Doğan biraz kendinden bahseder misin, Doğan Palut kimdir?
(Gülüyor) Ben bir dağcıyım, bir tırmanış adamıyım, yani kimsin derken benim Doğanla ilgili aklıma gelen şeyler hep tırmanış, tırmanıcı kimliği olan , alpinist kimliği olan bir insan.

Başka spor dallarıyla da uğraşıyor musun?
Amatörce koşuyorum.Bunu dağcılığa hizmet olsun , kendi içinde antrenman olsun diye yapıyorum. Bazen masa tenisi oynuyorum, onun dışında başka bir spor dalıyla uğraşmıyorum.
Peki kaya tırmanışı?
Evet tabii Kaya Tırmanışı, ayrıca yapay tırmanış duvarı ya da küçük duvarlarda bouldring. Hepsi birbirine destek olan tırmanış sporunun içerisinde bulunan çalışmalar. Bir de tabii ki buz tırmanışı var ama hepsi aynı kapıya çıkar, hepsi tırmanış sporu...

Ne zaman başladın? Kim yada ne seni bu spora itti?
1987 senesinde liseye giderken benim bu konulara merakım olduğunu bilen bir arkadaşım koşarak bana geldi ,“ Doğan dedi tam sana göre bir malzeme var “ „ Ne var?“ „ çadır var “, „ aaaa dedim çadır mı var?“
Bizde çadır yokken zaten battaniyeleri kapıp Aydos dağına falan çıkıyorduk komando eğitimi gibi bir tarzda ama tabi temelinde doğa sevgisi, dağ sevgisi olan bir şeydi bu. O çadırı aldıktan sonra biz düzenli olarak değişik bölgelerde kamplar atmaya başladık. Yani kampçılık gibi bir şey. Dağcılıktan bi haber tabii. Ondan sonra Ballıkayalar’a bir gezi düzenledik. O zaman halkevi vardı dernek. Gezi düzenleyince bende dedim ki işte yılmaz daha sonra kendisi ünlü oldu Atilla Ulaş onlara dedim ki baba mademki gidiyoruz birde çadır kuralım üçümüz kalalım, kamp atalım. Gidiş o gidiş işte sene 1989 sonları. O gidişin en önemli şeyi dağcılarla karşılaştık. Yıldız teknik üniversitesinden dağcılar vardı ilhan, karim, levent tabi şimdi onlar bıraktı. Bizi klübe davet ettiler ve macera böylelikle başladı.
Bu aralar tartışması da dönen bir konu var, kim dağcı kim değil? Sen tam anlamıyla ne zaman dağcı oldum dedin?
Doğru.. Dağlara gitmeye başlamakla; aslında ondan öncesi de hazırlık evresi bu dağlara gidişte 1992’de başladı. Sonuçta bir eğitimdi o güne kadar olanlar. Hatta 1192’den nerdeyse 94’e geçen süreye kadarda yine bir eğitimdi belki de. Ne zaman dağcı oldum, tabi geçen senelerle aslında ciddi çıkışlarla birlikte bence dağcı oldum. Yani buda belki 94-96 dönemine tekabül eder. 1994’de çok ciddi bir tırmanış yaptık, demirkazık doğu duvarının ilk Türk çıkışını yaptık ki o kendi kategorisinde insanların gözünde bir tabuydu ki böyle bir başlangıç yaptık dolayısıyla o da bir milat olarak kabul edilebilir. Ondan öncesi sıkı bir hazırlıktı çok sportif olarak ele alıyordum çünkü ben dağcılığı...
Yani sana göre dağcılığı tüm sıfatlarıyla yapmaya o zaman başladın desek?
Tabi tabi. Fakat daha kombine bir dağcılık olarak alpinizimi alıyorsak sonraki senelerde mesela karışık mix tırmanış yada buz tırmanışı alpin tırmanışın değişik öğelerini içeren tırmanışları yine ileriki dönemlerde yaptım ama nasıl denir bir extrem örnek olarak 94’deki o çıkışla birlikte artan periyotta. Tabi insan bir evrim geçiriyor yani asıl şimdi bir dağcıyım diyebiliyorum. Yıllarca kendime sordum tabi dağcı mıyım ne kadar dağcıyım diye ama şimdi tam kombine bir dağcı olduğuma inanıyorum.
Peki zorlukları nelerdi ilk başladığın yıllarda?
Zorluklar fazla değişmedi. Dağcılık diğer spor branşları gibi değil, bir klube gidiyorsun hem çok yeteneklisin hem de çok çalışıyorsun insanlar alıyorlar seni müsabakalara sokuyorlar gibi bir sistem yok tabii ki. Dolayısıyla kendin kazan kendin pişir, kendin ye tarzında gittiği için sıkıntılar fazla değişmedi. Bir kere yerel düzlemde tamam, paramızı alıyoruz otobüse biniyoruz gidiyoruz her türlü extrem çıkışları yapıyoruz, ama yurtdışındaki coğrafyalarda bir sürü hedefim var ama onları yapmanın en basit yolu para çok büyük paralar gerekiyor.
Yani destek yok gibi mi diyorsun?
Maalesef bizde de federasyon var hemen lafımı esirgemeyeceğim. Çok dramatik bir durumdur bu kockoca dağcılık federasyonu var. Biz çok çalışıyoruz, çok iş yapıyoruz diyorlar. Eskiden bunu o kadar sorun etmezdim. Ama federasyonun desteklediği insanları görünce birçok konuya kızmaya başladım. Ama burada bir eksiklik var tabi. Neyse ki son senelerde sponsorluk falan var ufak ufak bende biraz kendi istediğim şeylere yönelik projelere katılabiliyorum. Sürekli yenilemen gereken malzemeler, modernize etmen gereken malzemeler, bu bizim hayatımızı bitiriyor. En çokta spor tırmanışta kullandığımız bolt neredeyse bütün paramızı emiyor.
Bu sporla ilgili düzenli bir antrenman programın var mı? Ve beslenmen?
Her insanın (bu sporu yapan) belli bir antrenman programı vardır. benimkide sonuçta zamanla daha kapsamlı daha hacim olarak artan bir şekilde bu güne kadar geldi. 1996’da yaptığım antrenmanla bugün yaptığım antrenman arasında fark var. Sürekli yaptığım çalışmanın antrenman sıfatı taşıyabilmesi için belli bir bilinçle yapıyorum, belli bir programla yapıyorum. İşte dolayısıyla yaptığım çalışmaları beni geliştirici tarzda tutmaya çalışıyorum. Hem rota üzerinde yaptıklarım hem de şehir de yaptığım çalışmalar var. Bu yönde bir program takip ediyorum antrenman bazında. Tabi bu çok disiplinli bir şey değil, çünkü ben full time profesyonel bir tırmanıcı değilim. Yani onun tam disiplinel olması için elit bir sporcunun antrenman disiplini olması bir kere full time olması gerekiyor, yada olanaklarının daha iyi olması gerekiyor. Neyse halen bir tırmanış salonumuz yok, küçük bir duvar var atölyede ama çok yetersiz kalıyor.
Zannediyorum ki bu spora ülkemizde ilgi artmaya başladı ve iş ticarete dökülmeye başladı.
Doğru ne kadar para kaynağı oluşturulursa o kadar elit sporcular yetişmeye başlar. Tamamen bu futbolda da basketbol da da böyle...
Hazırlayan Kaan Kurt