Hakan Akçalar - Söyleşi

 

Hazırlayan : Bu e-Posta adresi istenmeyen posta engelleyicileri tarafından korunuyor. Görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir." target="_self" style="background-image: none; background-attachment: initial; background-origin: initial; background-clip: initial; background-color: initial; color: rgb(0, 0, 0); text-decoration: underline; ">Yiğit Şahinbeyoğlu

 

Hakan merhaba yamaçparaşütü ile ne zaman ve nasıl tanıştın? Bizi bu spordaki geçmişin konusunda biraz bilgilendirir misin? 

Merhaba. 1991 – 1992 seneleri arasında öğrencisi olduğum Boğaziçi Üniversitesi’nin Dağcılık Klübü’ ndeydim. Yanlış hatırlamıyorsam o yılar içinde üniversitenin bahçesinde paraşütlerle yer çalışması yapanları görmüştüm ve  dağcılık yapan arkadaşlarımdan da bu sporla ilgilenenler vardı. Netice olarak 1993 senesinde yamaçparaşütü eğitimimi Boğaziçi üniversitesindeyken aldım. 1993-1996 yılları arası üniversitenin havacılık klübü ile aktivitelere katıldım. 1996 yılında ilk paraşütümü aldım. O dönemde Albatros Yamaçparaşütü Derneğini kurduk. Dernek üyeleri Boğaziçi Üniversitesi mezunlarından ve İstanbul’da bağımsız uçan pilotlardan oluşuyordu. Bu dernek çatısı altında geleneksel 19 Mayıs Abant faaliyetlerini düzenledik. Bu süre zarfında ilk kanadımı saymaz isek 2 tane DHV 1-2  ve iki tane de DHV 2 kanadım oldu. O yıllar bu sporun çok yeni olduğu bir dönem olması sebebi ile çevremde bu sporu çok iyi bilen pek fazla pilot yoktu, bu sebeple birçok teorik bilgiyi yabancı dergiler ve internetten araştırarak öğrendim. Meteoroloji ile ilgili de bir çok kaynak okudum.

O dönemde Yamaşüt gibi veya Pandül gibi yamaçparaşütü ile ilgili bilgi barındıran kaynaklarımız yoktu.


 

O zamanın kanatlarıyla şimdiki kanatlar arasında dağlar kadar fark var sanıyorum. Sen bu konuda neler söyleyeceksin? Sahip olduğun ilk kanadı öğrenebilir miyim?


Haklısın tabi o yılların kanatları ile bugünün kanatları arasında çok fark var hatta günümüzde bile bir seneden öteki seneye kanatlarda büyük gelişme görülebiliyor. İlk sahip olduğum kanat bir Apco-Spectra idi. Yalnız bu kanadı kiloma uygun olarak almamışım, almam gerekenden bir büyük boyunu almışım. Bu sebeple bu kanadı kısa sürede değiştirmek zorunda kaldım. Bu nedenle benim  ilk kanat olarak nitelendirdiğim kanadım Edel – Atlas’dır. Çok güzel bir başlangıçtı. O kanat ile uçmamış olsam belki bu spora halen devam ediyor olmazdım. Kendime uçuş güvenliği ve rahatlığını hissettiren, ilk cross ‘(XC=Cross Country= Uzun Mesafe Uçuşu) larıma eşlik eden kanat Edel – Atlas idi. Bu kanat DHV 1 olmakla beraber kendi dönemi için gayet performanslı bir başlangıçdı.


 

En sevdiğin uçuş bölgesi neresi ve en sevdiğin uçuşun hangisiydi? 

En sevdiğim uçuş bölgesi Denizli – Çökelez olsa gerek. Hem uzun mesafe uçuşlarımı ilk orda yapmamdan dolayı hem de sık sık oraya gitmekten kaynaklanan bölgeyi tanımak, şehir merkezine yakınlık, ulaşımın kolay olması, mesafe uçtuğunuzda iniş yeri sorunu olmaması, indiğinizde dönüşün diğer yerlere göre daha kolay olması gibi nedenlerden dolayı Çöklez için en sevdiğim uçuş bölgesi diyebiliriz. Ancak dersen ki mesafe uçmak için nereye gidersin? O zaman tabiki Kayseri - Ali Dağ derim. İstatistiklere baktığımızda da en uzun mesafelerin çıktığı yerin Kayseri olduğu görülüyor. Meteorolojik göstergelerin uzun mesafe uçuşuna çok müsait olucağını gösteren bazı hafta sonları  Ali Dağ’ a gittik ve bunların üçüncüsünde 96 km. uçtum. Mesafe olarak en güzel uçuş buydu ancak 20 km. civarında 3-4 arkadaş ile mesafe yaptığım  Bozdağ uçuşlarım da unutulmazdı benim için.


Sanıyorum mesafe uçuşları öncesi meteorolojik göstergelerden faydalanarak bulut tabanı irtifasına kadar tahminler yapılabiliyor. Bu konuda neler söyleyebilirsin ?

Internette bununla ilgili bir çok bilgi ve kaynak var. Bu bilgilerin yorumlanmasının öğrenilmesi ile zaten ihtiyaç duyulan verilere ulaşılabiliyor. Bu bilgiler zaten her ilgilenen kişinin çok fazla çaba harcamadan yorumlayabileceği bilgiler oluyor. Hangi göstergeye baktığınızda neyi ifade ettiğini genel meteoroloji bilgisi ile birleştirdiğinizde ihtiyaç duyduğunuz veriye ulaşabiliyorsunuz. Tecrübe ile de bunu daha hızlı yapmaya başlıyorsunuz.

 


Yarışmalar ile aran nasıl? Benim de serbest uçucu olarak katıldığım Yamaşüt’ e katılmıştın, senin için nasıl geçti yarışma?

Açıkçası bu sporda yarışma fikri uzun süre aklımda olan birşey değildi. Uçuyorum, keyfime bakıyorum ne işim olur yarışma ile diyen bir adamdım. Kayseri’de Adem Hasgül bir ön Dünya Kupası düzenlenmesinde öncü olmuşdu. Bu noktada Adem’ e teşekkür etmem gerekir çünkü yarışmalar ile ilgilenmeye bu organizasyon ile başladım. Serbest uçup organizsayona destek vermek için gitmeyi düşünüyordum ancak onun hadi yarışmacı olun gazı ile bu ön dünya Kupasına yarışmacı olarak katıldım ve büyük keyif aldım. İlk gol noktasına ulaşmam da bu yarışmadaki görevlerden birinde gerçekleşmişti. Yarışmalarda belirli bir derece elde edebilmek için mutlaka yarışma kanatları ile uçmanız gerekiyor. Bunun için de mutlaka o kanatlar ile uçabilecek seviyede bir pilot olmanız gerekiyor. Bu da uzun zaman isteyen bir süreç. Bu seviyeye ulaşmak için sürekli uçuyor olmanız gerekiyor. Kendi seviyemizi aşmamak için yarışma kanatları ile uçmuyoruz, bu da haliyle yarışmalarda alabileceğimiz dereceleri kısıtlayan bir faktör oluyor. Bu sene çok niyetlenerek olmasa da deneyerek ve  beğenerek DHV 2-3 olan Swing – Cirrus aldım. Bu kanatla da şimdilik bir tek Yamaşüt’e katılma şansım oldu. Bu yarışmada gözüm üçüncülükte idi. İlk görevde fena gitmedim, ikinci görevde çoğunluk ile aynı kaderi paylaşarak bizim tabirimizle “patlayan”lardan biri oldum. Üçüncü taskda birşeyler yapar ve üçüncülüğü garantilerim  diyordum ama biraz talihsizlikler biraz da paraşüt ile ilk uçuşlarım olması sebebi ile tam istediğim gibi gitmedi ve 70 küsur yarışmacıdan 6. oldum. Yarışmanın en güzel olayı bu camianın birlikteliğini göstermesi oldu. Daha önce bir yarışma için sıksanız 10 tane yarışmacıyı toplayamazken bu yarışmada 70 i yarışmacı diğerleri serbest toplam 120-150 pilot bir araya geldi.



Yurt dışında katıldığın yarışmalar var mı? Eğer katıldıysan nasıl bir derece elde ettin? Türk uçucuların uluslar arası yarışmalara katılımını nasıl buluyorsun? Katılımı artırmak için neler yapılabilir?

Evet katıldığım yarışmalar oldu. Hatta DHV 1-2 kanatlarımın olduğu yıllarda 3-5 arkadaş biraz da macera ruhuyla beraber bazı yerlere gittik. Bunlar arasında Makedonya, Slovenya, Bulgaristan ve Yunanistan vardı. Bir kez de Amerika’da uçmuştum. Yurt dışındaki yarışmalara katılabilecek seviyede olup yarışma paraşütleri ile uçan ve hakkını veren çok fazla da pilotumuz yok açıkçası. Sanırım bu sayı şu an 10’ u geçmez ama  bu sayı her geçen gün sürekli gelişme gösteriyor diyebilirim.



 



Yurtdışında yamaçparaşütü ve organizasyonları ile Türkiye’ dekiler arasında ne gibi farklar görüyorsun? Ülkemizde ne gibi eksiklikler gözlemliyorsun ve bunların çözümleri konusunda neler düşünüyorsun ?

Ülkemizde yamaçparaşütü yeni yeni yeşeren bir spor, dolayısı ile yeterli bir sporcu altyapısına sahip olacaksınız ki ülkenizde kendi sporcularınıza yönelik bir yarışma hazırlayabilesiniz. Bu noktada ülkemize baktığımızda ancak son 3 yıldır buna imkan veren bir seviyeye ulaştığımız söylenebilir. Eskiden yurt içinde hemen hemen hiçbir organizasyon yoktu zamanla bu festivaller yapılmaya başladı ve bunların içinde ufak yarışmalar yapılmaya başlandı. Daha sonra PWC  (Dünya Yamaçparaşütü Kupası)‘nin Türkiye etapları oldu. Bunların düzenlenmesinde Semir Sayır ve Adem Hasgül arkadaşlarımız öncü oldular ve dünyanın en iyi pilotlarını ülkemize  getirdiler. Bu da tecrübe adına ülkemiz pilotları için büyük bir avantaj. Ülkemizde yapılan bu yarışmaların organizasyon kalitesi de dünya seviyesinde gerçekleşti. Gerçekten, yurtdışındakilerden aşağı kalır hiçbir yanı olmayan gurur duyabileceğimiz yarışma organizasyonları gerçekleşti.



TYYF (Türkiye Yamaçparaşütü ve Yelkenkanat Federasyonu) kurulum çalışmaları içinde sanıyorum aktif rol üstlendin TYYF’ nin kurulması ile Türkiye yamaçparaşütü camiası neler kazanacak?

Sporumuz geliştikçe bir takım ihtiyaçlar doğuyor ve bu ihtiyaçların bir şekilde karşılanması gerekiyor. Kim bu ihtiyaçları ortaya çıkaracak, kim bunlara cevap verecek ve kim bunları karşılayacak sorularının cevabı gene bu sporu icra eden sporcuların kendileridir. Dünyadaki uygulamalara baktığızda da başka yolu olmadığını görüyorsunuz. Kimse size durduk yerde alın size eğitim, alın size paraşüt, alın size tesis demiyor. Bunun organizasyonu, ihtiyacın ortaya çıkartılması, talep edilmesi ve düzenlenmesi  dünyanın heryerindeki uygulamalarda olduğu gibi Türkiye’de de federesyon çatısı altında olması gerekiyor. Bir şekilde sporcular aynı faaliyeti yaptıkları diğer sporcular ile birlikte kendi bölgelerinde bir araya gelir ve dernek veya kulüpler kurarlar. Dernek ve kulüplerin amacı da zaten bir araya gelmektir. Bunlar sivil toplum örgütleridir ve aynı çatı altındaki kişileri bir araya toplarlar. Bunu yurt geneline yaydığınızda kulüpler dernekler bir araya gelirler ve bunun adı da federasyondur. Ülkemizde de Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü çevresinde/öncülüğünde spor federasyonları toplanmıştır. Bizim de amacımız bir spor federasyonu olmak ve sporumuza dünyadaki diğer ülkelerdeki gibi düzenlemeler getirmektir. Federasyon kurulumu ile birlikte lisanslama sistemi, uygun imkanlarla sigorta yaptırma (3. kişilere karşı mali sorumluluk sigortası ve pilotlar için sağlık sigortası),  Federasyonun bir Türkiye Şampiyonası düzenlemesi, böylece bir milli takım seçip bu milli takımın masraflarını karşılayarak yurt dışındaki yarışmalara Türkiye’yi temsilen göndermesi, başarı gösteren sporcuların maddi-manevi desteklenmesi ve ödüllendirilmesi gibi konular düzenlenmiş olacak.


 

Türkiye’ de yamaç paraşütü eğitim veren kurumlar standart bir yol izlemiyor. Bunu hem eğitim içeriği hem de eğitmen yaklaşımı açısından düşünebiliriz. Bu konuda neler düşünüyorsun? Yetkin olmayan kişilerin eğitim vermesi bu sporu olumsuz etkileyecektir. Bunun nasıl önüne geçilebilir? Dünyadaki uygulamalar hakkında neler diyebilirsin?

Türkiye’de yamaçparaşütünün gelişmesini en çok sağlayan eğitim kurumları üniversite kulüpleri oldu. Bu kulüpler çok sayıda pilot yetiştirdiler. Bu pilotların bir kısmı kendilerini geliştirip yeni yamaçparaşütü pilotları eğittiler. Diğer tarafdan bazı yamaçparaşütü dernekleri de eğitim verdi, bunlardan biri hatta en eskisi Albatros Yamaçparaşütü Derneği’ dir. Son olarak da özel şirketler eğitim vermeye başladı. Bunun yanı sıra kişisel olarak eğitim veren herhangi bir kurum tarafından denetlemeye tabi olmadan eğitim veren kişiler de olabiliyor. Kulüpler, dernekler ve özel şirketler iyi kötü bir şekilde kendi iç denetimlerine sahipler diyebiliriz ancak tamamen şahıs olarak ortaya çıkıp eğitim veren kişilerin bir kısmı maalesef yeterli bilgi ve tecrübeye sahip olmadan bu işi icra ediyorlar. Ve tabi ki bu durum çok tehlikeli. Özel şirketlerin uyguladıkları eğitimler arasında da bir standart yok. Bazıları Amerikan bazıları İngiliz bazıları da başka ülkenin eğitim sistemini uyguluyorlar. Genel olarak baktığımızda bu konuda ülkemizde büyük bir boşluk söz konusu. Bir lisans sistemi olmadığı için (sporcu, eğitmen, tandem vbz.) . Ben pilotum, eğitmenim, yarışmacıyım diyen herkes eğitim verebiliyor ve maalesef hernekadar iyi niyetli kişiler de olsa bu insanlar, hem bu kişilerin hem de eğitim verdikleri kişilerin başına üzücü hadiseler gelebiliyor. Bu da bu sporun gelişmesine engel oluyor. Ancak federasyon çatısı altında yapılacak düzenlemeler ile bu sorunların üstesinden gelinebilir. Tepeden inme yöntemler ile değil de bu sporu aktif olarak yapan kişiler aracılığı ile bu düzenlemelerin yapılması çok daha verimli olacaktır.



Ülkemizde hem uçuşu hem turizmi barındıran Babadağ-Ölüdeniz, Asas Dağı – Kaş gibi veya mesafe uçuşlarına çok yatkın olan Ali Dağı - Kayseri, Çökelez-Denizli gibi uçuş bölgelerine sahibiz. Sence bu yerlere yeterli yatırım yapılıyor mu?


Yeterli yatırım yapılmadığı gibi bir kısmını kaybetme tehlikesi de yaşıyoruz. Kaybedilen yerlerden biri şu an İzmir – Güzelbahçe’ dir. İniş yerine binalar yapılması sebebi ile uçuşa elverişli bir yer olmakdan çıktı. Diğer bir yer ise Kayseri Alidağdır. Son gidişimizde burda da iniş yerine bazı inşaatların yapıldığını gördük. Kayseri’de yapılan dünya şampiyonasında belediye ve valiliğin desteğinin çok büyük olmasına rağmen böyle gelişmelerin yaşanması çok üzücü. Ancak yapılan şenlik ve yarışmalarda belediye ve valiliklerin büyük desteğini görmek de bizi çok ümitlendiriyor.



Bir zamanlar gökyüzünde her renk kanada rastlayabildiğimiz Ölüdeniz’ de şimdi çok az single uçan var, yabancılar nerdeyse hiç gelmiyor. TYYF’ nin kurulması ile uçuş bölgelerine yatırım artıp daha cazibeli yerlere dönüştürülür mü?

Bugün kaybedilen uçuş yerlerine Ölüdeniz Babadağ’ı da eklemek istiyorum. Ben oraya uçmaya 1992-1993 senesinden beri gidiyorum. Ancak son senelerde yılda en fazla bir kez gidiyorum o da SIV adını verdiğimiz acil durum çalışmalarını yapmak için mecburiyetten gidiyorum. Eskiden yurt dışından eğitim amacı ile  yüksek irtifadan uçmak için bir çok single paraşütçü gelirdi. Bu rakam şimdi çok azaldı diğer tarafdan yurt içindeki pilotlar da artık Babadağ’ı çok fazla tercih etmiyorlar. Bunun sebeplerinden biri uçuş başına orman parası adı altında alınan fahiş fiyatlı para. Yukarı çıkmak için de transport ödemek durumunda olduğunuz için orman parası ile beraber uçuş başına yüksek bir maliyet doğuyor. Uçuş için ödenen paraların dışında yetersiz ambulans hizmeti ve Babadağ gibi dünya çapında önemli bir uçuş noktasındaki yetersiz tesis hizmetlerini görmek gerçekten üzücü. Yamaçparaşütü ve Yelkenkanat federasyonu ile birlikte bu hizmetlerin talebi ve takibi tek elden ve tek bir güç aracılığı ile yapılacaktır ve imkanlar daha iyi olacaktır. Halihazırda uçuş bölgeleri için herhangi bir düzenleme olmaması sebebi ile kurulacak bir federasyon ve bu federasyonun yapacağı düzenlemeler ile uçuş bölgeleri daha iyi hizmet verebilen noktalara zaman içerisinde  dönüştürülebilir.

Federasyonun kurulması konusunda bugüne kadar yapılan çalışmalar hakkında bizi kısaca bilgilendirir misin?


Türkiyenin dört bir yanından gelen üniversite kulüplerinin temsilcileri, şirketlerin temsilcileri ve serbest pilotlar Ankara’ da bir toplantıda bir araya geldi ve bir komite seçildi. Bu komitenin görevi sadece ve sadece bir yamaçparaşütü ve yelkenkanat federasyonu kurulması için gerekli adımları atmak ve bu işin takipçisi olmaktır. Bu komite gücünü hem kişisel hem de derneklerin gönderdiği imzalı beyanlardan alıyor. Bu beyanların yaklaşık 700-800 tanesi kişisel beyan olup 15 tanesi de dernekler tarafından gönderilen destek yazısıdır. Bu komitedeki arkadaşlarımız da kendilerine destek veren arkadaşlarımız adına gerekli işlemleri yürütmekte ve takip etmekteler. Şu an gelinen en son noktada Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü’ne tanıtım dosyamız ile beraber başvuru dilekçemiz iletildi. Bu süreç içerisinde hem Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü hem de Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü yetkilileri ile birçok kez görüşüldü. Bu görüşmelerde böyle bir oluşuma gitmek için neler yapılması gerektiğini öğrendik ki bunlardan bir tanesi de dernekleşmek ve dernek sayısını arttırmak idi. Bu bir buçuk senelik süreç içerisinde derneklerin oluşumları tamamlandı ve bu destek yazıları ile beraber Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü’ne resmi başvurumuzu yaptık.



Medya bir çok alanda olduğu gibi bizim sporumuzda da meydana gelen kazaları gerçek detaylarına hiç inmeden merak uyandırsın diye yalan yanlış anlatıp sporumuzu olduğundan çok daha tehlikeliymiş gibi lanse ediyor maalesef. Medyanın uygulamaları  ve Türkiye’ de meydana gelen kazalar hakkında sen neler düşünüyorsun? Gerçekten çok kaza oluyor mu Türkiye’ de?

Türkiye’de çok kaza oluyor mu sorusuna cevap vermek zor çünkü bunun için sağlıklı bir istatistiğe sahip olmak gerekir. Fakat elimizdeki bilgilere baktığımızda yurt dışındaki bu sporun gelişimi ile karşılaştırdığımızda çok kaza olmuyor diyebilirim. Elbette hiç kaza olmasın isteriz bunun da azaltımasının en önemli yöntemi eğitim. Kötü ve eksik eğitimi ne kadar azaltabilirsek, pilot adaylarını ne kadar bilinçlendirirsek bu kazalar aynı oranda azalacaktır. Medyanın bu şekilde haber yapmasının en büyük nedeni konu ile ilgili teknik bilgiye sahip olmamasıdır. Mümkün olduğunca medya üyelerinin kendi gözlemlerinin yanı sıra bu sporu yapanların onlara kazaların doğru oluşumlarını anlatması gerekiyor. Bunun yanısıra yalnızca yapılan kazalar ile değil yaptığımız güzel organizasyonların da duyulmasını sağlamamız gerekiyor. Bunu da zaten yavaş yavaş yapmaya başladık.



Hiç uçuş kazası geçirdin mi? Eğer geçirdiysen sonucu ne olmuştu? Bugüne kadar yaptığın uçuşlarda seni en tedirgin eden olay neydi?

Bir uçuş kazam oldu. Konuşmanın başlarında belirttiğim gibi ilk kanadımı aldığım 1996 senesinde bu sporu bizlerden çok daha iyi bilen, bizi gerektiğinde uyaran pek fazla pilot yoktu. Bir noktadan sonra kendi başımıza kalmıştık, işte o noktada çok bilinçli de olmayan bir kararla aldığım ilk paraşütün kilo limitleri arasında değildim ve paraşüt bana bir boy büyük geliyordu. Ölüdeniz’ de 1960 metre zirvenin kuzeyinden yaptığım bir kalkış sonrası termik türbülansı ile büyük bir kapanma yaşadım ve kanadı her ne kadar açsam da yamaca yakın olmam nedeni ile çarptım ve ayağımı kırdım. Bu noktada kanadın bana bir boy büyük olması da kazaya zemin hazırlayan en büyük neden oldu.



Bu spora başladığın gün ve bugün arasında kendinde gördüğün farklılıklar neler? Kişisel gelişimine katkısı ne yönde oldu?

Yamaçparaşütü sosyal yönü olan bir spor aslında. Ben hiçbir zaman tek başıma uçmaya gitmiyorum mutlaka bir arkadaş grubu ile birlikte gidiyorum bu da  bereberinde güzel bir paylaşım getiriyor. Başka şehirlerde yaşayan bir çok iyi arkadaşım oldu. Bunun yanında şehirden, iş ortamından ve günlük kaygılardan uzaklaşma şansı veriyor yamaçparaşütü. Havaya çıkıpda o termiği dönmeye başladığınızda dünyadaki tüm dert ve kaygılar geride kalıyor. Uçarken mesafe gitmek veya daha yüksek irtifalara çıkmak gibi bir hedefiniz oluyor ve bunu gerçekleştirdiğinizde çok güzel bir haz duyuyorsunuz. Dünyada çok az kişiye nasip olan bir duyguyu yaşıyorsunuz kuşlar gibi uçarken.



Bu sayfaları okuyacak ve bu sporu şu an yapmakta olanlara ve belki de yapmaya bu sayfalar aracılığıyla karar verenlere ne söylemek istersin?

Öncelikle bu sporu yapmaya karar verenlere aferin derim. Herkesin çok kolay cesaret edip verebildiği bir karar da değil aslında bu spora başlamak. Öncelikle iyi bir kurumdan ve iyi bir eğitmenden eğitim alınması gerekiyor. İnsan eğitim alırken neyin doğru neyin yanlış olduğunu bilemiyor. Eğitmene çok güvenip hayatınızı teslim ediyor olmanız sebebi ile camiada bilinen ve güvenilen bir eğitmenden eğitim alsınlar. İkincisi, paraşüt seçimlerinde yavaş ama sağlam adımlarla ilerlesinler. Acele edip de seviyelerini yükseltmesinler. Bu spor gelişmesi zaman alan bir spor bunun için çok aceleci davranmamak gerekiyor. Bu ve benzeri bir çok sporda rekabet duygusu öne plana çıkıp insana seviyesinin ötesinde birşeyler yaptırabiliyor ancak diğer doğa sporları gibi bizim sporumuz da bu noktadaki hataları pek affeden bir spor değil.



Pandül’ e ayırdığın zaman ve verdiğin bilgiler için teşekkürler. Son olarak eklemek istediğin bir şeyler var mı?

Ben teşekkür ederim. Federasyon konusunda bugüne kadar çok yol alındı. Bu da 800 kişinin desteği ile oldu. Bu desteğin devamını diliyorum.

 

Okunma 96715 defa Son Düzenlenme Cumartesi, 22 Aralık 2012 20:14
Yorum eklemek için giriş yapın