bazı türler için, sürekli ya da geçici bir barınak / sığınak işlevi görür (Örn. Monachus Monachus). Mağara dalıcıları biyolojiye de bu anlamda önemli katkılar sağlayabilirler. 

 Mağara dalıcıları, sualtı mağara sisitemlerinin keşfi ve araştırılması yoluyla bugüne kadar, karst hidrojeolojisine büyük katkılar sağlamışlardır. Sistemlerin haritalandırılması, profil ve kesitlerinin çıkarılması, konduit mağaraların yeri ve morfolojisi konusunda çok önemli veriler sunmuşlardır. Pasajlardaki su hızları; yeraltına  ya da denize boşalan sistemlerin debilerinin ölçümü, mağara dalıcıları tarafından gerçekleştirilebilmiştir. Mağara dalıcıları; renk,ısı, haloklin(sanılkatman) tabakalarının derinlik ölçümleri, su izleme yöntemleri ve örneklemelerle yeraltısuyu kalitesi çaışmalarına katkıda bulunabilirler. Gönüllü ve eğitimli teknik dalıcılar, sualtı mağara sistemlerinin araştırılmasında, bilimcilerin en büyük destekçisi konumundadırlar. Uygun biçimde oluşmuş düşey şaftlardan içeri girebilecek iyi yetişmiş dalgıçlar(mağara dalıcıları), bu sistemlerin yatay ve dikey boyutlarını daha iyi inceleyebilir ve fotograflayabilir.




 Bu çalışmada, Türkiye’de speleolojik, jeolojik, hidrojeolojik ve ekolojik olarak önem taşıyan kıyı şeridinde nefesli ve aletli dalışlarla tarama yapılarak sualtı ve suüstü deniz mağaralarının belirlenmesi; oluşumları, yeraltı su sistemleri ile olan ilişkileri, ekolojik değerleri, fiziksel ve kimyasal özellikleri hakkında veri toplanması,  bu verilerin uzmanlarla beraber değerlendirilmesi ve sonuçların bir veri tabanında saklanması amaçlanmıştır.



Kapsam:

1998 yılında DEMA projesinin ilk ayağı olarak Aydıncık-Taşucu bölgesi seçilmiştir. Aydıncık-Taşucu bölgesi, gerek karstik yapısı, gerek kuzey bölgesinde kaybolan yeraltı su varlığı, gerekse Akdeniz Fokları için yaşam alanı olması nedeniyle UKAM-Uluslararası Karst Su Kaynakları Uygulama ve Araştırma Merkezi tarafından önerilerek araştırma kapsamına alınmıştır. 2 yıllık vadede Fethiye, Foça, Karaburun ve Karadeniz bölgelerinde çalışmalara devam etmek hedeflenmektedir.

Yöntem:


Araştırma öncesinde bölge hakkında jeolojik yapı, hidrojeolojik özellikler, ekolojik değerler gibi konularda bilgi toplanmıştır. Bilgi toplanması aşamasında UKAM, ODTÜ Deniz Bilimleri Enstitüsü ve HÜMAK’tan (Hacettepe Üniversitesi Mağara Araştırma Klubü) mağaracılarla beraber çalışılmış, yerel dalıcı ve balıkçılardan gelen istihbaratlar değerlendirilmiştir. Toplanan bilgiler yardımıyla bazı mağaralar doğrudan tespit edilmiş, bazı mağaralar ise nefesli ve aletli dalışlarla kıyı taranarak belirlenmiş ve GPS (küresel yerbelirleme cihazı) yardımıyla koordinatlar kaydedilmiştir.
 
Dalışlar ve haritalama:

Mağaralara yapılan dalışlar uluslararası standartlara uygun donanımla gerçekleştirilmiştir. Keşif ve hat çekme için giren ilk ekibin ardından, haritalama için ikinci dalıcı ekip mağara ölçümlerini almıştır (BCRA-3B). Üçüncü ekip ise mağaranın belgelenmesi amacıyla fotoğraf ve video çekimleri yapmıştır.



Su analizleri:
 Mağara içindeki su kütlelerinin fiziksel ve kimyasal ölçümleri HYDROLAB cihazı ile yapılmıştır. Bu cihaz ile suyun iletkenlik, tuzluluk, pH, bulanıklık, oksijen, sıcaklık ve derinlik bilgileri belirlenmiştir.

Bulgular:

DEMA projesi kapsamında 1998 yılında araştırılan Aydıncık – Taşucu yerleşimleri arasında kalan sahil kesimi  yer yer  karstlaşmaya uygun karbonatlı kayaçlardan oluşmaktadır. Kireçtaşı, dolomitik kireçtaşı, kristalize kireçtaşı ve karbonat çimentolu kireçtaşı breşi ve konglomera bu alanda kartlaşmaya uygun kaya birimlerini oluştururlar.  DEMA projesi kapsamında araştırılan mağaralar karstlaşmalı kireçtaşı içinde oluşmuşlardır.

Karstlaşma terim olarak  karbonatlı (CO3) minerallerden oluşmuş kayaçlardaki (örn: kireçtaşı: CaCO3, dolomit: CaMg(CO3)2) karbonatın yeraltısuyunun içerdiği karbonik asit (H2CO3) tarafından kimyasal olarak çözünmesi işlemidir. Karstlaşma  Anadolu’nun güney sahilleri boyunca batıda Muğla ve doğuda Hatay illeri arasında uzanan Toros dağ kuşağına ait jeolojik birimlerde yaygın olarak gözlenmektedir.

 Araştırma sırasında biri suüstü, dokuzu sualtı girişli toplam 10 adet mağaranın keşfi ve araştırılması yapılmıştır. Bunlardan Kaynar Mağarası ve Kubbe Mağarası’nda tatlı su varlığına rastlanmış, ayrıca Kubbe Mağarası’nda Akdeniz Fokları için uygun havalı bir salon bulunmuştur. En uzun mağara 84 metre yatay uzunluk ve yaklaşık 120 metre penetrasyonla Kaynar Mağarası, ikinci uzun mağara 58 metre yatay uzunluğuyla Eşkina Mağarası olmuştur. Tablo 1’de bulunan mağaralar ve yerleri verilmiştir.

Sonuçlar:

Dema projesi kapsamında haritalanan kıyı ve deniz altı mağaralarına ait verilerin incelenmesi sonucunda bu mağaraların oluşumunun aşağıda özetlenen senaryoya uygun biçimde geliştiği anlaşılmıştır:

i)  Mağaraların tamamına yakın bölümü karbonatlı kayacın karbonik asit içeren tatlı su ve tatlı-tuzlu su karışımı tarafından kimyasal aşınma yoluyla oluţmuţtur,

ii) Mağaraların denize yakın olan ağız kesimlerinde dalga etkisiyle mekanik aşınmanın oldukça sınırlı düzeyde olduğu gözlenmektedir,

iii) Mağaraların yatay ve düşey yöndeki gelişimleri büyük oranda karbonatlı kayaç içerisinde suyun hareketini kolaylaştıran kırık-çatlak zonlarının geometrisine bağlıdır,

iv) Araştırılan mağaraların giriş ağzı derinlikleri  –10m ile  -30m dolayındadır. Mağaraların giriş ağız kotları litolojik-tektonik vb. Faktörler tarafından da denetlenmekle birlikte büyük oranda mağara oluşum dönemi boyunca hakim deniz seviyesi tarafından denetlenirler. Bu nedenle, -10m ve –30m derinliklerinin geçmişte Akdeniz’in bu kesiminde etkin deniz seviyesi kotlarını (sea level stands) oluşturdukları söylenebilir. Diğer bir deyiţle, söz konusu derinlikler jeolojik geçmişte buzul çağları boyunca deniz seviyesi alçalmasının açık kanıtlarını oluşturmaktadır.

v) Araştırılan mağaraların bir kısmında mağara gelişiminin düşey yönde değişim gösterdiği gözlenmektedir. Bu durum, söz konusu mağaraların oluşumunda birden fazla gelişim fazının etkili olduğuna işaret etmektedir. Diğer bir deyişle, bir kısım mağaraların gelişimi iklim değişiklerine bağlı olarak oluşan deniz seviyesi değişimlerine uyum sağlayarak süreklilik göstermiştir,

vi)  İncelenen mağaraların büyük bölümünde mağara oluşumunu sağlayan kimyasal çözünme karadan denize doğru hareket eden düşük yoğunluktaki tatlı suyun (yeraltısuyunun) yüksek yoğunluktaki deniz suyu ile temas yüzeyi boyunca gelişmiştir. Termodinamik nedenlerden dolayı tatlı su ile deniz suyunun teması ile oluşan karışım suyu kimyasal açıdan agresif (çözücü) bir yapı kazanmakta ve karbonatlı kayacın temas yüzeyi boyunca çözünmesini sağlamaktadır.

Ayrıca araştırılan mağaralardan ikisinin (Kubbe, Korsan) hava içeren pasajlarıyla Akdeniz Foku için yaşam alanı oluşturması, birinin (Turgutlar) göçmen-Lessepsian balıkları içinde bulundurması bu mağaraların sadece jeolojik değil, aynı zamanda ekolojik açıdan da önemini göstermektedir. Deniz mağaraları, Türkiye kıyılarında hem bilimselveriler içeren, hem biolojik-ekolojik olarak önemli işlevleri bulunan hem de doğal güzellikleriyle korunma ve ilgi bekleyen çok hassas ve önemli değerlerimizdir.

Okunma 22719 defa
Yorum eklemek için giriş yapın