Alpay Oğuş

Alpay Oğuş

Pazartesi, 31 Ekim 2011 20:18

Günlük 5

Uzun zaman oldu, doğayla haşır neşir olanlar bilecektir..Buralarda yani Kaçkarlar’da büyük bir tehlike atlatıldı. Sel felaketinin üzerinden şunca zaman geçti, doğa kendisine yapılan hoyratlığın hesabını sektirmeden sordu da, insanlar hâlâ şaşırıyor neden böyle oldu diye?

Oysa şaşıracak hiçbir şey yok, tüm güzelliğiyle insanları davet eden bu imkansızlıkların coğrafyası, öyle bir zaman geldi ki, tüm hiddetini kusuverdi. Kimi yerde can aldı, kimi yerde insanları mağdur bıraktı ama neticede kendini hatırlatmayı bildi. Doğa tüm sesleri ve rengiyle “ben buradayım, benimle iyi geçinin” mesajları veriyor, anlayana….
Neden böyle bir giriş yapmaya gereği hissettiğime gelince: Biz doğanın sadece “manzaralık” değil, felaket tarafını da insanlara sunmak durumundayız. Davetin izlence tarafı olduğu gibi işkence tarafı da oluyor. İnsanların şaşırmamaları, “Ama biz öyle okumadık ya da fotoğrafta burası böyle değildi” dememeleri için tedbiri baştan alıyoruz. Hayattaki her şey gibi doğanın da devingenliğini hatırlatmak babında..
Kaçkarlar’da konaklamanın en keyifli rotalarını, yönlerini bundan önceki dört yazıda anlatmaya gayret ettik ama her nedense biri de çıkıp bir tek soru sormadı, belli ki bilinen ama merak edilmeyen bir yer (mi) Kaçkarlar?



Bu son yazının temelini de zamana direnen tarihin en önemli yapı taşları, kaleler ve kemer köprülere attım. Fırtına Vadisi boyunca uzanan kemer köprülerin ve iki stratejik noktada kurulmuş kalelerin öyküsüyle baş başa kalacaksınız şimdi.

 

KALE-İ ZİR (ZİLKALE)

 

Zilkale, bölgenin en dikkate değer eserlerinden biridir. İlçe merkezinin 15 km. güneyinde, Fırtına Deresi'nin batı yamaçları üzerinde kurulmuştur. Kalenin üzerinde inşa edildiği sarp kaya kütlesi denizden 750 metre dere yatağından yaklaşık 100 metre yüksekliktedir. Kaleyle dere arasında gizli bir geçitin olduğu ve zamanla kapandığı söylenmektedir.

 

Doğal bir kaya kütlesi üzerine kurulan kale, dış surlar, orta surlar ve iç kaleden meydana gelmektedir. Dış kalenin kapısına kuzeybatı yönündeki patika bir yolla ulaşılır. Kuzeydeki kapının söğe taşları sökülmüştür. Bir teras yardımıyla orta surlar seviyesine çıkılır. Buradan ikinci bir kapı yardımıyla kale içerisine girilir. Orta kale içerisinde üç önemli yapı bulunmaktadır. Bunlar muhafız binası, şapel ve başkuledir. Kulenin dört katlı olduğu duvarlardaki hatıl izleri ve kiriş deliklerinden anlaşılmaktadır. İçerisinde ince bir bölüntü duvarı ve dolgu toprak vardır. Duvarlar üzerinde doğu (vadi, manzara) yönünde kemerli pencereler, diğer taraflarda mazgal delikleri bulunmaktır. Kulenin üstünün dendanlı bir teras şeklinde olduğu belirlenmiştir. Duvarlar içerisinde dikey uzanan boru yuvaları belki de kapanmış sarnıçlara su akıtıyordu.

 


Kalenin kesin yapılış tarihini belirtecek veriler yoktur, 14-15 yüzyıllara tarihlendirilmektedir. Bölgenin ilk çağları gibi orta çağ tarihi de karanlıktır. Hemşin yöresinin İlhanlı, Karakoyunlu, Akkoyunlu zamanlarında tam olarak mı kısmen mi fethedildiğini bilmiyoruz. Varoş Kale, Zil Kale, Cihar Kale ve Pazar Kız Kaleleri hem yörenin, hem de Bayburt'a ulaşan önemli bir ortaçağ kervan yolu üzerinde güvenliği sağlıyorlardı. Osmanlıların bölgeyi fethinden sonra kale kullanılmaya devam etmiştir. Kalede bulunan iki el topu Trabzon Müzesindedir.

 

KALE-İ BALA (YUKARI KALE)

 

Çamlıhemşin İlçesi'ne 40 km. uzaklıkta Hisarcık Köyü sınırları içerisinde Fırtına Deresi'nin kaynaklarına hakim bir noktada kurulmuştur. Kaynaklarda geçen bir diğer adı da Varoş Kale'dir

 

Kalenin ana planı dikdörtgen olarak tanımlanabilir. Doğu, güney ve kısmen kuzey sarp kayalıktır. Batı tarafı eğimli bir arazi üzerindedir. Giriş kapısı kuzeybatıdadır. Kalenin kurulduğu yer ve duvar işçiliği bakımından Zil Kale ile ilişkisi açıktır. Zil Kale ile aynı tarihlerde yapılmış olmalıdır (14-15. yüzyıl)

 

FIRTINA’NIN KAMBURLARI

 

Tilmisivat’tan Apevanak yaylasına kadar irili ufaklı 20 kadar taş kemer köprü bulunmaktadır. Bu köprülerin bir kısmı da Ayder’e doğru uzanan Hala Deresi üzerindeki üç köprüdür. Bunlar Hala, Mikrun ve Çuklanut köprüleridir.

 

Fırtına Deresi boyunca uzanan köprüler ise sırasıyla; Tilmisivat, Orenkit, Ham Köprü, Makrevis, Ortan, Kale (ki bu köprünün üzerine beton dökülerek araç yolu için kullanılmaktadır.), Çinçiva, Çilanç (Çat) köprüleridir.Geri kalan köprüler ise Verçenik-Kale yaylasının yol ayrımında yer alan ve yine araç yolu olarak kullanılan ham köprü ile Apevanak, Kale yaylalarındaki küçük taş köprülerdir.

 

Bir de Makrevis gibi bazı köylerin değirmenlerinin yanı başında küçük kemer köprüler bulunmaktadır. En temel özelliği harç kullanılmadan, yontma taş tekniğiyle yapılan bu köprülerin mimarı yönden taş tekniğinde ayrı bir yeri vardır. Bugün de hala kullanılan bu köprülerin bazıları Karayolları tarafından restore edilmiş ancak özellikleri kaybolmuştur. Restore edilen köprüler de Ayder tarafındaki köprülerdir. Çinçiva (Şenyuva) Köprüsü Eski bölgenin yaygın taş köprülerinden birisidir. Tek bir kemerle Fırtına Deresi geçilmiştir. Ayrıca korkuluk duvarı tamir edilerek üzerine demir bir kısım ilave edilmiştir. Köyün yaşlıları H. IIII/M. 1699 tarihli bir kitabesinin 1946 yılındaki bir selde kaybolduğunu kaydederler. Eğer bu doğru ise, yapı bölgenin en eski köprülerinden birisidir.

 

KAÇKARLAR’DA GÜZ SONATI

 

Yaylaları, gölleri, köyleri, mezraları, kemer köprüleri, kalaleri, konakları, her bir renkten çiçekleri, yaban hayvanları ve vadinin mutlu insanları ile Kaçkarlar ağır geçecek bir kışın güz sonatını yaşıyor şimdi..Her bir yaprağında ayrı bir telaş olan ağaçlarının Fırtına’ya saygı duruşu niteliğindeki konumu, evler ve insanların durumu şimdilik keyifli bir mevsime yol alıyor..
Pazartesi, 31 Ekim 2011 20:14

Günlük 6

Bu yazıda Fırtına Vadisi’nin sahip olduğu ekolojik değerlerle ilgili, Türkiye Doğal Hayatı Koruma Vakfı’nın bilgilerinden de yararlanarak bir şeyler anlatmak istedim:

 

Vadide yıllık ortalama yağış miktarı 2000 mm.nin üzerindedir ve yüksek kesimleri sürekli sis altında. Alüviyal akarsu ormanları (kızılağaç), geniş yapraklı ılıman ormanlar (doğu kayını), iğne yapraklı doğu ladini ormanları, yapraklı ve karışık ormanlar, geniş alpin çayırlıklar ve kayalık habitatlar, nadir şimşir ormanları gibi Doğu Karadeniz’e özgü bütün habitatları burada bulmak mümkün. Bu değerlerinden ötürü, Fırtına Vadisi ormanları, WWF (Dünya Doğayı Koruma Vakfı) tarafından Avrupa’da acil korunması gereken 100 ormandan biri olarak ilan edildi.

 

Fırtına Vadisi, Kaçkar Dağları ile birlikte 537 odunsu bitki, 136 kuş, 30 memeli, 21 sürüngen ve 116 endemik bitki türüne ev sahipliği yapar. Fırtına, Hemşin ve Çağlayan dereleri, her yıl Karadeniz’den iç kısımlara göç ederek yumurtadan çıktıkları yere yumurtlayan “deniz alaları”nın da yuvasıdır. (yani üzeri kırmızı pullarla örülü dere alabalığı)

 

Doğu Karadeniz Dağları Önemli Bitki Alanları(ÖBA) içinde Fırtına Vadisi, çeşitli vejetasyon tipleri ve flora zenginliğiyle diğer vadilerden belirgin bir farklılık sergiler. Doğu Karadeniz Bölgesi için yapılan flora çalışmalarının en kapsamlılarından biri olan Rize Florası adlı çalışmada, Fırtına Vadisi’nin Rize ili bitki alanı sayısının yarısından fazlasını barındırdığı ortaya çıktı. Buna göre Kaçkar Dağları, özellikle milli park ve yakın çevresi, Doğu Karadeniz’deki endemik alanların %30'una tek başına ev sahipliği yapıyor. Alanda orman, nemli dere, sucul ve sulak alan, subalpin ve alpin olmak üzere 4 vejetasyon tipi vardır:

 

Orman alanları: Çoğunlukla yapraklı ve iğne yapraklı ormanların egemen olduğu bir kuşaktır. Bu bölümün 300-1500 m yükseltiler arasındaki kesiminde yapraklı türler; 1500 metreden yukarı kesimlere doğru çıkıldıkça, iğne yapraklı türler karışıma daha yüksek oranda katılmaktadır. Doğu kayını (Fagus orientalis), doğu ladini (Picea orientalis), Anadolu kestanesi (Castanea sativa), sapsız meşe (Quercus petraea subsp. iberica), adi gürgen (Carpinus betulus) ve porsuk (Taxus baccata) gibi odunsu türler bulunmaktadır. Bu kuşakta zengin orman altı otsu florası da yer almaktadır. 1500-2000 m yükseltiler arasındaysa nemli-yarı nemli, kışa dayanıklı, iğne yapraklı saf ya da karışık ormanlar yaygın durumdadır. Bu ormanlar; doğu ladini, Doğu Karadeniz göknarı (Abies nordmanniana ssp. nordmanniana), sarıçam, karışık ve saf ormanlarıdır. Kuzey bakılarda meşcere halinde sapsız meşe bulunmaktadır.

 

Nemli dere alanları: Nemli dere vejetasyonunun ana elemanı kızılağaç (Alnus glutinosa) ormanlarıdır. Genellikle 1000 m’nin altındaki dere yataklarında yayılış göstermektedir. Bu orman yapısı, Çamlıhemşin merkezde olarak Zilkale, Çat-Palovit kavşağı ve Çamlıhemşin –Ayder’de bulunmaktadır.

 

Subalpin ve alpin vejetasyonu: Deniz seviyesinden 2200 m, yer yer de 2400 m’lere kadar çıkan ormana ait formasyonlarla, bunun üzerinde yer alan yüksek dağ katı çayırlarından ibarettir. Rize'nin alpin kat vejetasyonu, orman üst sınırından itibaren 3100-3200 m’lere kadar devam eder. Yüksek dağ katı; Sibbaldia parviflora, Alchemilla spp. ve Nardus stricta’nın yaygın ve baskın olduğu alpin çayırlarla; Kafkas orman gülünün (Rhododendron caucasicum) baskın olduğu çalılıklardan oluşmaktadır. Otsu türlerin örtme derecesi %30'u geçmez; çalı tabakasının örtme derecesiyse %70'dir. Bu ormanların tabanlarında liken ve yosunlara rastlanmaktadır. Bu orman yapısı Çamlıhemşin’de Hisarcık Koyu, Lamli-Dilek Dağı, Yukarı Kavrun-Çengovit, Ortayayla köyü-Kumarlık Tepe’de bulunmaktadır.

 

Fırtına Vadisi içerisinde bulunan bitki örtüsü, özellikle belli bazı orman formasyonları ve ekosistemlerle dikkat çekmektedir. Temel olarak, bu ekosistemlerde, değişik yerlerde yayılan üç çeşit formasyon görülmektedir: Alüviyal ormanlar, şimşir ormanları ve doğal yaşlı orman toplulukları.

 

Alüviyal ormanlar: Bu alanlar, yaşam ortamlarındaki değişikliklere dayanabilen çok özel bir ekosistemi, alüviyal akarsu ormanlarını barındırmaktadır. Burada yaşayan bitkiler derin köklüdür ve yüksek bir üreme potansiyeliyle mekanik hasarlara karşı belirgin bir dayanıklılık gösterirler. Bu yapılar, akarsularda yer alan birçok yaşam biçimi için gerekli yerleşim yerlerini sağlarlar.

 

Şimşir ormanları: Fırtına Vadisi’nde bulunan örnekleri, bu türün en dikkat çekici topluluklarını oluşturmaktadır. Ağaçların çaplarının 8-32 cm arasında değişmesi ve boylarının yer yer 8-10 m’ye kadar ulaşmasıyla anıt özelliği kazanmaktadırlar. Bu ormanlar, Fırtına Vadisi’nin en önemli biyolojik kaynak değerlerinden biri olmakla kalmayıp, olağanüstü güzellikleriyle estetik kaynak değerlerinin de başında gelmektedir. Alanın içerisinde ve hemen dışında çeşitli mevkilerde bulunan şimşir (Buxus sempervirens) ormanları dere kenarlarında görülse de, yamaç alanlarda da büyük parçalar halinde bulunabilmektedir. Bu orman parçalarının yaygın olarak bulunduğu yerler, 900-1300 m arasında Çamlıhemşin-Meydan yolu üzerinde, Şimşirlik mevkiinde, Kito ormanlarıyla Palovit Vadisi içinde bulunmaktadır. Şimşir ormanları içerisinde bulunan diğer tipik bitkiler arasında Ilex colchica, Hedera colchica, Rubus spp., Oxalis spp., Trifolium spp. ve bazı mantarlarla yoğun kara yosunları sayılabilir.

 

Doğal yaşlı ormanlar: Doğal Yaşlı Ormanlar yalnızca orman ağaçlarından ibaret değildir. Bu ormanlar doğallık ve yaşlılığı yansıtan özelliklerin, ekosistem sağlığının ve biyolojik çeşitliliğin en mükemmel şekilde korunduğu yerler olarak bilinmektedir. Epifitik bitkilerin çokluğuyla dikkat çeken bu ormanlar, tehlike altındaki türlerin de %13 kadarını içermektedir. Fırtına Vadisi ve Palovit Vadisi, içerdikleri doğal yaşlı ormanlarla, hem bölgenin, hem de ülkenin en bozulmamış birkaç orman ekosistemi arasında değerlendirilebilir. Fırtına Vadisi içerisinde yaklaşık 4603 hektar doğal yaşlı orman bulunmaktadır.

 

YABANİ HAYVANLAR DA KORUNMAYA MUHTAÇ
Bölge, bitki çeşitliliğinin yanı sıra barındırdığı hayvan türleriyle de doğa koruma açısından büyük önem taşımaktadır. Türkiye’de en yoğun bozayı (Ursus arctos) popülasyonunun bulunduğu bölgelerden biri olanda alanda, yaban domuzu (Sus scrofa), çengel boynuzlu dağ keçisi (Rupicapra rupicapra), yaban keçisi (Capra aegagrus), kurt (Canis lupus), tilki (Vulpes vulpes), çakal (Canis aureus), yaban kedisi (Felix silvestris), vaşak (Lynx lynx), karaca (Capreolus capreolus) ve porsuk (Meles meles) en önemli türlerdendir. Daha önceleri yoğun olarak bulunduğu bilinen ulu geyik (Cervus elaphus) özellikle aşırı avcılık nedeniyle artık çok nadir görülmektedir.

 

Alan, içerdiği sakallı akbaba (Gypaetus barbaratus), kızıl akbaba (Gyps fulvus), kara akbaba (Aegypius monachus), kaya kartalı (Aquila chrysaetos), huş tavuğu (Tetrao mlokesewiczi) ve ur keklik (Tetraogallus caspius) popülasyonları nedeniyle, kuş toplulukları bakımından Doğu Karadeniz Dağları Önemli Karasal Alanlar (ÖKA) içinde yer almaktadır.

 

Yakın zamanlara kadar, yöredeki dereler içinde el değmeden kalabilen tek akarsu olan Fırtına Deresi, başta hidroelektrik santraller olmak üzere, yol inşaatları, turizm ve çarpık gelişimin tehdidi altındadır. Özellikle sayıları ve boyutları giderek artan taş ve kum ocakları, alüviyal akarsu ormanlarının hem akışı düzenleme, hem de alabalıklar ve diğer canlılar için yaşam alanı oluşturma işlevine büyük darbe vurmaktadır. Kıyıya yakın kesimdeki sahil ve bataklıklara, nehir ağzındaki bitki topluluklarına ve nadir habitatlara büyük ölçüde zarar verilmiştir.

 

Fırtına Vadisi boyunca yer alan şimşir ormanları, yasa dışı kesimler nedeniyle azalmaktadır. Hemen yanı başındaki Kaçkar Dağları Milli Park sınırlarının, bir ekolojik koridor şeklinde, Fırtına Vadisi’nde yer alan ve mevcut Milli Park sınırları içinde temsil edilmeyen değerli habitatları da içine alacak şekilde genişletilmesi, doğal habitatların bütün bu tehditlere karşı korunmasını güvence altına alacaktır.

 

Bir yeri gezerken, o yerin sadece “manzarası”nın güzel olup olmadığıyla ilgileniyor, arka planında nelerin olduğuna bakmıyoruz. Oysa “dünya yalnız bizim değil.” Fırtına Vadisi gibi Türkiye’de tür ve ekoloji açısından zengin olan yüzlerce alan var. Onları koruyup kollamak da bize düşüyor, değil mi?

 

Uğur Biryol
Bu e-Posta adresi istenmeyen posta engelleyicileri tarafından korunuyor. Görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir.
Bu e-Posta adresi istenmeyen posta engelleyicileri tarafından korunuyor. Görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir.