White Wilderness

 

İngilizce 'wilderness' kelimesi diğer dillere kolaylıkla çevrilemez. Biz Avrupa'lılar, hiçliğimizi gidermek, petrol, altın uranyum gibi yeni zenginlikler ve belki de daha fazlasını bulmak amacıyla Himalaya, Kuzey Kutbu, Grönland Adaları, Chan-Tang... gibi yerleri ele geçirerek, tüm çabalarımızı buraları fethetmeye yönelttik.
Vahşi ülkelerde, uygarlıktan uzakta, insan eski bilgilen bir kenara iten bilimin getirdiklerinin tersine, deneye yanıla gerçeği algılar. 'White Wilderness' kelimelerinin içeriği bir başka anlam taşır. Zihniyeti dönüştürmek ve banşa, sonsuzluğa, ıssızlığa bu yüzyılın kaşiflerinin eylemleri ve güce susamışlığıyla kesintiye uğrayan değerlerini geri vermek. Kendine özgü yasalarıyla doğa, eğer biz yok etmezsek ve eğer biz fethetmek için parçalarına indirgemezsek, yaradılışın ilk örneğidir. Binlerce yıl boyunca bu yerler insanlann tecavüzüne uğramamış kutsal yerler olarak kaldılar. Tanrılar, orada hiçliğin ve mutlak evrenin sınırlan içinde yaşıyorlardı. Bu yüzyılın başında insan bakir topraklan keşfetmeyi görevi olarak kabul etti. Buralar bilinmeliydi, haritalarda yer almalıydı. Teknolojinin sonsuz olanaktan sayesinde insanoğlu her yerde. Ve kutsal yerler, bu kutsallığa saygı göstermeyenlerin elinde yok olma tehlikesiyle kar~şı karşıyalar. Onların ruhu ki ben buna 'Saflığın Üniversitesi' diyorum, yok edildi. Bugün bile 'Yararsızlığın Fethi' diye adlandınlan alpinizm ancak evrenin ve kökenimizin anahtarlannı taşıyan 'Wilderness'ı savunarak bu fetih nosyonundan tam olarak vazgeçebilirse anlamını konıyabilir. Gerçek hayata uygun düşmeyen bir savaşımla keşfetmeye devam etmeyi istemek bizi tannnın esininden uzaklaştırır. Keşfedilmemiş toprak parçalannı korumalıyız. Onlar dört elementle, su, toprak, hava ve ateşle, insanlığı köklerinin hayat bulması için gereklidir. insanın kendini tanıma ve bu dinginliğe varma gücü olarak ancak bu gibi yerlerde mümkündür. Bu yerler bizi otantik bir hayal dünyasına götürür, bilinç altımızda hayalin, sessizliğinin ve bansın yer almasına olanak tanır. 'White Wilderness', haritalar üzerinde hiçbir yolun, hiçbir izin ve teleferiklerin bulunmadığı dağlar, çöller, bakir ormanlar ve kutuplann oluşturduğu beyaz noktalardır. Bu yerler herzaman için kutsal kalmalıdır. Zira tanrı esininin, dünyanın sezgisel bilgisinin, son- luluğumuzun ve sonsuzluğumuzun, pasifliğimizin ve barbarlığımızın bulunduğu yerlerdir. O halde 'White Wil-derness'a makina gibi değil, insan gibi yaklaşırsak ve özgün yanlanna saygı gösterirsek ve onlan gelecek kuşaklar için korursak, o zaman her şey mümkün olacaktır. 
'Fransızca'dan Çeviren-. Günay Can (LaMontagne &Alpinisme'den) 
* 'Beyaz Yabanıllık' olarak çevrilebilecek bu sözcükler metinde de belirtildiği gibi başka dillere tam olarak çevrilmesi mümkün olmadığından aynen bırakılmıştır. 

Not:Bu yazı "Pastoral Dergisi" sayı 1 den alınmıştır.

Pastoral  Dergisinden Ümit Şahin tarafından eklenmiştir.

Yorum eklemek için giriş yapın