Bu sayfayı yazdır

Tolga Kanık - Söyleşi

 

---Biyografinden anladığımız kadarıyla yaptığın işlerde hep bir limitlerin sınırında dolanma isteği sezdim. Bu nasıl başladı. Niye başladı sence ve sen bu duyguyu ilk ne zaman fark edip peşinden gitmeye başladın. 
Sanırım buna bir yanıt bulabilmek için çocukluk yıllarıma dönmek gerekiyor. Mahallede benimle beraber üç kişiydik. Kendimize mahallenin komandoları diyorduk. Ailemiz tarafından dayatılan güdük hayata bir tepkiydi belki de grubumuz. Sokaktan yürümek bize göre değildi. Apartmanlar arasından diğer sokaklara geçerdik. Duvarlardan, dikenli tellerden atlardık ve yenilerine tırmanır, aşardık. O zaman kendimizce bazı tırmanış ve iniş teknikleri bile geliştirmiştik. Bize göre belki de hiç bir çocuğun yapamadığı şeyleri yapmak, binalar arasında yepyeni yerler keşfetmek müthiş bir zevk ve gurur veriyordu. Şehrin içindeydik, ama aslında şehrin dışındaydık. Yaz tatilinde istisnasız her gün sabah sekizde evden çıkar, akşam ise ağabeyimin tişörtümden zorla çekiştirmesiyle resmen eve hapsedilirdim. Annem babam ayrılmışlardı. Annem üzerimde çok baskı kuramazdı. Daha doğrusu beni kontrol edemiyordu. Bunun da etkisiyle daha özgür ve rahat büyüdüm. 
İlk kez babamla dağa gittiğimde hiç yabancılık çekmedim. İste aradığım yer burası dedim kendi kendime. Benim için apartmanlar arası duvarlar gitmiş onun yerine bakmaya doyamadığım devasa kütleler gelmişti. O kütleleri incelerken de nasıl bir yaşam istediğimi kafamda tasarladım. Yapılamayanı yapmalıydım. Yapabildiğim kadar farklı deneyimleri bir arada tadabilmeliydim. Farklı olmalıydım, tek düze olmamalıydım.Çünkü, benim yaratılışım buydu. Nasıl bir hayat çizeceğime karar verdikten sonra dayımla dağa gitmeye başladık. Dayım zaten benden önce de gidiyordu. Sonra da beni motive etti. 

---Sence nerelerde ve ne zaman bunu tatmin edebildin. Hangi zamanlarda anlamsız geldi sana bu duygu ya da anlamsız geldiği hiç oldu mu.? 
Bu duygu aksine bana hep anlamlı geldi. Çünkü bana inanılmaz bir yaratıcılık ve motivasyon kazandırdığına inanıyorum. Yaptığım aktiviteleri de hep yasam felsefeme göre seçtim. Yani başından sonuna tüm faaliyetlerimde müthiş bir haz duydum. Bazen nerden geldik buraya kardeşim diye küfrettiğim olmuştur ama yaşamını riske atınca o kadar da tepki normaldir diye düşünüyorum. 

---Tabii hayatını tehlikeye attığında bir kısım yaptıklarına kızarsın ama sanırım bunların kalıcı bir takım durumları vardır. Fobby leri yaratan durumlardır bunlar. Mesela bir faaliyetinde (sanırım Eznevit) krampon düşüyor ayaktan, gözlük düşüyor arkasından zar zor bir kayaya atılıyorsun, sonra gözlük camı düşüyor. Bunlar yaptığın işte artık sınırları aştığının bir sinyali gibi gelmiyor mu sana. Sonrasında bir yere gitmeyi planlarken kafandan bunlar geçip uzaklaştırmıyor mu seni yapacaklarından. Nasıl bir mutluluk veriyor olabilir ki bu sınır sana... 
Aslında bu biraz neden dağcılık yapıyorsun sorusuyla çakışıyor. Dağlarda başımıza gelen bu tür şeyler, dağcılığın ya da hangi outdoor sporunu yapıyorsak onun risklerinden, yani gülün dikenlerinden başka bir şey değil aslında. Gülü seven dikenine katlanır. Bu çok net benim için. 
Karşılaştığım sorunlar bana çok önemli dersler veriyor. Beni bir sonraki hedefime psikolojik olarak hazırlıyor. Mental olarak daha da gelişiyorum. Tekrar başıma gelse çok daha soğukkanlılıkla karşılayacağımı biliyorum. Bir sonraki etkinliğimin çıtasını mümkün olduğunca ve bir önceki etkinliğimden öğrendiklerim doğrultusunda yükseltmeye çalışıyorum. Deneyimlerim doğrultusunda rotada başıma nelerin geleceğini tahmin edebiliyorum. Rotaya girmeden önceki son bir hafta falan biraz stres gelişiyor, özellikle dağa yaklaşma aşamalarında çok asabi ve gergin oluyorum. Ama rotaya girince her şey uçuveriyor aklımdan. Özgürce manzaranın tadına vara vara tırmanıyorum. 
Kramponun, gözlüğün düşmesi kötü bir şans sadece. Her rotada başa gelebilir.İniş kaçınılmaz bir gerekliliktir. Dağa çıkmak opsiyoneldir ama inmek değil. Benim için asil limit eğer konu dağcılıksa tırmanılacak rotanın zorluğudur. Risk ise düşüp ölmektir. Bu tanımlamayı yaptıktan sonra rotamı da genel anlamda derecemin altında seçiyorum. Ama risk yadsınamaz bir gerçek olarak orada bizi bekliyor. Çünkü daha önce orada bulunmadık. 
Riske girmeden ne yazık ki başari elde edilemiyor. Bazen sırf macerayı özlediğim için gidiyorum dağa. Eğer hiç riske girmeyeceksek zaten dağa gitmeyelim. Sorunu kökten çözelim.Çünkü patikada yürümek de belli bir risk taşıyor. 

---- Biyografinde mağara dalgıçlığı gibi bir şey de var. Kendini tam olarak hangi spor dallarına dahil ediyorsun? 
Benim çıkış noktam tabii ki dağcılık. Ben bir dağcıyım.Çünkü dağcılık benim için bir tutku. 
"Bir spor dalında gerçekten basarili olanlar sabahtan aksama sadece o spor ile ilgilenirler. Bu yapılan ise duyulan gerçek sevgidir." denilebilir ama sadece dağcılıkla uğraşmak, sürekli dağcılık veya başka sabit bir konuya saplanıp kalmak bana çok monoton geliyor. Bence bir sporcunun hayatında başka renkler de olmalı. Önemli olan ayni anda birden çok aktiviteyi başarıyla yürütebilmektir. 
Dağcılığa ek olarak scuba dalış yapıyorum. Bunun dışında orienteering yapıyorum, mukavemet kayağı, çok yoğun olmasa da mağaracılık ve serbest dalışla ilgileniyorum. Daha henüz bir mağara dalıcısı değilim. Ama eğitimlerini almaya başladım. Sanırım önümüzdeki iki-üç yıl içerisinde mağaraya dalmaya başlayabileceğim. Mağara dalışı aslında dağcılıktan çok daha riskli bir spor. Bu sebepten kurallar çok kati. Ha deyince mağaraya dalmanıza izin vermiyorlar. Bunun gibi spor dallarına dahil ediyorum kendimi. 

---- Bir sürü spor dalı ile ilgileniyorsun. Bunlarla ilgili faaliyet planlamanda bir sıra yada dönemsel bir önem önceliğin var mı. Faaliyetleri nasıl planlıyorsun. 
Çoğu zaman önceliği dağ etkinliklerime veriyorum.Çünkü genellikle fikirleri öne suren ben oluyorum ve bu önerileri kendime göre ayarlıyorum. Geri kalan faaliyetleri ise öngördüğüm zaman dilimi içerisine birbirleriyle cakismayacak sekilde yerlestiriyorum. Secim yapmam gerektiginde, en cok zevk aldigim ya da bana en cok deneyim kazandiracak aktiviteyi yapmaya calisiyorum. Fakat ne yazik ki bu kadar ise zaman yetirmek icin yine de cok zorlaniyorum. Her gunum cok yogun geciyor. 

---- Dağcılığı daha çok ön plana alarak yaptığın faaliyet sıralamalarında cıta ile oynadığın oyun nasıl ve nelere göre cesaret kazanıyor. 
Cesaret aslinda en tehlikeli sey. Dagci daga gitmeden once daglardan korkmayi ogrenmeli. Bunun bedelini odedigimi soyleyebilirim. Cesaret demeyeyim ama guven kazanmak istersem bol bol malzemeli lead tirmaniyorum. Hatta dusmeye calisiyorum. Dogru atilan malzemenin ustune dogru dusuldugunde malzemenin tutacagini gormek ve bunu pratik olarak beynime kanitlamak istiyorum. Her zaman bir sonraki etkinligim digerinden daha zor oluyor. Bir oncekinde yasadiklarim ve cikardigim dersler bir sonrakinde bana guven veriyor. Siste yurumeye alismak, yagmurun altinda saatlerce beklemek, daha zor kaya tirmanabilmek vb. 

---- Partnerler meselesi ne kadar önemli ve nasıl seciyorsun. Şehirde yeni tanıştığın biriyle dağa gitmek sence neleri kazandırır yada kaybettirir. 
Acemi insanlarlar ile de daga gittim. Hatta su an bile bana gore kat kat acemi insanlara dagda rehberlik yapiyorum. Bu insanlarin insanliklarina diyecek bir seyim yok ama konsantre oldugun hedefte seni zor durumda birakabiliyorlar. Sirtindan vurulmak gibi bir sey bu. Mesela en kritik noktada korkup ben donmek istiyorum diyor. O an kendini yapayalniz hissediyorsun. Su soruyu kendime soruyorum: ben bu kisiyle neden daga geldim? teknik malzemeyi tasisin kolaylik olsun diye mi yoksa ondan da ote bana en zor gecislerde psikolojik destek olsun, tirmanisin mental ve teknik olarak issel boyutunu paylasalim diye mi? Cevap ikinci sik ise ve bunun saglanacagindan eminsem bu kisiyle daga giderim. Olumlu yanit vermem icin ise partnerimi tanimam ve onunla iyi uyusmam gerekir. 
Pek cok zaman ciddi partner sikintisi cektim. Bu benim icin kimlik arayisi gibi bir seydi. Simdi bu sorun azaldi gibi. Ama yine de her partnerimle her etkinligi yapamiyorum. Partnerlerimi iyi tanidigimdan kimin nereye gelecegini biliyorum. Eger kimseyi bulamazsam solo gidiyorum. Aslinda genellikle solo tirmanis yapmaktan daha cok keyif aliyorum. Sectigim rotanin disime gore oldugunu dusunursem kimseyi cagirmadan kendim yola cikarim. 

--- önümüzdeki dönem planların (orta ve uzun vade) 
Aslinda gecen gun planlarimi kagida yazinca epey bir uzun liste cikti. Ne yazik ki parasizliktan pek cok projemi hayata geciremiyorum. Maestri'nin hic bir dagi tamamladan birakmadim lafi kadar kati olmasa da buna benzer bir inancim var. Gerektiginde tatamlayamadigim bir rota icin uc dort defa bile denemelerim oldu. Sonucta basarili oldum tabii. Eger inaniyorsan ve rotanin kendi limitlerinde oldugunu anladiysan ustune gitmekte hic bir sakinca gormuyorum. 
Orta vadede Tranga bati ve sulagan kaya kuzey duvarlarini cikmayi hedefliyorum. Sulagan kaya- C1 arasi bir travers dusunuyorum. Travers fikri her zaman hosuma gitmistir. Munzurlar'da kisin dusundugum rotalar var. Bir de bisikletli bir projem var, aladaglarla ilgili. Uzun vadede ise her zaman soyledigim gibi en buyuk hedefim Shipton Spire. 36 ip boyluk insallah rotasi bana cok cazip geliyor. Yine yakin bolgede Spantik, K6 gibi zirvelere tirmanmayi planliyorum. Bir kac 7000'lik hedefim de var. Ama daha adi yok. 
Magaraciligimi gelistirmeyi hedefliyorum. Bu arada magara dalisi egitimlerim devam ediyor, magara dalgici olup da magaraya dalacagim gunleri iple cekiyorum. Odtu Sat'da sistem cok siki, gerekli on kosullari saglayamadan kimse hic bir yere dalamiyor. 

---- Cevrende bu işlere yeni başlayanlar ile aranda nasıl bir ilişki var. Bir eğitmenlik yada rehberlik gibi misyona sahipmisin. 
Cok iyi bir iliski var. Su ana kadar yuzlerce insana dagcilik, kaya tirmanisi, tek ip teknikleri, ip kurtarma ve sistemleri, navigasyon ve ilkyardim gibi konularda egitim verdim. Bunun yani sira ozellikle dagcilik ve ilkyardim hakkinda pek cok bilgilendirme yazdim. El attigim her konunun en iyi olmasina calisirim. Mesela arkadaslarimla Dksk'nin egitim sisteminde buyuk yenilikler getirdik. Hangi konuda olursa olsun insanlarin dogru ve eksiksiz egitilmeleri gerektigine inaniyorum. Bunu da basarmak icin elimden geleni yapiyorum. Zaten profesyonel olarak da bu egitimleri buyuk bir zevkle yurutuyorum. Rehberlik icin de ayni kurallar gecerli. 

----Şu an içinde bulunduğun klüp yada cevre ile ilgili bilgi verir misin. 
Su an halen Odtu Dksk etkin uyesi olmakla beraber ,kabul etmek lazım ki, iştem güçten pek etkinliklerine katılamıyorum. Dksk çok güzel bir arkadaş ortamıdır. İnsanlar malzemelerini paylaşır herkes herkese yardımcı olur. Eğitimler de oldukça sıkıdır. Biz zamanında eğitmenlerimizden epey çekinirdik. Zaten benim eğitmenlik misyonumun temeli de Dksk'da kazandığım bu disiplinden geliyor. Eğitimlerimi çok ciddi eğitmenlerden aldım, simdi ben de aynisini uyguluyorum. Son zamanlarda sosyal boyutta, ODTU sat ve yeni kurduğumuz orienteering takımı hayatımda daha ağırlık kazandı. Özellikle Orienteering takımının bu kadar kısa süre içerisinde nasıl yerine oturup gelişme gösterdiğini görmek çok keyifli. ODTU SAT'ın ise yapı olarak DKSK'ya çok yakın olduğunu söyleyebilirim. SAT'ta da 1,5 yıl malzemeden sorumlu yürütme kurulu üyeliği yaptım.Şimdi görevim sona eriyor. Ama çok sıcak bir çalışma ortamı olduğundan tadı damağımda kaldı, bu yüzden yeni dönemde başka bir göreve kanalize olmayı düşünüyorum

Okunma 12413 defa Son Düzenlenme Cumartesi, 22 Aralık 2012 20:29
Yorum eklemek için giriş yapın