Emler Batı Yüzü Çift Kat Kulvarı 7/8/9 Şubat 2009
Karayalak Vadisi’ni, Yedigöller’e bağlayan kapıya yakın bir yerlere kampımızı kurduktan sonra küçük bir keşif yapmak üzere yola çıktık. Gireceğimiz rotanın son noktalarını geçen bahar farklı bir rotadan, Kayacık zirvesi üzerinden tırmandığımız için biliyorduk. Ama bu gireceğimiz rota hakkında daha önce tırmanıldığına ilişkin bir kayıt veya rapor göremediğimizden, bizim için tam bir bilinmezdi.

Ben, Hayri ve Ozan küçük bir keşif için yola çıktığımızda; yanımızda sadece batonlarımız vardı. Vadi sessiz ve terkedilmiş karlar ülkesindeki yalnızlığı içerisindeyken, biz beyaza kesen dünyaya ses olmuş, yerdeki vahşi hayvan izlerinde doğayla bütünleşmiştik. Klasik rotadan gidenler bilecektir. Karayalak Vadisi biter ve döne döne bir patikadan yükselmeye başlarsınız. O yol sizi Çelikbuyduran’a ve Yedigöllere götürdüğü gibi; önünüzde başka zirvelerin kapılarını da açar. Ama bizim yolumuz kapıdan geçmiyordu. Kapının sol yanından devam edip, sanki bir merdiven altına doğru devam ettiğinizde, sol yandan yukarı çıkıp; Kayacık vadisi ile birleşen kulvar bize yol olacak, açılacak ve zirveye ulaşacaktık. Kamptan çıkıp rota başına geldiğimizde karşımızda görünen, bir el ayası gibi çukurlaşmış bir görüntü ve ağır ağır açısını artırarak yükselen büyüleyici bir kulvardı. Bizim bu faaliyette bilinmezimiz, kapımız bu el içinden yükselen beyazlıktı.
Rotanın güzelliğine dalmış düşünürken; vadiden Çelikbuyduran’a doğru giden yolda sanki bir gürültü, haykırışlar, çığlıklar duyar gibi oldum. Birileri bağırıyor muydu ne? Akan karın altından çığlıklar mı geliyordu? Soner son gülümsemesi için kimin fotoğraf makinesine poz vermişti? Ya da Nilgün? Zümrüt’ün saçları beresinden çıkarak alnına mı düşmüştü? Sahi, Bahar kamptan çıkmadan önce içtiği çayın tadında neler hissetmişti? Şimdi çığlıkları geliyor gibi. Aynı gün değil belki, ama mevsim aynı, zaman aynı, beyazlık aynı. Gökyüzü aynı… Üç yıl önce yaşamlarını yitirdikleri yere onlar için gelmiştik. Genç nefeslerine bir tırmanışla nefes olmaya, özledikleri bir dağ hikayesi ile onları anmaya, bu sevdayı anladığımızı anlatmaya gelmiştik. Onlara ve bütün dağ dostlarına, dağlarda yaşamını yitiren, seyircisiz ve sadece kendileri için dağları, doğayı severken giden tüm dostlara…
Rotanın başından gittikçe artan bir tırmanışla yükselirken bir taraftan da kar durumunu inceliyorduk. Yer yer sertti. Bazı yerlerde yumuşaklıklar olsa da bu kar oturmuş ve risksiz gibiydi. Yine de her olasılığa karşılık mesafeli yürümeye ve iki yanımızda yükselen kayaların arasında ses çıkarmamaya dikkat ediyorduk. 45-50 derecelerde olan rotamız, ilerden sola döndü. Sonra ortaya aldığı bir kaya sonrasında sağa doğru dikleşerek devam etmeye başladı. Girişi görmek için gelmiş ama rotanın güzelliğine kendimizi öylesine kaptırmıştık ki; yavaş yavaş kararan havanın farkına geç varabildik. Yanımıza olası bir durumda kullanabileceğimiz hiçbir malzeme almadığımız gibi, kafa fenerlerimizde yoktu. Yardım isteyecek telsiz de. Aynı yoldan dikkali ve yine aynı adım izlerine basarak mesafeli ve sessizlik içinde inerek; kampa doğru yollandık.
Kampımız 2300 metrelerde ve Karayalak Vadisinin içerisindeydi. Mehmet’in traktörü ile gidilebilecek en uygun noktaya kadar Sakartaş üzerlerine kadar gitmiş, oradan vadiye geçerek uygun olduğunu düşündüğümüz tabana çadırlarımızı kurmuştuk. Vadi yakalarında, akacak ve bize sorun yaratacak kar yoktu ve o anlamda rahattık.

Kampa ulaşıp, diğer arkadaşlarla sabah saat 05:00’de kampı terk ederek rotaya girmeye karar verdik. Hava aydınlanmaya başladığında, bilmediğimiz rotanın içinde olacaktık ve daha iyi görecek, tehlikelerden uzak olacaktık. Çadır arkadaşım Hayri ile hemen akşam yemeği hazırlıkları yaptık ve sonrasında çantamızı hazırlayarak kendimizi gökyüzünde ki yıldızlara ve ayın çağrısına bırakarak uyumaya çalıştık. Gözlerimin kapanıklığı bir çadırda çalan telefonla şekil değiştirdi, sonra aynı kapanıklığa ulaştı, bir telefon sesi daha… Artık uykum yok. Bütün gece vadileri ziyaret etmiş kara koyunların çitten atlayarak kaçışlarını sayabilirim. Uyumuşum.
Sabah kalkıp, son hazırlıklardan sonra dışarı çıktığımızda; dün gece ki o güzel hava gökyüzünde yaşamaya devam ediyordu. Bu iyi dedim kendi kendime. Hava bozmazsa aynı gün geri inebileceğimiz hesapları yapıyordum çünkü. Ve gerimizde; çadırlar ve yedek kıyafetler dışında başka eşya bırakmayarak rota girişine doğru ilerlemeye başladık. Yer ekibi olarak kampta kalacak Gönül ve Mahir de rota girişine kadar bizimle gelecek ve nereden gittiğimizi göreceklerdi. Soğuk olmayan bir hava, yumuşak kar ve gittikçe dikleşen bir rota. Bu risk demekti. Kapıya yaklaştığımız sıralarda, pek yüksekliğe alışamayan Mahir küçük bir baş dönmesi yaşadı. Kampa dönmesinin daha doğru olacağını düşünerek geri dönmelerini ve ilk telsiz temasımızı saat 08:00 gibi yapacağımızı söyleyerek ayrıldık. Yol uzun ve bilinmezliklerle doluydu.
Ozan öne geçti. Önceki akşam bastığımız ayak izlerini takip ederek ve mesafeli bir şekilde yükselmemizi sürdürdük. Parkur neredeyse birbirinin aynısıydı. Bazen sert, bazen toz kar. Genelde kaya diplerine yakın olmaya, ortalardan gitmemeye ve karı kesmemeye dikkat ederek yola devam ettik. Hava aydınlandı. Sırtımızda Eznevit’in doğu yanı duruyor. Kısa molalarla, ancak zaman zaman iyice dikleşen rotada o bölgeyi sıra ile geçmeye, en küçük bir dikkatsizlikte sorun yaşayacağımızı bilerek ilerlemeye, yükselmeye devam ettik. Alt ekiple telsizle haberleşmeye çalışmamız başarısız olunca, hem İstanbul’da ki Enis’le, hem de alt ekiple telefonla iletişim kurmaya başlıyoruz. Bütün hatlar rota boyunca sorunsuz çekiyor gibi.
Saat 10:00 sularında birden karşımıza çıkan 6-7 metrelik bacaya benzeyen bir duvar bize oyun oynamaya başladı. Önce sağ taraftan yükselerek arka tarafa inmeyi düşünsem de bu aşırı risk demekti. Sonra emniyet kemerlerimizi giyerek, bacadan tırmanmaya karar verdik. Hayri ve Ozan’ın birlikte aldığı emniyetle bacayı tırmanmaya başladım. Tutamak ve ayağıma destek olacak pek bir yer olmamasına rağmen klasik baca tırmanışı ile rahat bir şekilde yükselerek kayayı geçtim. Sonra yukarıdan aldığım emniyetle; Hayri ve Konuralp sorunsuz bir şekilde yukarı geldiler. Sonra çantalar ve Özgür ile Ozan. Bütün bunlar olurken biraz zaman kaybettik tabi ki. Bu noktada aynı zamanda dinlenme olanağı da bulmuş olduk. Ve vadi ağzı henüz görünürde yoktu.
Saat 06:00. Fırtına devam ediyor. Artık kalkmak ve dağı terk etmek zamanı. Kalmanın bir anlamı olmadığı gibi, yollar daha fazla karla dolmadan gitmek lazım. Taze karın kuracağı tuzaklara yakalanmadan, geldiğimiz rotadan geri inmeliyiz. Kalkıp üzerimizdeki karları temizliyoruz. Hayri; çığ altında kalmak ne demekmiş çok iyi anladım diyor. Üzerimize ve yanlarımıza inen karların ağırlığı, kısa surede sertleşmesi hareket etmeyi engelliyor. Hızla toplanmaya başlıyoruz. İlk iş tulumların içinden botları çıkarıp giyinmek. Sonra bir metre kar altında kalan çantaları çıkartmak ve malzemeleri yerleştirmek. Hızla toplanıyoruz. Daha birkaç saat önce açılan kayalıklar yine görünmez oluyor. Fırtınanın getirdiği karlar yüzümüzü ellerimizi dövmeye acıtmaya devam ediyor. Bivakların altı kar dolu. Matlar 40-50 cm kara gömülmüş, bulmaya çıkartmaya çalışıyoruz. Hızla bölgeyi terk edip kulvarlara girmeliyiz. En azından rüzgar orada böyle dövmez desek de bir süre sonra yanıldığımızı anlıyoruz. Rüzgar aynı şerrefsiz rüzgar ve acıtmaya devam ediyor. Artık adına çift kat dediğimiz, bir daha bu rotaya gelmem diye Davos esprileri yaptığımız kulvardan dikkatli ve aralıklı olarak alçalıyoruz.
Çıkışta karşımıza çıkan bacadan iniş için emniyet noktası oluşturarak inmeye başlıyoruz. Ancak son inecek kişiden sonra ipi bırakmak zorunda kalacağız. İpin kısa olması, yanımızda sikke olmaması, yakın bir noktadan emniyet alabilecek yer olmayınca, bırakmaktan başka yol kalmıyor. İpi bırakıyor ve ayrılıyoruz. Fırtına tüm gücü ile devam ediyor. Geldiğimiz izler çoktan yeni yağan karda kaybolmuş. Dikkatli ve sağlıklı bir iniş için bütün çabamızı kullanarak nihayet aşağıya, rota başına ulaşıyoruz. Yorgunuz, açız, susuzuz…
Adımlar artık daha yavaş atılıyor. Bitik vaziyetteyiz. Uzaktan gördüğümüz çadırlar, her adımda daha büyüyor. Ve sıcak su diye bağırıyorum dönüşümüzü haber vermek için çadırlara doğru. Gönül ve Mahir geldiğimizi anlayınca yardıma geliyorlar. Merak etmiş, kaygılanmışlar. Su zaten hazır ve sıcak sıvı içimizi ısıtıyor.
Kampta fazla kalmamaya karar veriyoruz. Tulumlar ve elbiseler ıslak. Bir an önce aşağı inip Alabalık çiftliğinde değiştirmeye karar vererek, toplanıyoruz. Yavaş yavaş, Sokulunun altında ki yolda bekleyen Mehmet’in yanına doğru ilerliyoruz. Artık dengeli adım atamıyoruz. Islanan kaz tüyü tulumlar, çantalar, kıyafetler külçe gibi ağır. Bitsin artık şu son adımlar…
Balık tesisindeyiz. Ve çalışanların yaşadığı odada gürül gürül yanan sobanın başında yorgunluk atıyoruz. Kıyafetleri değiştirip, dağınık çantaları topluyoruz artık. Islak botlar sobada kurutuluyor ve Alabalıklar bol salata, bira ve gazozlar eşliğinde yeniyor. Sonra biz açlar için Niğde’de Adana kebaplar yeniyor birde. Hem de birer buçuk porsiyon. Ve hareket saati gelen otobüsümüze binerek “Bu Nasıl İstanbul” diyerek, şehre ve sürgünümüze geri dönüyoruz.
Faaliyet süresince desteklerini esirgemeyen tüm dostlara sıcak selamlar. Ayrıca faaliyet için teknik yardımda bulunarak, ekip için çığ çubuğu yapan Henkel Tuzla Fabrikası teknik ekibine çok teşekkürler…
Faaliyet Ekibi;
Tirmanis Ekibi : Cem Ergün, Hayri Aytar, Ozan Eksioglu, Konuralp Tolan, Özgür Konya
Kamp Ekibi : Mahir Çoban, Gönül Ercan
Sehir Ekibi : Enis Kayserilioglu, Zeynep Basibüyük
Fotoğraflar : http://picasaweb.google.com/erguncem/EmlerBatiYuzu
Yüzümüzde gülümseme hep olsun…
Cem Ergün
İDAK… İstanbul Dağcılık Kulübü
Teknik Rapor Faaliyet Amaci : Istanbul Dagcilik Kulubumuzun yillik faaliyet programinda yer alan Emler Bati Sirti Kis tirmanisini, 2006 da Emler çikisi sirasinda 4 arkadasimizin hayatlarini kaybetmelerinin yil dönümü ( 11 Subat) olmasi nedeniyle son derece olumsuz hava kosullari neticesinde zirve yapamasak da daglarda yitirdiklerimize adiyoruz.
Tirmanis Ekibi : Cem Ergün, Hayri Aytar, Ozan Eksioglu, Konuralp Tolan, Özgür Konya
Kamp Ekibi : Mahir Çoban, Gönül Ercan
Sehir Iletisim Ekibi : Enis Kayserilioglu, Zeynep Basibüyük.
Teknik Ekipman : Kazma, Krampon, Kask, 30m 11mm ip, Perlon bantlar, Kemer, HMS, ATC, Kilitli karabin, Ekspres, 4 adet telsiz, GPS, 3 adet kürek ( Bu malzemelerin tamami kullanildi).
Buz vidasi, 5 adet çig çubugu ( 2 si kamp ekibinde), ilkyardim seti.
Ayrica olasi kaza durumunda hizli ve sorunsuz iletisim için ekipteki tüm cep telefonlarinin PIN kodlari kaldirildi.
Hedeflenen Rota : Karayalak vadisi kapidan sola girerek vadi içinden Kayacik vadisine çikis, Emler Bati sirtindan zirve.
Iletisim : Saat basi kamp ekibiyle rutin telsiz, zaman zaman Istanbul koordinasyon sorumlusu Enis ve Zeynep ile telefon görüsmesi yapildi.
Telsiz ve telefonlar hemen hemen tüm faaliyet boyunca her yerden çekti ve sorunsuz kullanildi.
Faaliyet Kronolojisi :
9 Subat Cumatesi
Metro Turizm ile saat 07,30 da Nigde'ye gelindi. Kahvalti sonrasinda minibüs ile Çukurbag' a varildi ve traktöre binildi. 12,30 da Sakartasa gelmeden traktörden inildi, vadi içine inerek 13,15 de Sakartas'in Karayalak vadisi tarafina kapiya 15 dakikalik mesafeye kamp atildi (2330 m).
14,30 da Ozan, Cem ve Hayri rota baslangicina bakmak için Kapi tarafina yürüdü. Sabah saat 05,00 de yola çikmak üzere yatis verildi. Saat 20,00 civarinda hava tamamen açti ve dolunay belirdi.
Hava: Açik, zaman zaman parçali bulutlu
Rüzgar : 2/8 Sokullu - Karayalak Kapi arasinda
Kar : Sokulluda 5-10 cm, Sakartas altinda 20 - 25 cm
10 Subat Pazar
Sabah 05,05 de yola çikildi. Kamp ekibi de kapi girisine kadar tirmanis ekibi ile beraber yürüyecekti. Ancak Mahir kendini iyi hissetmeyince daha erken bir mesafeden Gönül ile beraber geri döndü. Tirmanis ekibi olarak Ozan'in iz açisiyla Kapidan Karayalak vadisine girmeyip soldan Kayacik vadisine baglanan rotaya girdik. Muhtemel çig parkurlarindan mesafeli dizilisle tek tek geçerek alt vadiyi üstten ayriran bir kaya bloguna geldik. Normalde 15m den fazla olan ancak yukaridan süpürülen karlarla yüksekligi 6m ye inen kaya blogunda bulunan bacadan önce Cem çikti. Cem'in ardindan önce Hayri sonra da Konuralp bacadan geçti. Cem, Konuralp ve Hayri ile perlon, ekspres ve ATC kullanarak emniyet aldi. Ardindan önce sirt çantalari ardindan Özgür ve Ozan bacadan yukariya çikti. Ekipman toplanarak vadi içinden rotaya devam edildi. Kayacik sirtinin alt taraflarinda vadiden saparak Kayacik sirtinina döndük ( saat 14,00) Bu sirada kava iyice kapatti ve rüzgar esmeye basladi. Ayni saatlerde bir gün önce karsilastigimiz ve kamp yapmadan cumartesi sabahi rotaya giren 4 kisilik ITUDAK ekibi vadi içinden inise geçiyordu. Kayacik vadide çok kar oldugnu bu nedenle Emler'e gitmeyip Kayacik civarinda bivaklayip geri döndüklerini söylediler. Kayacik'i Emlere baglayan sirti yükselmeye basladigimizda rüzgar siddetini iyice arttirdi. Gün boyunca yumusayan karin rüzgarla çig riskini arttirmasi ve sirtta siddetli firtinada bivak problemi nedeniyle daha fazla zorlamayip 3330 m civarindan asagi dönme karari aldik ve Kayacik vadisi dibine inip bivak yeri aradik. Uygun bir yer buldugumuzda ( saat 17,00) önce kar eritip sicak sivi aldik. Sonra küreklerle 5 kisinin kafa - gögüs mesafesi araliginda girebileceği kar magarasi kazip saat 19,00 da bivak ve tulumlarimizin içine girdik. Bu saatten sonra rüzgar firtinaya dönüstü ve siddetli tipi basladi. Zaman zaman tipi kesildiginde ise rüzgarin etkisiyle süpürülen karlar bivaklarin üstünü kapatmaya devam etti. Üstümüzdeki kar kalinligi her 15-20 cm ye ulastiginda silkelenerek kardan arinmaya çalıştık. Silkelenmedigimizde kar buza dönüserek üstümüzde ciddi bir baski yaratiyordu. Alt ekiple irtibati kesmeden tam 11 saat boyunca (Pazar saat 06,00 ya kadar) 3100m civarinda bivağın içinde siddetli firtina, kar ve tipi ile sabahi bulduk.
Hava : Sabah 05,00 de açik. Saat 14,00 den sonra parçali bulutlu ve sisli, hafif kar yagisli, saat 19,00 dan sonra siddetli tipi.
Rüzgar : Sabah 05,00 de hafif esintili 1/8, saat 14,00 den sonra orta 4/8 ( Kayacik sirti alti) Saat 16,00 civari sert rüzgarli 6/8, Saat 19,00 dan sonra Firtina 7/8
Kar : Kapi civari 40 cm batak kar , Kayacik vadi içine kadar 60-70 cm sert kar, Kayacik yamaçlari 0 - 50 cm arasi toz kar ( bazi yerler 2-3 cm sert kar alti toz kar), kayacik vadisi 50-60 cm sert kar.

11 Subat Pazartesi
Saat 06,00 da bivaklardan çiktik. Üstümüzde sertlesen kar nedeniyle Ozan ve Cem, Konuralp'in bacak kismini, Özgür'ün kar duvariyla bitisen sag kol ve bacak kismini, Hayri'nin ayni sekilde sol kismini kürek yardimiyla açti. Insan üstünde biriken toz karin ne kadar kisa sürede betonlastigi anlatilmisti, bu deneyim bile bunun ne kadar dogru oldugunu anlamaya yetti. Bivak içinde uyumadan 11 saat geçirmistik. Islanan kaz tüyü ve sentetik tulumlar, karla kapanan bivaklar malzeme kullanimi konusunda çesitli deneyimler yasatti. Zaman kaybetmeden tamamen kara gömülen çantalari çikarip bivak alanini topladik. Siddetini arttiran firtina ve tipi nedeniyle tepemizde dikilen Emler'e göz kirpip tipi ve firtina altinda zirveyi denemekten vazgeçip Kayacik Vadidini takip ederek inise geçtik. Çikarken ip açtigimiz bacada iniste Konuralp emniyet aldi ve ekibin kalani ile çantalari tek tek asagi indirdi. Saat 10,00 da kamp alanina ulastik. Biraz dinlenip pesimizi birakmayan rüzgarda kampi toplayip saat 13,30 da traktöre bindik. Sonrasi alabalik ve Nigde'de kebap.
Hava : Kapali, zaman zaman sisli.
Rüzgar : Kayacik vadisi boyunca çok siddetli rüzgar 8/8, Kamp alani ve Sokullu siddetli rüzgar 7/8.
Kar : Kayacik vadisi gece yagan karla 80-100 cm toz kar, Kamp alani ve Sokullu gece yagan yagmur nedeniyle 20-25 cm civik kar.
Faaliyet boyunca sürekli iletisim görevinde bulunan kamp ekibi Mahir ve Gönül'e, sehirde aldigi bigileri mail grubunda paylasan Enis ve Zeynep'e, faaliyet öncesi ve sonrasi iyi dileklerini paylasan ve ekip ruhunu en üst düzeyde tutan tüm üyelerimize ve zaman zaman çadir-pol tamiri, teknik malzeme bakımı gibi is disinda tuhaf isteklerimizi gerçeklestirmeye alisip 1 saat içinde 4 adet çig çubugu imal eden Henkel Tuzla Fabrika Teknik Ekibine gönülden tesekkür ediyoruz.
Tirmanis ekibi adina
Özgür KONYA
İDAK... İstanbul Dağcılık Kulübü