GİRİŞ
Mağara dalışı; kapalı ortam dalışları olarak bilinen, buzaltı ve batık dalışları ile birlikte anılmakta, risk oranı en yüksek düzeyde kabul edilmektedir. Açık su dalışlarına göre donanım ve teknik açıdan farklı standartlara sahip olduğu için, tecrübeli açıksu dalıcılarının mağara dalışı yapabilmek için mutlaka özel bir eğitimden geçmesi önerilir.
Mağara dalıcılığı için en önemli öğe, dalıcının ussal olarak kendini kontrol edebilmesi, dalış sırasında net düşünebilmesi, zor koşullarda stresi kontrol edip, paniğe kapılmadan sorunların üstesinden gelebilmesidir. Mağara dalıcıları; eğitim ve beden düzeyinde yeterli olmakla beraber, psikolojik olarak da mağara dalışları yapmaya hazır olmalıdır. Bu nedenle mağara dalıcılığı herkes için uygun değildir.
MADAG içerisinde, mağaralarda araştırma yapabilecek dalıcıların yetiştirilebilmesi için uygulanan sistemde; açık su dalışlarında ileri düzeye gelmiş dalıcılara, gece ve bulanık su dalış eğitimi, ilk yardım kursu, kovuk dalış eğitimi ve farklı seviyelerdeki mağara dalış eğitimleri verilir. SAT-251 kodlu Mağarabilime Giriş’le başlayan eğitimlerin (bu gün için) son basamağı SAT-482 kodlu Üçlü Karışım (Trimix) Dalışı’dır. Mağarabilime Giriş herhangi bir önkoşul gerektirmezken, derslerin numarası büyüdükçe önkoşul olarak tamamlanması gerekenler de artar. Bu da daha fazla sayıda dalış, sunum hazırlama, araştırma projelerine ve seminerlere katılım; ileri dalış becerisi edinme gibi çalışmaları beraberinde getirir. Yinelenen kavramsal ve uygulamalı derslerle birlikte; spor salonu ya da bina duvarlarında yapılan tek ip tekniği alıştırmaları; havuzda yapılan paletli yüzme, kapalı maskeyle mağara dalışı canlandırmaları, çoklu tüp ve mağara dalışı donanımıyla denge çalışmaları; antrenman bilgilendirmeleri, ilkyardım eğitimleri, mağara haritalandırma uygulamaları birbirini izler ve dalıcıların güdülenmesini, becerilerinin artmasını ve sahip olunan bilgi ve becerilerin korunmasını sağlar.
YÖNTEM
Programın içerdiği (MADAG tarafından düzenlenen) dersler, seminerler ve diğer uygulamalar; ODTÜ Sualtı Topluluğu kodlu ders sistemine göre şunlardır:
Erkekler
1. Fikret Rakıcı
2. Murat Sevindik
3. Durukan Türe
Kızlar
1. Özlem Ömür
2. Filiz Karakulak
3. Duygu Yarsur
Nefes Alıştırmaları
Soluk alıp verme birebir hayatımızı sürdürmek ile ilintili olduğu kadar nasıl yaşadığımız ile de alakalıdır. Doğru nefes alıp vermek, içinde bulunduğu durumun insanı etkileyip yönlendirmesini engelleyecek; insanın kendi içinde bulunduğu durumunu ve hislerini düzenlemesine ve bu süreç içinde sakinliğini korumasına yardım edecektir.
Kapalı ortam, derin dalış, teknik dalış gibi insanı yabancı bir ortama sokarak, yüksek fiziksel beceri ve dayanıklılık yanında zihinsel kontrol, konsantrasyon gerektiren; aynı zamanda da boğulma, karanlıkta kalma, kaybolma, sıkışma gibi ilkel korkuların mekanizmalarını tetikleyen uğraşlarda bulunan insanların kendi korku ve streslerini kontrol etmeleri; duygularını belirli bir seviyede tutmaları ve içinde bulundukları duruma bakmaksızın yapması gereken işleri zamanında ve doğru olarak tamamlaması gerekir. Bu yüksek zihinsel savaşta insanın en verimli silahı nefes kontrolüdür. Bu bakımdan doğru nefes alıp verme, zor durumlarda nefes kontrolü kazanılması gereken önemli alışkanlıklardır.
Birinci Alıştırma Grubu
Doğru nefes alma göğüs kafesini ve kaslarını kullanarak değil diyafram yoluyla yapılan durumdur. Bu egzersizlerle diyafram kullanımın kazanılması amaçlanmıştır.
Kişi sırt üstü yatar bir eli göğüs kafesinin üzerine diğer el de göğüs kafesinin hemen bittiği yere karın boşluğunun üzerine konur. Daha sonra derin bir nefes alınır. Soluk alınırken dikkat edilmesi gereken şey alt karın boşluğunun kalkması sırasında üst göğüste ve omuzlarda az bir yükselmenin gözlenmesidir.
İkinci düzey ritmik solunumdan harmonik solunuma geçilmesidir. Yukarda bahsedilen diyafram solunumu ciğerlerin ve alveollerin tam kullanımını sağlar bu şekilde solumak dakikada 16-20 defa alınan nefesin daha uzun ve derin nefeslerle solumayı 6-10 tekrara düşürülmeye çalışılır. Egzersiz gün boyu (oturup kalkarken, yürürken, çalışırken, yüzerken, dalarken…) akla geldiğince tekrarlanmalı ve diyafram solunumu alışkanlık haline getirilmelidir
Diğer bir egzersiz ciğer kullanım kapasitesini arttırmaya yönelik alıştırmadır. Kişi ayakta, bacaklarını omuz genişliğinde açarak durur. Dizlerini biraz kırar, ellerini ileri uzatır ve omurgasını düz tutar. 6-8 saniye zorlamadan ağızdan nefes verilir. Burundan zorlamadan ciğerler 6-8 saniye soluk alarak doldurulur ve bu döngü en az 5 defa tekrarlanır.
Bundan sonraki safha dokuların oksijene doyurulmasını amaçlar. Egzersiz soluk alma ve verme dönüşümleri sırasında ciğer hacmini kollarımızı kafamızın üzerine yavaşça kaldırıp indirilme sayesinde arttırmaya dayanır. Bu egzersiz yürürken beşer adımlık periyotlar halinde sırayla nefes alınıp verilmesi ile uygulanabilir.
Bu egzersizleri yeterince ve en iyi şekilde uygulayan kişi bir sonraki safhaya geçebilir. Bu sefer her soluk alıp verme periyodunun sonuna 2-3 saniyelik duraklamalar eklenir. Bu durakalmalar önce dinlenme pozisyonuna, sonra sırasıyla yürüme, egzersiz, yüzme ve dalış uygulamalarına eklenir. En verimli nefes tekniğidir.
Doğru nefes almanın önemini yukarıda vurgulamıştık, aslında nefes alıp verme ve nefesi yönlendirme meditasyonun başlangıcıdır. Konsantrasyon ve kendi bütünlüğünün tam kontrolü ( ki bu psikolojik ve fizyolojik koşullandırma mağara, teknik dalış ve derin dalışlarda içine girilmesi gereken bir durumdur) serbest veya objeye yönlendirilmiş meditasyonla sağlanabilir ve bu uygulama aslında nefes alıştırmalarının üst noktasıdır…
İkinci Alıştırma Gurubu
Bu alıştırma gurubu ile amaçlanan kişiye malzemeli ve malzemesiz su altı ve su üstünde gerçekleştirilecek durum çalışmaları ile stres kontrolü, havasız kalma, stres altında iş yapma gibi konularda ileri düzeydeki becerileri sağlamaktır.
Egzersiz 1: Standart tek tüp dalış konfigürasyonla 5 metre derinlikte malzeme sökülüp yüzeye çıkılır sonra tekrar serbest dalınıp malzeme kuşanılır.
Egzersiz 2: Standart tek tüp dalış konfigürasyonla 5 metre derinlikte malzeme sökülür 10 metre dipten yüzülür, dalış eşiyle hava paylaşılır, geriye dönülüp malzeme kuşanılır.
Egzersiz 3: Egzersiz 1 ve 2 mağara dalış konfigürasyonu ile tekrarlanır.
Egzersiz 4: İki maskesi bantlanmış dalış eşi 10 metre döşenmiş hattın iki ucunda durur. Birinci dalıcı ağzından regülatörü çıkarıp hattı takip ederek dalış eşini bulur ve aralarında önceden anlaştıkları biçimde hava paylaşımı yaparlar.
Egzersiz 5: Dalıcı malzemesiz bir şekilde direkt tüpten soluyarak 5 metreye iner 15 metrelik dipten yüzüşü gerçekleştirip başlangıç noktasına dönüp yüzeye çıkar. Tüpten solumada dikkat edilecek nokta vana tahliyenin iyi yapılması ve hava çıkışının yavaş debide sağlanmasıdır.
Mağara Dalış Becerilerinin Tekrarı ve Geliştirilmesi
Temel olarak kazanılan becerilerin tekrarı ve yeni dalış konfigürasyonlarıyla bu becerilerin geliştirilmesi amaçlanmıştır. Dalıcılar teknik dalışın gerektirdiği çoklu tüp taşıma modülleri ile tekrarlayacakları yüzerlik, hat, palet vurma ve acil durum çalışmaları ile bu tip dalışlarda gereken becerileri edineceklerdir.
Egzersiz 1: Mağara dalış konfigürasyonu kuşanılarak sırasıyla frog, flutter, modifiye flutter, tek ayakla modifiye flutter ve shuffle tekniklerini kullanarak uygun pozisyonda ilenir.
Egzersiz 2: Mağara dalıcı eşleri 25 metre döşenmiş hatta sırasıyla normal, maskesiz, ve kapalı maske ile hava paylaşım modüllerini yaparlar.
Egzersiz 3: Mağara dalıcısı sırasıyla ve kapalı maske ile yedek elemge yardımı ile kayıp hattı arar.
Egzersiz 4: Mağara dalıcısı malzemesini söker ve orta sudaki hulahopun içinde geçer. Dalıcı ekstra bir ağırlık kemeri kullanabilir.
Egzersiz 5: Mağara dalıcısı devre (stage) tüplerini koşunumun yanlarına gelecek şekilde kuşanır. Bu kuşanım ile helikopter dönüşü (orta suda sabit bir eksen etrafında yalnız palet vuruşları ile yapılan yatay dönüş) ve baş aşağı nefesle alçalıp yükselme çalışmaları ile devre tüplerine olan adaptasyonunu ve yüzerlik alışkanlıklarını sağlar.
Egzersiz 5: Hat döşemeye başlayan devre tüplü mağara dalgıcı uygun noktalarda devre tüplerini bırakır; dönüşte bu tüpleri tekrar kuşanır. Dekompresyon durak tüplerinin kolay ulaşımı ve dalışa verimli bütünleşmesi sağlanır.
Egzersiz 6: Egzersiz 1,2 ve 3 devre tüplü konfigürasyonla tekrarlanır.
Egzersiz 7: İki tane devre tüpü taşıyan dalıcı dalış eşine devre tüplerini geçirir.
Beni yükselti konusunda esinlendiren Samivel'e
Fakat yükselti hakkında ne biliyoruz?
O'nu fiziksel olarak hissetmeyeni bile sorgulayan ve heyecanlandıran sihirli sözcük.
Yükselti, sadece yükseklerde yaşayanların vatanı değildir,
her kim ki gökyüzüne bakmak için gözlerini kaldırmayı unutmaz, yükselti işte onların ülkesidir.
Ve öylesine bir yükselti ki! yükselti ozgür ülke, geniş bakir bir düzlük ve hatta derinliktir.
Yükselti, soluk alıp-veren, yakıcılığı ve bilinmezlik buzunu üfleyendir.
Yükselti yalnızca yükseklik ve rastlantı değil, anlam, ölçü ve gerçek dengedir.
Yükselti, doruğa yönelmiş dağcımn, sonsüzluğu işleyen denizcinin ,saban üzerine eğilen çiftçinin , eserini yaratan sanatçının emeğidir.
Yüksellti bazen acı ve sevinç ,açlıklık ve giz.bazen de bitkinlik ve coşkudur.
.
Yükselti, aranan ve bulunan ya da soylu bir oyun ve risk tadıyla uzun süre boğuşularak kaybolunan, ve gerçekte hiçbir şey kaybolmadan.
Yükselti, ruhun üflendiği bir doruk, ki sonsuz bir düzlük soluk alan bir ova, sert bir ok Sert bir okyanus , yalnızlık .Kaynak
Yükselti, insanlığın büyük ve ölümsüz macerasında, yaşamla ölümün karmaşasında her şeyden once sen gelirsin.
Yükselti, sen ne ölçülür ne hesaplanırsın, sen ancak kanıtlanırsın
Yükselti, dışımızda deği! içimizdesin.
Ruhun en yüce bağısı özlemin ve istemin çetin meyvesi
Verilemezsin ve kabul edilemezsin ancak kazanılırsın.
Sen bir durum değil bir atılışsın.
Bir saptama değil, kaybolmuş uçsuz Bucaksız alanların ozleminden doğmuş bir tutkusun.
Sınırsız çıplak ama zenginliği sınırsız Sert ama gülümseyen.
Enyüce.
Parıldayan ve sade. Basit ve utkulu. Duyarlı. Sayısız ve tek. Girilemeyen.
Sen herhangi bir zirve değilsin: Senzirvesin.
Senyolsun.
Ve bir Ses. Bizi çağıran. Hepimiz seni aramak için doğduk. Seni tanımak için.
Hergünün zorluğunda, seni korumak için. Öylesine sevimli bir yüz
Özlenen.Bilinmeyen. Her zaman keşfedilecek.
Silinmiş..
Göz kamaştıran. Esinlenilen... Sen teksin. Yükselti..
İnsanliğin tüm derin ihtiyaçlari gibi yükselti İhtiyaci da evrenseldİr.
Pierre DALLOZ
Fransızca'dan çeviren: Günay Can (La Montagne & Alpinisme'den)
Kimin hayatını yaşıyorsun sen? Kendininkini mi? Öyle mi? Hep mi? Dursan baksan şimdi ne kadar kendin kaldın bu hayatta? Kendinde ne kadar sen
Bir zamanlar birbirlerine asik iki genc vardi.Kizin adi Tispe
delikanlinin ki ise Piremus idi. Bunlar yanyana evlerde
otururlardi.Birlikte büyüdüler ve çocukluklarindan beri
birbirlerine karsi ask beslerlerdi.fakat aileleri görüsmelerini istemezler
birbirlerine uygun olmadiklarini düsünürlerdi.Oysa onlar
birbirlerini ölesiye seviyorlardi.İki evin arasinda gizli bir catlak vardi
aileleri bunu bilmezler onlarda geceleri burda bulusur o aradan
birbirlerine
seslerini duyurur asklarini dile getirirlerdi.
Bir gece ormandaki agacin altinda bulusmaya karar verdiler.Tispe
agaca Piremus dan önce varmisti.Gittiginde avini yeni yemis agzindan
kanlar akan kocaman bir aslanla karsi karsiya geldi.Korkarak bi magaraya
dogru koşmaya basladi.Farkında olmadan yolda boynundaki esarpini
düşürmüştü.O sirada Piremus geldi gördükleri karsisinda donup
kalmisti.Kocaman
aslan agzinda kanlarla birlikte biricik sevgilisi Tispe nin esarpini
parcaliyordu.O an aklina gelen ilk ve tek sey aslanin Tispe yi
oldurerek yedigiydi.Tispesiz yasayamazdi.Aklindan gecen sadece aski ugruna
canina kiymakti.Belinden hançerini çikardi ve gögsüne
sapladi.Kanlar icinde cansiz bedeni yere dustu.Tispe ise korkusunu
bi kenara atip bir an once askini gormek icin magaradan cikmaya karar
vermisti.Agacin altina geldiginde o korkunc sahneyle
yuzlesti.Piremus un cansiz vucudu yerdeydi ve elinde Tispenin dusurdugu
esarpini
tutuyordu.
Ilk once genc kiz olanlar karsisinda aglamaktan hicbir seyi
anlayamamisti. Ama esarpi ve uzaklasan aslani gorunce anladi.Bi an
magarada dusundugu o korkunc sey basina gelmisti.Ve onun öldügünü
dusunen Piremus aski ugruna canina kiymisti.Tispe bir an bile dusunnmeden
hanceri aldi ve gogsune götürdü.Onlarin aski ölesiye bir askti ve ölüm bile
onlari ayiramazdi.Eger Piremus aski ugruna ölümü göze aldiysa o da
hic cekinmeden canina kiyabilirdi ve hanceri sapladi.Birden vucudu
Piremusun bendeninin ustune yigildi.
O anda tanrilar bu yuce aski ölümsüzlestirmek istediler ve bu
cıiftin üstünde duran agaci bunlarin askina adadilar.Piremusun kanini bu
agacin meyvelerine, Tispenin gözyaslarini ise agacin yapraklarina
verdiler.O günden beri kara dut agacinin meyvesinin cıkmayan
lekesini,(Piremusun kan lekesini) , dut agacinin yapraklari,(Tispenin
gözyaslari) temizler..
Bilirmisiniz dut agacinin meyvesinin lekesi cikmaz ama elinize
agacin yapragini alir avusturursaniz lekenin gittigine goreceksiniz
Istanbul'da yazın yaşamak zorunda kalan, sabah işe gitmek, akşam eve dönmek zorunda olan, hayallerine teğet bile geçemeyecek bir işte çalışmak zorunda kalan biri misin? Ben öyleyim. Hayatımın bu devresinde yine kayboldum.
Hayatımın bazı devrelerinde nereye gittiğimi bildiğimi sanıyordum ama şimdi kayboldum. Sabah işe gelip hep yaptığım ve durmadan yapacağım ve yapmaktan kendimi alamayacağım işleri yapıyorum.
Yaptığım işlerin artık bir manası yok. Dosyaları var. Faturaları var. Manaları yok. Istifa etmenin bir manası var , çalışmanın bir manası yok.. Istanbul yazın da güzel bir şehir, haksızlık edilemeyecek kadar güzel.. Caz festivali var , açık havada oturup ,sahnedeki insanın sesine kendini bırakmalısın, o zaman çok güzel. Ya da akşamları bahçene masa kurup ,komşularla oturmalı rakıları tokuşturmalısın, gayet güzel.. Ya da açık havada sinemaya gitmelisin eskiden olduğu gibi sırtına hırkanı almalısın ve şıpıdık terlikler giymelisin. Istanbul'a tatile gelmelisin, o zaman ne kadar güzel.. Ama Istanbul'da tatilde değiliz. Çalışmalıyız, bu şehir paranın peşinde koşanların şehri..
Sabah her tarafı kazılmış yollardan toz toprak içinde ofislerimize varmalıyız. Bütün gün çalışmalıyız, belimiz ağrımalı ,yetmemeli, mesaiye kalmalıyız. Ayın elemanı olmalıyız. Madalyonları havada kapmalıyız.. Sakın benim kadar naiv olmayın siz. Iki kere canının istediğini yaparsan beş kere burnundan gelecektir.. Bir kere mutlu olursan bu ofis o mutluluk noktanı bulup üzerine dinamit koyacaktır. Sen kendin ettin kendin buldun,sabah yine kahvaltı bile etmeden , her yeri kazılı yollardan hoplaya zıplaya buraya geleceksin. Sakın delirme , delirirsen işe yaramaz olursun.Delirirsen belki kaçar gidersin, alışveriş yapmaz, sabah akşam faturaları nasıl öderim diye düşünmezsin. Delirirsen sana ehliyet vermezler , komik bir bisiklete binmek zorunda kalırsın. Sana gülen çocukların ilerde büyüyüp boyunlarına geçecek kravatları gördüğünde onlara acır gülümsersin. Sakın delirme..
Akıl sağlığını koru, akıl sağlığını koru ki ona biz hükmedelim. Her sağlıklı bünye bir ofiste kurumalıdır, haftasonu biraz kendine gelir gibi olsa bile sakın korkmayın, pazartesi yine kurur.. Ben sanırım herkesin o nostaljik, budala, hayalci dediği tipte bir insanmışım. Sen kazık kadar ol kendini bileme.. O da ayrı bir hazin öykü. Hayal hatası yapmışım. Hayal hatası yapmak kadar kötüsü yoktur. Şimdi hayatımdan error (!) sinyalleri gelirken , asıl istedğimin annemim gençliğindekine yakın bir hayat olduğunu farkediyorum. Insanların kalabalık yaşadığı, kimsenin yalnız kalmadığı, insanların yazın lakerda yapıp, bahçelerde dut yediği.
Hani Çemberimde Gül Oya dizisindeki gibi.. Böyle kariyer yapmak, toz toprak içinde araba kullanmak, sabahtan akşama kadar bir sandalyede ekrana bakmak,insanlarla kavga etmek, stresten kendini unutmak, akşam eve geldiğimde yorgunluktan bayılmak istemiyorum. Ben bir hayal hatası yaptım. Düzeltmeye çalışıyorum.
Ben aslında uzak bir şehirde bir fırında ekmek yapmak, bisiklete binmek ve serserilik yapmak istiyordum...
Yazarı Bilinmiyor
Fil Hamdi'nin hikayesini duydunuz mu?
Nasıl da yuvarlandı ve tosladı
Magazin sayfalarına
(Koro) Magazin sayfalarına
emmimin traş çanağı
Jilet; bir tür bereket
Kendisi bir zamanlar alemlerin kralıydı Kaldı bir anda ortalarda kabak
gibi Dini imanı paraydı, alırdı satardı üç kuruşa Aldılar onu bir ara
Bayrampaşa'ya Meydancı önüne halı serdi: Paşama iyi bayramlar
(Koro) Paşama iyi bayramlar
Bizi kıllandıran her projenin ağa babasıydı İşe yaramayan fakat kafa
yapan doğum kontrol hapları Ülser kazıyan kısrak sütü, pazu yapan
haftada yedi kuru pazı Açık havada masaj ve azametli bir milli reform
(Koro) Azametli bir milli reform
Hastanedeki düşünen adama şaka yapmaya kalkardı Rotorious hippo
popotamuns Cennete giden dilenciler ve ölü onbaşılar taburuna Şaşıbeş
imam ve cenaze arabası ayarlardı İri antenli peygamber böceği
(Koro) İri antenli peygamber böceği
Gözüne mil çekilmiş masum zavallı çocuklar Onun eline muhtaçtı
Cumartesi gecesi cadılar oratoryosu ve kırbaçlı zebaniler orkestrası
genel kurultayı Onun emriyle toplanırdı Tüm sokak dervişleri sağır ve
dilsizdi
(Koro) Tüm sokak dervişleri sağır ve dilsizdi
Babaların adamları, şanzımanlı arabaları Silahları külahları Zincire
dizilmiş cariyeleriyle Gürültülü bir isli kaburga partisine mündemic
Fingal Mac Oscar Onesine Bargearse Boniface Norveç devesi soğukta
osurmaz Arkada bebek var
(Koro) Norveç devesi soğukta osurmaz
Arkada bebek var
Bir taze ilkbahar yağmuru sonrası
Bahçede top oynarken
Aynalı hemşirenin işaretiyle
Ve kıçı tüysüz tüm şempanzelerin inayetiyle Fil Hamdi'yi dötünden
vurdular Bir mok çuvalı halinde yerlerde yuvarlandı ve tosladı Magazin
sayfalarına
(Koro) Magazin sayfalarına
emmimin traş çanağı
Jilet; bir tür bereket...
Adnan Türkoğlu
Şaka maka fena bir faaliyet olmadı.
İyi oldu. Dere tepe çıkarken, sulara girerken, yalınayak yürürken, dolmaların tadına varırken, hamile kedinin yelelerini okşarken içinde yaşadığımız hayatı düşündüm, sorguladım.
Bu iki gün içerisinde üzerimdeki işle alakalı baskılardan önemli ölçüde arındım. Az bir şey değil hani. Mücadele kudretim arttı.
Öte yandan eski aşklarımı derede bıraktım. Gözlerimdeki buğuyu ormanda.
Hepinizi tanıdığıma çok mutlu oldum.
Espiri kalitesi toplam puanını açıklıyorum: 8,27 / 10.
Umarım başka faaliyetlerde de buluşuruz.
Sular ah sular...
BİR AKŞAMÜSTÜ SORUSU
Madem ki balkonlarda sallanıyor mor renkli manolyalar,
Madem ki Allahsız akşamların gönüllü saklanışları,
Nasıl ki güneş batıp gidiyorsa başka alemlerin şenliklerine,
Bizi buralarda yalnız ve öksüz bırakarak,
Bir tek toprağın kokusu kalıyorsa ince yağmurlar sonrası,
Öylece mukim,
Ayışığında söğüdün yapraklarında dansediyor ruhum.
Uzanıp topluyorum yıldızları ellerimle
Cebimde biriktiriyorum.
Ertesi sabah sana vermek üzere.
Alım, morum, ince belli karam.
Minareden düşesim var.
Aşağı inip beni tutar mısın...
Adnan Türkoğlu
Acı doruğa ulaştığında gözyaşı gelmezmiş gözlerden,
Neden hiç ağlamadığını anladım..
Bir insanı herhangi biri kırabilir, ama bir tek en çok sevdiği acıtabilirmiş,
Çok acıttığında anladım..
Fakat,hakedermiş sevilen onun için dökülen her damla gözyaşını,
Gözyaşlarıyla birlikte sevinçler terkettiğinde anladım..
Yalan söylememek değil, gerçeği gizlememekmiş marifet,
Yüreğini elime koyduğunda anladım..
'Sana ihtiyacım var, gel ! ' diyebilmekmiş güçlü olmak,
Sana 'git' dediğimde anladım..
Biri sana 'git' dediğinde, 'kalmak istiyorum' diyebilmekmiş sevmek,
Git dediklerinde gittiğimde anladım..
Sana sevgim şımarık bir çocukmuş,her düştüğünde zırıl zırıl ağlayan,
Büyüyüp bana sımsıkı sarıldığında anladım..
Özür dilemek değil, 'affet beni' diye haykırmak istemekmiş pişman olmak,
Gerçekten pişman olduğumda anladım..
Ve gurur, kaybedenlerin,acizlerin maskesiymiş,
Sevgi dolu yüreklerin gururu olmazmış,
Yüreğimde sevgi bulduğumda anladım..
Ölürcesine isteyen,beklemez,sadece umut edermiş bir gün affedilmeyi,
Beni afetmeni ölürcesine istediğimde anladım..
Sevgi emekmiş,
Emek ise vazgeçmeyecek kadar, ama özgür bırakacak kadar sevmekmiş...
Fotograf: Bilent Aydogdu
www.bilentaydogdu.com