Göynük, Dokurcun, Akyazı

19 Mayıs tatili hafta sonu ile birleşince 3 günlük bir tatil ortaya çıkmıştı. Bunu değerlendirmemek olmazdı. 2 Yıl önceki gibi (Bkz: İki teker üzerinde Afyon-Antalya) bir faaliyet yapalım dedik ama ekip biraz dağılmıştı. Savaş artık evliydi (aslında ne olacak, bende 20 yıldır evliyim), Ahmet’de kendini kayalara vurmuştu.





Kala kala Mustafa ve ben kalmıştık. Planlarımızı yaptık, daha doğrusu ben başka Mustafa başka plan yapmışız. Benimki biraz daha uzun, daha manzaralı ve daha zordu. Hele bir yola çıkalım karar veririz dedik, kervan yolda düzülür misali.

17 Mayıs cumartesi:

İşlerimiz dolayısıyla yola çıkışız saat 18:00 de gerçekleşebildi. Alifuatpaşa’ya kadar  trafik açısından sıkıntılı ama hızlı bir şekilde gittik. Akşam yemeğini orada yedik.  Geyve Boğazını geçip bu taraflara gelince hayat müthiş ucuzluyor. Yemeğe 20 ytl verdik. Ama bu, faaliyetin en pahalı yemeğiydi dersem inanın.


Geyve’ye uğramadan Taraklı yokuşlarına sardık. Faaliyet yapmayı düşünmüş ama doğru dürüst bir antrenman yapmamıştık. Mustafa frenleri sıkışık kaldığı için, bende vites bire geçmediği için gidemediğimizi iddia edip kendi kendimizi kandırıyorduk. Sık sık mola vererek yokuşların çıkışını zor da olsa bitirdik. İniş ise gece vakti olsa da çok güzeldi.  Gece bahçesine kamp atmayı düşündüğümüz ılıca işletmecisiyle anlaşamadık. Kamp atmamıza izin vermedi, oda fiyatı da bize pahalı geldiğinden  kampı 500 metre aşağıdaki çeşmenin sundurmasının altına attık. Yattığımızda saat 02:00 olmuştu.






18 Mayıs Pazar:


Dün geceki faaliyet esnasında “nedense” Mustafa’nın planı bana cazip gelmeye başladı.  Dolayısıyla sabah çok rahat hareket ederek kahvaltı yaptık. Acelemiz yoktu artık. Yola çıktıktan  sonra 5 km ötedeki Taraklı’da biraz vakit geçirdik.  Daha sonra Göynük’e doğru yola koyulduk.  Bir sebeple önünde durduğumuz süt işletmesinin tezgahtarı bize ayran ikram etti. Ayran çok güzeldi. Tamamen doğalmış ve direkt sütten imal ediliyormuş. İçinde koruyucu madde olmadığından çabuk bozuluyormuş. Bu nedenle dağıtımı yokmuş, sadece düğünlere vs cemiyetlere kısa sürede tüketilmek üzere toptan veriyormuş.  Yoldan özellikle yabancı bisikletlilerin geçtiğini anlattı.


Göynükte uzunca bir mola verip yemek yedik, gezdik. Tavuk yemekleri yapan  bir lokantada ki masrafımız sadece 11 YTL idi.  Geçitten geçeceğimizi öğrenenler bizi vazgeçirmeye çalışsa da biz yolumuza devam ettik.  Yolda yanımızdan traktörle geçen köylüye az ilerde tarlasında rastladık. Konuşma arasında ben “sizin Türk olduğunuzu anladım, yabancılar çok kalite bisikletlerle geziyor” diyecek kadar bir gözlem şansına sahip olduğunu hayretler içinde gördük. Yabancıların binlerce kilometre uzaktan gelip gördüğü bölgemizi daha yeni geziyor olmanın mahcubiyetini yaşadık. Bu arada adam bizim bisikletlere çakma imasında bulunmuş oldu ya neyse.

Hacıayaz geçidine kadar Taraklı yokuşlarına nispeten çok kolay tırmandık. Çok da zor ve uzun bir yokuş değilmiş. Tam tepedeki tabelalar evlere şenlikti.





Kısa molanın ardından kendimizi yer çekiminin etkisine bırakıp hemen hiç pedal basmadan 20 km yol kat ederek Mudurnu-Adapazarı yoluna çıktık. Hacıayaz’dan sonra yol iki tarafı duvar gibi vadi yamaçları ve arada akan derenin yanından geçiyor.  Yer yer iki araç geçemeyecek kadar daralan yerler var. Mutlaka görülmesi lazım bir bölge.

Yol bundan sonra sürekli dere kenarından gidiyor, buna bir de tavuk çiftliklerinin atıkları eklenince sineklerin üremesi için çok uygun bir ortam oluşuyor. Hızla giderken de bunlar ağzınıza gözünüze doluyor.  Gözlerimi sinekten korumak için akşam karanlığında da güneş gözlüğümü takmak zorunda kaldım. Bir dahaki sefere şeffaf bir gözlük almadan yola çıkmam.

Akşam yemeğini Taşkesti’de yedik. Bu sefer gerçekten tıka basa yedik ama hesap yine 20 ytl sınırında kaldı. Kamp için düşündüğümüz Ilıca (bu başka Ilıca) köyüne kadar gece karanlığında pedal bastık.

Ilıcanın ismini çok kısa zaman önce duymuştuk. Köye ismini veren ılıcanın İstanbul’dan yıllardır gelen müşterileri olduğunu ve yataklarının tamamen dolu olduğunu duyunca bir kez daha hayretler içinde kaldık. Yeni işletmeci buraya devre mülk sistemi kuracakmış. Aynı zamanda bir su parkı da planda var. Bölge köylüsü için güzel, gerçek doğa severler için kötü haber. Bölge hızla gelişirken doğa da aynı hızla kirlenecek. İnşaatlar başlamadan burayı mutlaka görün.

Ilıcanın odaları 3 kişilik televizyonlu banyolu vs konforu da var. Fiyat oda başı 45 YTl. Bu sefer biz fiyata razı olacaktık ama dediğim gibi odalar doluydu.

Bu sefer çadır için gösterilen yer kahvenin sundurmasının altıydı.





19 Mayıs Pazartesi:


Kahvaltı ve ılıcada banyo keyfinden sonra son etap için pedal basmaya başladık.

Köyün rakımı 500 metre civarındaydı, Adapazarı’nın rakımı ise 30 metre. Bu durumda bu gün sürekli ineceğiz diye düşünürken karşımıza sürpriz yokuşlar çıkınca biraz bozulduk.


Dokurcun Taşkesti arasında daha önce kullanılan yolun karşı yamacına şu an kullandığımız yol açılmıştı. Bu yol henüz haritalarda bile kayıtlı değil ama Google earthda gözüküyor. Yol bu yakanın makus talihini müthiş bir şekilde değiştirmiş. Yatırım yapmayı düşünenlere görmelerini tavsiye derim.

Yokuşlardan aşağıya iniş başlamıştı. Mustafa çok hızla gidiyordu, dar ve kapalı viraja hızla girdi. Ben onun kadar iyi kullanamadığımdan fren yaparak girdim. Virajı dönünce bir baktım Mustafa ayakta beni bekliyor. Nasıl bu kadar çabuk durdu acaba diye düşünürken “düştüm abi” dedi.  Biraz kolu çizilmişti, kafayı yani kaskı da yere vurmuştu. Kaksı takmanın faydasına da böylece görmüş olduk.

Yeni açılan yoldan Dokurcun’a ulaştık. Buradaki yemek, çay ve “uyku” molasından sonra da Adapazarı’na kadar pedal bastık.

Adapazarı’na girdiğimizde saatler 20:00 yi gösteriyordu.


Haritalar;




Tavsiyeler  :
Bu güzergahı, Nallıhanı’da ekleyerek mutlaka görün. Bölgenin güzelliğinin sizi çok şaşırtacağına eminim.
Fiyatlar inanılmaz ucuz.  2,5 Günlük faaliyette kişi başı toplam maliyet 50-60 ytl kadar tuttu.
Tek olumsuz yön hemen her yerdeki tavuk çiftliklerinin ve atıklarının kokusu.

Not: Fotoğraf makinem bozulduğu için fotoğraflar ve video cep telefonu ile çekilmiştir.


Kenan HAZAR
Bu e-Posta adresi istenmeyen posta engelleyicileri tarafından korunuyor. Görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir.
http://www.sakaryadagcilik.org/
Okunma 66802 defa Son Düzenlenme Cumartesi, 29 Ekim 2011 20:54
Yorum eklemek için giriş yapın