Depo

Depo (7)

Pazartesi, 31 Ekim 2011 20:21

Günlük 1

Yazan

Şehrin meşakkatli hayatından bunalanlar için doğa bulunmaz bir nimettir. Doğanın en zengin hallerinin bulunabileceği “ yağmur, güneş, kar, rüzgâr, bulutlar, sis” bir yer var: Kaçkarlar. Kelimenin tam anlamıyla dört mevsimin yaşanabileceği bir bölge olan Kaçkarlar’ı bütünüyle hissedebilenler bence çadırıyla kamp kurmaya gelenlerdir. Neden diye sorulacak olursa? Birincisi kampçılık, gelenlere daha çok yer gezme fırsatı verir. Daha çok yer gezen insan da daha fazla şey görür. Mesela Kavrun Yaylası’nda pansiyonda kalıyorsanız ve gezmiyorsanız, Kaçkar’ın eteklerindeki gölleri nasıl göreceksiniz? Ya da Kaçkar’a yakın tepelerden zirveyi nasıl izleyeceksiniz?





Ayder’e insanlar daha ziyade piknik yapmaya gider. Çokça da kaplıcaya girmek için. Oysa Ayder’den Kavrun, Avusor, User gibi yaylalara araçlarla gidilebileceği gibi yürünerek de ulaşılabilir. Üstelik yürüyüş güzergâhında çadır kurulabilecek alan çoktur. Çamlıhemşin yaylalarında Ayder, Kavrun, Amlakit gibi yerlerde pansiyon vardır. Ayder’de oteller de vardır ve bu nedenle daha çok insanın gelmesini sağlar. Yer sıkıntısı Çamlıhemşin’in en önemli sorunlarındandır. Çamlıhemşin, ilçe merkezinden sonra iki vadiye ayrılır. Ayder’in olduğu Hala Vadisi’nde gelenler daha çok pansiyonları tercih eder. Kavrun’da özellikle Kaçkar’ın eteklerinde yabancı misafirler kamp kurar ve az önce bahsettiğim gibi doğanın tadını çıkaran onlardır.

Fırtına Vadisi’ne gelince Ortan ve Çinçiva köylerinde iki pansiyon bulunuyor. İsrail’den gelen turistler genellikle Ortan köyündeki Doğa Oteli’ni tercih eder. Yerli turistler ise Çinçiva’daki Fırtına Pansiyon’u tercih eder. Daha önce Kaçkar’a gelmiş olanlar yıllar önce yöredeki turizm potansiyelini keşfedip, Kaçkarlar’ı dünyaya tanıtan Fırtına kenarındaki Sisi pansiyonunu hala sorarlar. Ama ne yazık ki Savaş Güney’in ölümünden sonra Sisi de o eski, güzel günlerine veda etti.

Yürümeyi ve kamp kurmayı seven turistler için Fırtına Vadisi’nde oldukça uygun güzergâhlar mevcut. Zilkale ve Çat köprüsüne yürüyüşler yapılabilir ve Çat köprüsü geçilerek kamp yapılabilir. Çat’ta iki de pansiyon var. Dileyenler oralarda da kalabilir. Çat’tan sonra araçla ya da yürüyerek Elevit-Karunç-Trovit-Palovit-Amlakit güzergâhında, yaylalarda kalınabilir. Eğer şanslıysanız yaylacılara konuk olabilirsiniz. Bu arada yöreye gezmeye gelenlerin dikkat etmesi gereken iki önemli husus var ki, bunlardan biri yöreyi bilmeyenlerin mutlaka rehberle yola çıkması ikincisi de olumsuz hava koşullarına(aniden bastıran yağmur, fırtına) karşı tedarikli olmaları.





Çamlıhemşin, turizm alanında yeni yeni adını duyurmaya başladığından, altyapı sorunları ve ödeneksizlikten dolayı donanımlı konaklama alanlarına sahip değil ama özellikle kampçılar için çok uygun bir coğrafya. Zaten Çamlıhemşin gibi dik yamaçlardan oluşmuş bir bölgeye yatak kapasitesi yüksek oteller yaptırmak yörenin geri dönülemez çevre sorunlarıyla baş başa kalması demektir. Bunun yerine yaylalarda ev pansiyonculuğu geliştirilebilir ya da kampçılık için daha çok yürüyüş rotası belirlenebilir. Çamlıhemşin’i yakından tanımanın en iyi yolu onu araçla baştanbaşa gezmek değil aksine kapı kapı, yayla yayla dolaşıp, bulutlara daha yakın olmaktan geçer.


Uğur Biryol
Bu e-Posta adresi istenmeyen posta engelleyicileri tarafından korunuyor. Görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir.

 

 

 

Pazartesi, 31 Ekim 2011 20:20

Günlük 2

Yazan

Kaçkar serüvenimize kaldığımız yerden devam ediyoruz. Memleketin her tarafında insanları büyüleyen bir dağ silsilesi mutlaka vardır ama Kaçkar'ın yeri başkadır. Herkesin gönlünde yatan aslan farklı olduğuna göre biz de gönlümüzün baş köşesine yerleştirdiğimiz Kaçkar'ı anlatmaya devam edelim.




Bu yazıda Kaçkarlar'ın eteklerine dizilmiş yaylalar hakkında bilgi edineceksiniz. Herkes ekipmanını toplayıp bir şekilde Kaçkarlar'a tırmanmayı hayal ederken belki de gizli güzellikleri ıskaladığının farkında değil. Dağların ardına saklanmış, bulutlara değen bu yaylalardan dağları seyretmeye doyum olmaz. Hele bir de günbatımını izleme şansını yakalarsanız, ömrünüz boyunca unutamayacağınız bir anıya sahip olursunuz.
Kaçkarlar Artvin ve Rize'nin paylaştığı bir dağ silsilesi olmasına rağmen büyük bir çoğunluğu Rize'ye bağlı Çamlıhemşin ilçesinde olduğu için o taraftan anlatmaya başlayalım.Ardeşen’den içeriye sapan yola vuruldugunda Çamlıhemşin’i baştan başa dolaşan Fırtına Deresi’ni takip ederek iki dağın arasına kurulmuş Çamlıhemşin ilçe merkezine ulaşılmış olur.




Çamlihemşin merkezi geçildikten sonra vadi ikiye ayrılır. Ayder(Hala) ve Fırtına Vadisi. Ayder vadisinde Hala köyü Ayder’e varana kadar büyük bir arazi kaplar. Hala köyü büyük mahallelerden olusan bir köydür. Sonrasi ise son yılların gözde turizm merkezi Ayder ve Kaçkar zirvelerine uzanan yaylalar. Kavrun, Avusor, Çeymakçur, Paakçur, Huser gibi yaylalar bu vadinin bilinen yaylalarıdır. Bu yaylaların hemen hepsine araçla ulaşmak mümkündür ama araçla çıkıldıktan sonra belirli yürüyüş rotalarıyla keşfe çıkılabilir. Bu gruba ait yaylaların en belirgin özelliği çığ tehlikesine karşı evlerin küçük yapılmış olmasıdır. Kışın tamamen boş olan bu yaylalar, yazın gelmesiyle birlikte gurbette yaşayan Hemşinliler tarafından doldurulur. Vartevor denilen şenliklerde yaylaların nüfusu oldukça kalabalıktır. Kimilerinde hayvancılığın kalmadığı bu yaylalar özellikle fotoğrafik açıdan oldukça zengin materyaller sunar.
Kaçkar'ın can damarını oluşturan Fırıtına Vadisi’nde ise Samistal, Sal, Elevit, Pokut, Hazindağ gibi onlarca yayla bulunur. Zilkale’den sonra Kaçkar Dağları Milli Parklar sınırına girilmiş olur. Bundan sonra yükseklik giderek artar ve bu yüksekliklerde yine Hemşinliler tarafından kullanılan yaylalar gelir. Çat’tan sonraki ayrımda da 3711 metrelik Verçenik zirvesi etrafında kurulan yaylalar ve köyler bulunur. Vadinin 2000 metreden sonraki yerleşkelerinde kurulan yaylalar çok fazla keşfedilmemiş olmakla birlikte yine birçoğuna araçla ulaşılabilmesi doğal dengeyi tehdit etmektedir.
Kaçkar yaylaları Anadolu’nun diger cografyalarında olduğu gibi hayvancılık faaliyetleri için kullanılsa da, yörenin yurtdışında da olan popülerliği sayesinde turizm merkezleri olarak da kullanılır. Özellikle pansiyonculuk yaylalarda yapılan turizm faaliyetlerinden biridir.Kaçkarlar’da yaylalar genelde birkaç köyün birleşmesiyle oluşan yerleşim birimleridir. Bu özelliği Sal yaylası ile Meleskur yaylaları bozmuştur. Bu iki yayla tek bir köyün sakinleri tarafından kullanılmaktadır.



Karadeniz köylerinin dağınık yapısının aksine yaylalarda evler birbirine çok yakın bir şekilde konumlandırılmıştır. Kullanılan malzemeler yaylanın bulunduğu yere göre değişmektedir. Ahşap, taş, ahşap- taş olarak üçe ayrılabilir. Palovit ve Meleskur yaylalarında tüm araziler taş duvarlarla çevrilmiştir. Her aile, evinin çevresinde sebze ektiği bostanından başka yerleşim alanı dışında böyle arazilere sahiptir.
Kaçkar Yaylalarını dört ana grupta toplarsak; bunlardan Kavrun grubu yaylaları; Ayder, Yukarı ve Asağı Kavrun, Çeymakçur, Paakçur ve Huser yaylalarıdır. İkinci grup, Palovit vadisi içerisinde kurulan yaylalardır. Bunlar; Ambarlı, Kito, Kerap, Sal, Pokut, Hazindağ, Amlakit, Kotençur, Samistal, Palovit, Meleskur ve Apevanak yaylalarıdır. Üçüncü grup Çat grubu yaylalarıdır; bu grupta Elevit, Karunç, Haçevanak, Trovit ve Karmik yaylaları yer almaktadır. Dördüncü grup olarak Verçenik Dağları etrafında kurulan Kale, Çiçekli Yayla, Başyayla, Verçenik ve Hodeçur yaylalarıdır.
Her yayla yaşayan insanıyla birlikte bir öykünün yazılmamış satırlarının başlangıcıdır. Bir yaylada dere kenarında oturan ve ineklerine çobanlık eden yaşlı bir Hemşinli kadın ile torunu, evinin gölgesine oturup ikitelli çorap dokuyan kadınlar, yakacak ihtiyacını gidermek için elinde koprisi(kesici bir alet) ile sessiz ormana inen yaşlı bir amca, şehrin tüm stresini -biraz da sevdalık etmek(kur yapmak) için- elele neşeli horonlarıyla atan gençler...Farklı bir dünyayı, yaşam biçimini ve zengin bir kültürü daha yakından tanımak isteyenler için Kaçkar yaylaları o kadar da uzak değil...
Uğur Biryol
Bu e-Posta adresi istenmeyen posta engelleyicileri tarafından korunuyor. Görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir.

Pazartesi, 31 Ekim 2011 20:19

Günlük 3

Yazan
Kaçkarlar’dan herkese selamlar…Tabii bunu dağların başından değil, artık teknolojinin de bir şekilde hükmettiği Çamlıhemşin ilçe merkezindeki bir internet kafeden yazıyorum..Yeni döndüm dağlardan zira..Dün şahane bir orman patikasıyla ulaşılan Palovit Şelale’sinden başlayarak keyifli bir Kaçkar macerası yaşadım, bunu sizinle paylaşarak, buralara gelme isteğiniz biraz daha yoğunlaştırayım dedim. Palovit Şelalesi’nin de içinde olduğu güzergahı bir başka yazıya bırakarak, buzul göllerine doğru bir yolculuğa çıkmaya hazır olun..

 

Daha önceki yazılarda Kaçkarlar’a bir giriş yaparak tanıtmayı amaçladım, bilmeyenler için rehber olsun diye..Daha sonra da yaylalara gittik hep birlikte..Tabii Kaçkarlar’ın sunduğu alternatifler bu kadarla sınırlı değil..Zaten bir kitabı rahatlıkla dolduracak sayfalara haizdir Kaçkarlar…

 

 



Bu kez sizlere Kaçkarlar’ın ana damarları olan buzul göllerini anlatmaya çalışacağım tabii..Her biri Fırtına Vadisi’nin üzerindeki bir göz gibi gelenleri kollayan buzul göllerine çıkmak zor olduğu gibi, ulaşıldığında doyumsuz bir görselliğin mekânlarıdır.

 

Kaçkarlar’ın en önemli kaynak değeri buzul gölleridir. Kaçkar Dağlarının Milli Park olmasındaki en büyük etken birçok buzul gölü bünyesinde barındırmasıdır. Buzullar, karın yeniden kristalleşmesi, sıkışması ve bir araya toplanması ile meydana gelir. İklim değişikliklerinin ve yerçekiminin etkisiyle hareket ederler. Soğuk iklimlerde aşağıya doğru sarkan buzullar, ilerlerken üzerinde kaydıkları zeminden aldıkları parçalarla yeryüzünü şekillendirirler. Binlerce yıl süren hareketleri sonucunda V biçimli vadileri aşındırarak tekne biçimli vadilere dönüştürürler. Kaçkarlar’daki Hodeçur, Kavrun, Çeymakçur, Avusor- Bulut Kaçkar ve Verçenik vadileri tipik buzul vadileridir. Eğimin az ve kaya yapısının dirençsiz olduğu bölgelerde ise buzulların akması ve geri çekilmesi sırasında çukurlar oluşur. Bu hareketler zamanla çukurlukları derinleştirir. Onların suyla dolmasıyla da buzul gölleri meydana gelir.

 

 



Buzul göllerine nasıl ulaşılabilir? Hodeçur’a Erzurum-İspir’den ulaşılabileceği gibi Çamlıhemşin’den Kaleköy’e giderek de ulaşılabilir. Kaleköy’den Hunut Dağı’na aşılır, oradan da Hodeçur’a geçilebilir ..Bu göllere ulaşmak için 3-4 saatlik yürüyüşleri göze almak gerekir. Kaçkar’a kuzeyden çıkış noktası olan Kavrun yaylasına, oradan da Kavrun’un üzerindeki “Gelgelan” denilen buzul gölüne, Olgunlar tarafından da ulaşıbilir. Aynı şekilde Çeymakçur ve Avusor yaylalarına Ayder’den 1 saatlik araç ulaşımı ile gidildikten sonra, yürüyerek 45 dakikalık bir performansla göllere çıkılır. Verçenik tarafındaki, Atmeydanı, Kapılı, Kumlu, Adalı ve Tatos göllerine de Verçenik yaylasından 1-2 saatlik yürüyüşlerle rahatlıkla gidilebilir.

 

 


Evet buzul göllerine ulaşmak aslında o kadar da zor değil..Tabii buralara araç ulaşımının olmaması, gözü dönmüş yerli turistlerin ulaşımını engellediğinden, buzul gölleri tertemiz kalabilmiştir. Dün, Avusor yaylasından 45 dakikalık yürüyüşle çıkılan Avusor Deniz Gölü’nün yamacında, beyaz orman güllerinin, dağların eteklerine yayılmış sislere fon oluşturduğu, olağanüstü peyzajın karşısında bir kez daha nutkum tutulurken, buralara her daim yakın olma şansım olduğu için çok mutluydum… Kemerli Kaçkar olarak bilinen Bulut Dağı’nın dibindeki turkuvaz mavisi rengindeki bu gölün kıyısında insan, yaşamın içindeki tüm sıkıntılarını rahatlıkla unutabiliyor, adeta deşarj oluyor…Buralara gelmeye hevesli olanlara ısrarla tavsiye ediyorum, bir günlük kampınızı mutlaka bu göllerin kenarında yapın, yazdıklarıma hak vereceksiniz..

 



Bu e-Posta adresi istenmeyen posta engelleyicileri tarafından korunuyor. Görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir.
Pazartesi, 31 Ekim 2011 20:19

Günlük 4

Yazan
KAÇKARLAR’DA “KONAK”LAMANIN GÜNLÜĞÜ-4
Keşke böyle bir konaklama imkânı olsaydı da, insanlar yüzyıllık bir taş konağın bir odasında tarihle baş başa kalabilseydi..Ne var ki, her şeyine iyi, güzel hoş dediğimiz, doğası sonsuz güzellikteki Kaçkarlar’ın sahibi Hemşinliler, iş konut meselesine gelince biraz hoyratlaşıyor. Nasıl mı? Her biri yüzyıl önce yapılan bu konaklarda konaklamanın imkânı yok çünkü hiçbiri turizme açık değil..Daha da vahimi insanlar bu evlere gereken özeni göstermiyorlar.


Hal böyle olunca, evler hem kaderine terk edilmişliğin hüznünü yaşıyor, hem de gelenlere yarenlik edememenin kahrını çekiyor..Bir garip hikaye baş gösteriyor böylece, bu her tarafı cennet köşede. Belki bir gün yolunuz düşerek yazdığımız Kaçkarlar macerasında buzul göllerinden biraz aşağılara inerek, en az göller kadar soğukkanlı büyük konakların öyküsüne olta atacağız. Eğer şanslıysanız, yaz aylarında belki birileri sizi misafir eder bu konaklardan birine. O zaman inanırsınız belki masalların gerçek olduğuna..



Lafı fazla uzatmadan bu konaklar bu seyrankâr tepelere nasıl kurulmuş onu anlatalım:
Büyük taş konaklar, daha çok Rusya’ya gurbete gidip para kazanan yöre halkının ürünüdür. Rusya’da pastacılıkla önemli bir gelir elde eden yöre halkı memleketiyle bağlarını koparmamış aksine daha çok bağlanmıştır. Bu konakları yapabilmek için Rusya’dan malzeme getirmekten hiç çekinmemiş, olanaklarını her şekilde değerlendirmiştir.



Ancak Ekim devrimi ile geri dönmek zorunda kalan ev sahipleri konaklarını tamamlayamamıştır. Zamanla da maddi olanakları yeterli olmamış, evler çürümeye, yıkılmaya terk edilmiştir. Bunun en önemli sebeplerinden biri de Çamlıhemşin’de geçinemeyen yöre halkının kentlere göç etmesidir. Genellikle konak türünden yapılan evler taş malzeme işlenerek yapılmış olup 3 katlı ve üst kısımları ahşap işlemedir. Bazı konaklarda alt katlarda taş işlemeler kullanılarak, üst katlarda da kimi konaklar dolma taş tekniğiyle ahşap arasına taş doldurmak suretiyle yapılmıştır. Bazı evler ise ahır bölmesi taştan yapılarak üst katlar ahşap malzeme ile boğaz geçme tekniği tatbik edilmek suretiyle imal edilmiştir.Konakların mutfak bölümünde ateşin yakılabileceği yontma taşlarla işlenmiş kemer bağlantılar dumanın dışarıya atılmasını sağlayan baca teknikleri ev halkının oturması yemek yemesi için avlu, evin yiyecek ihtiyacının depolandığı maran adı verilen ambar, misafir ağırlamak için düzenlenmiş baş oda bu odalarda banyo ve tuvalet bulunmaktadır.



Yatak odalarının kapılarının açıldığı hayat bölümü genellikle kış aylarında ısıtma yapılarak ev halkının oturduğu bölüm olup penceresi güneye bakmaktadır. Hayat günümüzde salonun görevini üstlenmektedir. Genellikle hayatlara kapısı açılan 4 yatak odası bulunmakta olup 3 katlı evlerin üst katları da yatak odası olarak kullanılır. Çatılar ise kiremit kaplamadır. Eskiden çam ağacından yapılan harduma örtü malzemesi olarak kullanılırdı. Ahşap yapı tekniğinde uygulanan sistemlerde kapı ve menteşenin dışında hiç çivi kullanılmadan ahşap ev ustaları tarafından oyma sanatının en ince teknikleri, kapı, pencere ve köşe bağlantılarında titiz bir şekilde uygulandığı görülmektedir. Ayrıca evlerin tavanlarında ve gömme dolaplarda ahşap süslemeler, özellikle oturma odaları ya da misafir odalarında ve şömine başlarında çiçek işlemeleri görülmektedir. Bütün bunlar evin inşasına önem veren ustanın estetik kaygılara da önem verdiğini göstermektedir.

 

Evet konakların öyküsü böyle. Umarım bir gün yolunuz düştüğünde yani bu civarlara bir konağın içinde olmasa bile gölgesinde uyuma şansını yakalarsınız? Ne de olsa insan hayalleriyle yaşıyor , değil mi?
Pazartesi, 31 Ekim 2011 20:18

Günlük 5

Yazan
Uzun zaman oldu, doğayla haşır neşir olanlar bilecektir..Buralarda yani Kaçkarlar’da büyük bir tehlike atlatıldı. Sel felaketinin üzerinden şunca zaman geçti, doğa kendisine yapılan hoyratlığın hesabını sektirmeden sordu da, insanlar hâlâ şaşırıyor neden böyle oldu diye?

Oysa şaşıracak hiçbir şey yok, tüm güzelliğiyle insanları davet eden bu imkansızlıkların coğrafyası, öyle bir zaman geldi ki, tüm hiddetini kusuverdi. Kimi yerde can aldı, kimi yerde insanları mağdur bıraktı ama neticede kendini hatırlatmayı bildi. Doğa tüm sesleri ve rengiyle “ben buradayım, benimle iyi geçinin” mesajları veriyor, anlayana….
Neden böyle bir giriş yapmaya gereği hissettiğime gelince: Biz doğanın sadece “manzaralık” değil, felaket tarafını da insanlara sunmak durumundayız. Davetin izlence tarafı olduğu gibi işkence tarafı da oluyor. İnsanların şaşırmamaları, “Ama biz öyle okumadık ya da fotoğrafta burası böyle değildi” dememeleri için tedbiri baştan alıyoruz. Hayattaki her şey gibi doğanın da devingenliğini hatırlatmak babında..
Kaçkarlar’da konaklamanın en keyifli rotalarını, yönlerini bundan önceki dört yazıda anlatmaya gayret ettik ama her nedense biri de çıkıp bir tek soru sormadı, belli ki bilinen ama merak edilmeyen bir yer (mi) Kaçkarlar?



Bu son yazının temelini de zamana direnen tarihin en önemli yapı taşları, kaleler ve kemer köprülere attım. Fırtına Vadisi boyunca uzanan kemer köprülerin ve iki stratejik noktada kurulmuş kalelerin öyküsüyle baş başa kalacaksınız şimdi.

 

KALE-İ ZİR (ZİLKALE)

 

Zilkale, bölgenin en dikkate değer eserlerinden biridir. İlçe merkezinin 15 km. güneyinde, Fırtına Deresi'nin batı yamaçları üzerinde kurulmuştur. Kalenin üzerinde inşa edildiği sarp kaya kütlesi denizden 750 metre dere yatağından yaklaşık 100 metre yüksekliktedir. Kaleyle dere arasında gizli bir geçitin olduğu ve zamanla kapandığı söylenmektedir.

 

Doğal bir kaya kütlesi üzerine kurulan kale, dış surlar, orta surlar ve iç kaleden meydana gelmektedir. Dış kalenin kapısına kuzeybatı yönündeki patika bir yolla ulaşılır. Kuzeydeki kapının söğe taşları sökülmüştür. Bir teras yardımıyla orta surlar seviyesine çıkılır. Buradan ikinci bir kapı yardımıyla kale içerisine girilir. Orta kale içerisinde üç önemli yapı bulunmaktadır. Bunlar muhafız binası, şapel ve başkuledir. Kulenin dört katlı olduğu duvarlardaki hatıl izleri ve kiriş deliklerinden anlaşılmaktadır. İçerisinde ince bir bölüntü duvarı ve dolgu toprak vardır. Duvarlar üzerinde doğu (vadi, manzara) yönünde kemerli pencereler, diğer taraflarda mazgal delikleri bulunmaktır. Kulenin üstünün dendanlı bir teras şeklinde olduğu belirlenmiştir. Duvarlar içerisinde dikey uzanan boru yuvaları belki de kapanmış sarnıçlara su akıtıyordu.

 


Kalenin kesin yapılış tarihini belirtecek veriler yoktur, 14-15 yüzyıllara tarihlendirilmektedir. Bölgenin ilk çağları gibi orta çağ tarihi de karanlıktır. Hemşin yöresinin İlhanlı, Karakoyunlu, Akkoyunlu zamanlarında tam olarak mı kısmen mi fethedildiğini bilmiyoruz. Varoş Kale, Zil Kale, Cihar Kale ve Pazar Kız Kaleleri hem yörenin, hem de Bayburt'a ulaşan önemli bir ortaçağ kervan yolu üzerinde güvenliği sağlıyorlardı. Osmanlıların bölgeyi fethinden sonra kale kullanılmaya devam etmiştir. Kalede bulunan iki el topu Trabzon Müzesindedir.

 

KALE-İ BALA (YUKARI KALE)

 

Çamlıhemşin İlçesi'ne 40 km. uzaklıkta Hisarcık Köyü sınırları içerisinde Fırtına Deresi'nin kaynaklarına hakim bir noktada kurulmuştur. Kaynaklarda geçen bir diğer adı da Varoş Kale'dir

 

Kalenin ana planı dikdörtgen olarak tanımlanabilir. Doğu, güney ve kısmen kuzey sarp kayalıktır. Batı tarafı eğimli bir arazi üzerindedir. Giriş kapısı kuzeybatıdadır. Kalenin kurulduğu yer ve duvar işçiliği bakımından Zil Kale ile ilişkisi açıktır. Zil Kale ile aynı tarihlerde yapılmış olmalıdır (14-15. yüzyıl)

 

FIRTINA’NIN KAMBURLARI

 

Tilmisivat’tan Apevanak yaylasına kadar irili ufaklı 20 kadar taş kemer köprü bulunmaktadır. Bu köprülerin bir kısmı da Ayder’e doğru uzanan Hala Deresi üzerindeki üç köprüdür. Bunlar Hala, Mikrun ve Çuklanut köprüleridir.

 

Fırtına Deresi boyunca uzanan köprüler ise sırasıyla; Tilmisivat, Orenkit, Ham Köprü, Makrevis, Ortan, Kale (ki bu köprünün üzerine beton dökülerek araç yolu için kullanılmaktadır.), Çinçiva, Çilanç (Çat) köprüleridir.Geri kalan köprüler ise Verçenik-Kale yaylasının yol ayrımında yer alan ve yine araç yolu olarak kullanılan ham köprü ile Apevanak, Kale yaylalarındaki küçük taş köprülerdir.

 

Bir de Makrevis gibi bazı köylerin değirmenlerinin yanı başında küçük kemer köprüler bulunmaktadır. En temel özelliği harç kullanılmadan, yontma taş tekniğiyle yapılan bu köprülerin mimarı yönden taş tekniğinde ayrı bir yeri vardır. Bugün de hala kullanılan bu köprülerin bazıları Karayolları tarafından restore edilmiş ancak özellikleri kaybolmuştur. Restore edilen köprüler de Ayder tarafındaki köprülerdir. Çinçiva (Şenyuva) Köprüsü Eski bölgenin yaygın taş köprülerinden birisidir. Tek bir kemerle Fırtına Deresi geçilmiştir. Ayrıca korkuluk duvarı tamir edilerek üzerine demir bir kısım ilave edilmiştir. Köyün yaşlıları H. IIII/M. 1699 tarihli bir kitabesinin 1946 yılındaki bir selde kaybolduğunu kaydederler. Eğer bu doğru ise, yapı bölgenin en eski köprülerinden birisidir.

 

KAÇKARLAR’DA GÜZ SONATI

 

Yaylaları, gölleri, köyleri, mezraları, kemer köprüleri, kalaleri, konakları, her bir renkten çiçekleri, yaban hayvanları ve vadinin mutlu insanları ile Kaçkarlar ağır geçecek bir kışın güz sonatını yaşıyor şimdi..Her bir yaprağında ayrı bir telaş olan ağaçlarının Fırtına’ya saygı duruşu niteliğindeki konumu, evler ve insanların durumu şimdilik keyifli bir mevsime yol alıyor..
Pazartesi, 31 Ekim 2011 20:14

Günlük 6

Yazan
Bu yazıda Fırtına Vadisi’nin sahip olduğu ekolojik değerlerle ilgili, Türkiye Doğal Hayatı Koruma Vakfı’nın bilgilerinden de yararlanarak bir şeyler anlatmak istedim:

 

Vadide yıllık ortalama yağış miktarı 2000 mm.nin üzerindedir ve yüksek kesimleri sürekli sis altında. Alüviyal akarsu ormanları (kızılağaç), geniş yapraklı ılıman ormanlar (doğu kayını), iğne yapraklı doğu ladini ormanları, yapraklı ve karışık ormanlar, geniş alpin çayırlıklar ve kayalık habitatlar, nadir şimşir ormanları gibi Doğu Karadeniz’e özgü bütün habitatları burada bulmak mümkün. Bu değerlerinden ötürü, Fırtına Vadisi ormanları, WWF (Dünya Doğayı Koruma Vakfı) tarafından Avrupa’da acil korunması gereken 100 ormandan biri olarak ilan edildi.

 

Fırtına Vadisi, Kaçkar Dağları ile birlikte 537 odunsu bitki, 136 kuş, 30 memeli, 21 sürüngen ve 116 endemik bitki türüne ev sahipliği yapar. Fırtına, Hemşin ve Çağlayan dereleri, her yıl Karadeniz’den iç kısımlara göç ederek yumurtadan çıktıkları yere yumurtlayan “deniz alaları”nın da yuvasıdır. (yani üzeri kırmızı pullarla örülü dere alabalığı)

 

Doğu Karadeniz Dağları Önemli Bitki Alanları(ÖBA) içinde Fırtına Vadisi, çeşitli vejetasyon tipleri ve flora zenginliğiyle diğer vadilerden belirgin bir farklılık sergiler. Doğu Karadeniz Bölgesi için yapılan flora çalışmalarının en kapsamlılarından biri olan Rize Florası adlı çalışmada, Fırtına Vadisi’nin Rize ili bitki alanı sayısının yarısından fazlasını barındırdığı ortaya çıktı. Buna göre Kaçkar Dağları, özellikle milli park ve yakın çevresi, Doğu Karadeniz’deki endemik alanların %30'una tek başına ev sahipliği yapıyor. Alanda orman, nemli dere, sucul ve sulak alan, subalpin ve alpin olmak üzere 4 vejetasyon tipi vardır:

 

Orman alanları: Çoğunlukla yapraklı ve iğne yapraklı ormanların egemen olduğu bir kuşaktır. Bu bölümün 300-1500 m yükseltiler arasındaki kesiminde yapraklı türler; 1500 metreden yukarı kesimlere doğru çıkıldıkça, iğne yapraklı türler karışıma daha yüksek oranda katılmaktadır. Doğu kayını (Fagus orientalis), doğu ladini (Picea orientalis), Anadolu kestanesi (Castanea sativa), sapsız meşe (Quercus petraea subsp. iberica), adi gürgen (Carpinus betulus) ve porsuk (Taxus baccata) gibi odunsu türler bulunmaktadır. Bu kuşakta zengin orman altı otsu florası da yer almaktadır. 1500-2000 m yükseltiler arasındaysa nemli-yarı nemli, kışa dayanıklı, iğne yapraklı saf ya da karışık ormanlar yaygın durumdadır. Bu ormanlar; doğu ladini, Doğu Karadeniz göknarı (Abies nordmanniana ssp. nordmanniana), sarıçam, karışık ve saf ormanlarıdır. Kuzey bakılarda meşcere halinde sapsız meşe bulunmaktadır.

 

Nemli dere alanları: Nemli dere vejetasyonunun ana elemanı kızılağaç (Alnus glutinosa) ormanlarıdır. Genellikle 1000 m’nin altındaki dere yataklarında yayılış göstermektedir. Bu orman yapısı, Çamlıhemşin merkezde olarak Zilkale, Çat-Palovit kavşağı ve Çamlıhemşin –Ayder’de bulunmaktadır.

 

Subalpin ve alpin vejetasyonu: Deniz seviyesinden 2200 m, yer yer de 2400 m’lere kadar çıkan ormana ait formasyonlarla, bunun üzerinde yer alan yüksek dağ katı çayırlarından ibarettir. Rize'nin alpin kat vejetasyonu, orman üst sınırından itibaren 3100-3200 m’lere kadar devam eder. Yüksek dağ katı; Sibbaldia parviflora, Alchemilla spp. ve Nardus stricta’nın yaygın ve baskın olduğu alpin çayırlarla; Kafkas orman gülünün (Rhododendron caucasicum) baskın olduğu çalılıklardan oluşmaktadır. Otsu türlerin örtme derecesi %30'u geçmez; çalı tabakasının örtme derecesiyse %70'dir. Bu ormanların tabanlarında liken ve yosunlara rastlanmaktadır. Bu orman yapısı Çamlıhemşin’de Hisarcık Koyu, Lamli-Dilek Dağı, Yukarı Kavrun-Çengovit, Ortayayla köyü-Kumarlık Tepe’de bulunmaktadır.

 

Fırtına Vadisi içerisinde bulunan bitki örtüsü, özellikle belli bazı orman formasyonları ve ekosistemlerle dikkat çekmektedir. Temel olarak, bu ekosistemlerde, değişik yerlerde yayılan üç çeşit formasyon görülmektedir: Alüviyal ormanlar, şimşir ormanları ve doğal yaşlı orman toplulukları.

 

Alüviyal ormanlar: Bu alanlar, yaşam ortamlarındaki değişikliklere dayanabilen çok özel bir ekosistemi, alüviyal akarsu ormanlarını barındırmaktadır. Burada yaşayan bitkiler derin köklüdür ve yüksek bir üreme potansiyeliyle mekanik hasarlara karşı belirgin bir dayanıklılık gösterirler. Bu yapılar, akarsularda yer alan birçok yaşam biçimi için gerekli yerleşim yerlerini sağlarlar.

 

Şimşir ormanları: Fırtına Vadisi’nde bulunan örnekleri, bu türün en dikkat çekici topluluklarını oluşturmaktadır. Ağaçların çaplarının 8-32 cm arasında değişmesi ve boylarının yer yer 8-10 m’ye kadar ulaşmasıyla anıt özelliği kazanmaktadırlar. Bu ormanlar, Fırtına Vadisi’nin en önemli biyolojik kaynak değerlerinden biri olmakla kalmayıp, olağanüstü güzellikleriyle estetik kaynak değerlerinin de başında gelmektedir. Alanın içerisinde ve hemen dışında çeşitli mevkilerde bulunan şimşir (Buxus sempervirens) ormanları dere kenarlarında görülse de, yamaç alanlarda da büyük parçalar halinde bulunabilmektedir. Bu orman parçalarının yaygın olarak bulunduğu yerler, 900-1300 m arasında Çamlıhemşin-Meydan yolu üzerinde, Şimşirlik mevkiinde, Kito ormanlarıyla Palovit Vadisi içinde bulunmaktadır. Şimşir ormanları içerisinde bulunan diğer tipik bitkiler arasında Ilex colchica, Hedera colchica, Rubus spp., Oxalis spp., Trifolium spp. ve bazı mantarlarla yoğun kara yosunları sayılabilir.

 

Doğal yaşlı ormanlar: Doğal Yaşlı Ormanlar yalnızca orman ağaçlarından ibaret değildir. Bu ormanlar doğallık ve yaşlılığı yansıtan özelliklerin, ekosistem sağlığının ve biyolojik çeşitliliğin en mükemmel şekilde korunduğu yerler olarak bilinmektedir. Epifitik bitkilerin çokluğuyla dikkat çeken bu ormanlar, tehlike altındaki türlerin de %13 kadarını içermektedir. Fırtına Vadisi ve Palovit Vadisi, içerdikleri doğal yaşlı ormanlarla, hem bölgenin, hem de ülkenin en bozulmamış birkaç orman ekosistemi arasında değerlendirilebilir. Fırtına Vadisi içerisinde yaklaşık 4603 hektar doğal yaşlı orman bulunmaktadır.

 

YABANİ HAYVANLAR DA KORUNMAYA MUHTAÇ
Bölge, bitki çeşitliliğinin yanı sıra barındırdığı hayvan türleriyle de doğa koruma açısından büyük önem taşımaktadır. Türkiye’de en yoğun bozayı (Ursus arctos) popülasyonunun bulunduğu bölgelerden biri olanda alanda, yaban domuzu (Sus scrofa), çengel boynuzlu dağ keçisi (Rupicapra rupicapra), yaban keçisi (Capra aegagrus), kurt (Canis lupus), tilki (Vulpes vulpes), çakal (Canis aureus), yaban kedisi (Felix silvestris), vaşak (Lynx lynx), karaca (Capreolus capreolus) ve porsuk (Meles meles) en önemli türlerdendir. Daha önceleri yoğun olarak bulunduğu bilinen ulu geyik (Cervus elaphus) özellikle aşırı avcılık nedeniyle artık çok nadir görülmektedir.

 

Alan, içerdiği sakallı akbaba (Gypaetus barbaratus), kızıl akbaba (Gyps fulvus), kara akbaba (Aegypius monachus), kaya kartalı (Aquila chrysaetos), huş tavuğu (Tetrao mlokesewiczi) ve ur keklik (Tetraogallus caspius) popülasyonları nedeniyle, kuş toplulukları bakımından Doğu Karadeniz Dağları Önemli Karasal Alanlar (ÖKA) içinde yer almaktadır.

 

Yakın zamanlara kadar, yöredeki dereler içinde el değmeden kalabilen tek akarsu olan Fırtına Deresi, başta hidroelektrik santraller olmak üzere, yol inşaatları, turizm ve çarpık gelişimin tehdidi altındadır. Özellikle sayıları ve boyutları giderek artan taş ve kum ocakları, alüviyal akarsu ormanlarının hem akışı düzenleme, hem de alabalıklar ve diğer canlılar için yaşam alanı oluşturma işlevine büyük darbe vurmaktadır. Kıyıya yakın kesimdeki sahil ve bataklıklara, nehir ağzındaki bitki topluluklarına ve nadir habitatlara büyük ölçüde zarar verilmiştir.

 

Fırtına Vadisi boyunca yer alan şimşir ormanları, yasa dışı kesimler nedeniyle azalmaktadır. Hemen yanı başındaki Kaçkar Dağları Milli Park sınırlarının, bir ekolojik koridor şeklinde, Fırtına Vadisi’nde yer alan ve mevcut Milli Park sınırları içinde temsil edilmeyen değerli habitatları da içine alacak şekilde genişletilmesi, doğal habitatların bütün bu tehditlere karşı korunmasını güvence altına alacaktır.

 

Bir yeri gezerken, o yerin sadece “manzarası”nın güzel olup olmadığıyla ilgileniyor, arka planında nelerin olduğuna bakmıyoruz. Oysa “dünya yalnız bizim değil.” Fırtına Vadisi gibi Türkiye’de tür ve ekoloji açısından zengin olan yüzlerce alan var. Onları koruyup kollamak da bize düşüyor, değil mi?

 

Uğur Biryol
Bu e-Posta adresi istenmeyen posta engelleyicileri tarafından korunuyor. Görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir.
Bu e-Posta adresi istenmeyen posta engelleyicileri tarafından korunuyor. Görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir.



Pazartesi, 31 Ekim 2011 20:12

Günlük 7

Yazan



 

Bu yazıda; Pandül aracılığıyla sizlere; Türkiye'nin en önemli trekking alanlarından birinin nasıl da keyfi kararlarla yok edilmeye çalışıldığını anlatmaya çalışacağım.

Kaçkar Dağları’nın elde kalan en önemli yürüyüş parkurlarından biri olan ve sahip olduğu doğal yaşlı ormanlar, subalpin çayırlar, kuzey-güney yönlü manzara bütünlüğü, ve seyir yerleri, bozulmamış tarihi yayla dokusu, tarihi “elle” döşenmiş taş yolları ile; Pokut ve Hazindağ yaylası arasındaki eski yayla yolu, büyük bir tehlikeyle karşı karşıya. Çünkü, Hazindağ yaylasına araçla ulaşmak isteyenler, birtakım yerlerden iznini koparıp, dozeri bu yola vurmak üzereler.

Hatta belli bir mesafe aldıklarını da biliyoruz. Oysa bu yol, gerçekten de Kaçkar’ın can damarı denilebilecek, tarihi önemi haiz çok eski bir yayla yolu. Bu yoldan vakt-i zamanında, Makrevis, Çinçiva, Ortan, Pogina, Tumas, Habak, Aşağı Vice, Tecina, Arsivos, Mermanat, Podol… gibi birçok Hemşin köyünün yaylacısı geçmiş, yaylalarına ulaşmak için.

Evet, belki zahmetli, çileli yolculuklar yapılmış ama nihayetinde o zamanlar hayvancılık çok daha yaygın olduğundan ve o devirde kimse henüz “mutsuz” değilken, buralardan şikayet eden yoktu. Şimdi ise, herkes tuhaf bir biçimde kapısına kadar yol istiyor. Bu bütün Kaçkar yaylalarında baş gösteren bir sorun olmasının ötesinde, artık kavga sebebi bile olabiliyor.

Oysa yolla birlikte, bilinçsiz ve kontrolsüzce kesilen binlerce ağaç, çöp sorunu, su kaynaklarına darbe vurulması, hava kirliliği vb. gibi birçok sorun da karşımıza çıkıyor. Eğer Fırtına Vadisi bir bütün olarak korunacaksa, Milli Park ve SİT alanı olan yerlerde, bu tip çalışmaların doğal yapıyı bozmadan yapılması sağlanmalı.

Yoksa, her isteyen, istediği yere yol açma lüksüne sahip olmamalı. Bu nedenle Kaçkar Dağları’nın korunması için, bugüne kadar çalışmalar yapan tüm dernekleri, kurum ve kuruluşları, yayınları, bu bölgeye daha çok sahip çıkmaya çağırıyorum. Aksi takdirde, burada çok yakında korunacak alan kalmayacağını üzülerek belirtmek isterim.



Ankara'da bir arkadaşımla birlikte; Çevre ve Orman Bakanlığı'na bağlı Milli Parklar ve Doğa Koruma Genel Müdürlüğü'ne gittik. ıÜüYaylalara yol yapılması ve hepsinin birbirine bağlanması için uzun vadeli gelişim programı diye bir şey hazırlamışlar.Özel bir şirketle anlaşarak, bir plan çıkarmışlar ve genel müdür plancılara bütün yaylalara yol çıkarılmalıdır oluru vermiş. Gerekçesi de şu: Yol olan yaylalar arabayla çıkarken birileri de sırtında yük mü taşısın? Ayder'in "milli park" sınırlarından kaldırılmasını önermiş, hatta Pokut'ta Ehnetap denilen mevkiiye bir kayak tesisi. İşte size rant!Ona göre bütün yaylaların birbirine bağlanması hem insanların geri dönüşünü hem de turizm gelişimini sağlayacakmış.Ki ona göre, gidemediğimiz yer bizim değilmiş.






Evet; durum bundan ibaret. Nevin Vatansever'in bu sitedeki yaz etkinliği yazısını okumuşsunuzdur. Nevin'in de dahil olduğu grupla birlikte geçen yaz yürüyüş rotalarımızdan biriydi Hazindağ yolu. Ama ne yazık ki birileri dağcıların, doğa severlerin bu bölgeye gelmesini istemiyor. İstemiyor çünkü her yeri birbirine bağlamak isteğiyle bu etkinlikleri engellemeye çalışıyor. Oysa; birçok turizm firmasının turlarına katılan insanlar da; bireysel ya da grup olarak gelen insanlar da o sayısı gittikçe azalan yollarda yürümekten büyük keyif alıyor.Bu durumda, sizlerden ricam şudur: İlgili kuruma dilekçe yazın, sizin de olan bu yolların korunmasına destek verin. Kaçkarlar yalnızca bizim değil, oraya gönül koyan herkesin.