KINABALU DAĞI TIRMANIŞI

GÜNEYDOĞU ASYA EN YÜKSEK ZİRVESİ (BORNEO ADASI) KİNABALU DAĞI




EKİP:Haki ENGİN,Ebru OZAGCA
Tarih:16-23 Mart 2008

Sevgili Dostlar,
16 Mart 2008 tarihinde Güneydoğu Asya’nın en yüksek dağı olan Kinabalu Dağı’na (Lows Peak) çıkmak üzere, yaklaşık 16 saat süren uçak yolculuğu (Dubai,Singapur,Kuala Lumpur duraklarının ardından)nihayet Borneo Adası’ndaki Kota Kinabalu şehrine 17 Mart’ta ulaştık.

Borneo Adası;Güney Yarım Kürede,Pasifik Okyanusu üzerinde Ekvator’a çok yakın, Endonezya,Malezya ve Brunei Krallığı’ndan oluşan büyük bir yüz ölçümüne sahip bir ada.

Tırmanışı gerçekleştirmeyi planladığımız 4095,2metrelik Kinabalu Dağı; Kinabalu Milli Parkının içinde bulunuyor.1500m.yükseklikte başlayan Milli Park,Dünya Mirasını Koruma Programı altında.Binlerce çeşit endemik tropikal bitki ve faunayı içinde barındırıyor.




Singapur’dan Kota Kinabalu şehri(Malezya)sadece bir saat sürüyormuş.Biz uçak biletlerini ayırma telaşında, haritaya bakmadığımızdan Singapur’dan önce Malezya’nın başkenti Kuala Lumpur’a 1 saat uçtuk.Çok geniş bir alanda kurulu olan havaalanında,dış hatlardan iç hatlara,sadece otobüs veya taksi ile geçmek olası.Otobüs ile bir buçuk saat,taksi ile bir saat sürüyor. Buradan aktarma yaptığımız uçak Kota Kinabalu’ya 2,5 saat sonra ulaştırabildi. “Yollardan şaşkın ve de yorgun havaalanından şehir merkezine nasıl varırız?” ,diye bakınırken, yanındaki üzümleri atıştıra atıştıra jipini süren 70 yaşlarındaki hacı Fatima Ana,asistanı ile bizi şehre,tur şirketlerinin merkezine kadar götürdü.

Küresel ısınmanın etkisi burada da hissediliyor.Normalde Aralık sonu bitmesi gereken Muson Yağmurları,adaya vardığımız tarihlerde hala tüm şiddeti ile devam ediyordu. Çok sıcak ve nemli hava,ılık rüzgarı takiben aniden kararıyor,aralıksız çok şiddetli yağmurlar yağıyordu.




Kinabalu Dağı’na çıkış tur şirketleri aracılığı ile yapılıyor. Fakat oranın şartlarına göre oldukça yüksek maliyetli. Biz çeşitli kaynaklardan elde ettiğimiz bilgilere dayanarak, şansımızı denemeye ve dağ çıkışını kendi başımıza gerçekleştirmeye karar verdik.

Pasifik Okyanusu kıyısındaki şehirden 4100 metre yükseklikteki Dağın bulunduğu Milli Park bölgesine,oldukça eski dolmuşların bir buçuk saatte ulaştığını öğrendik.Uzun bir yolculuk ve sıfır rakımlı şehir merkezinden geldiğimiz düşünülürse, aklimizasyon ve yüksek irtifaya karşı,geceyi Milli Park civarında geçirmemiz gerekiyordu.Saat 17 civarı ulaştığımız milli park yetkilileri, tur aracılığı ile gelmediğimizi öğrenince bölgede kalacak yerlerin tamamen dolu olduğunu,şehir merkezine geri dönerek tur almamız gerektiğini söylediler(!)İşbilir bir görevliyi gözümüze kestirip, büyük bir pazarlık yaptık ve nihayetinde ertesi güne dağa çıkış için gerekli izinleri ve rehberi ayarlayabildik.Tırmanış rotası rehbere kesinlikle ihtiyaç duyulmayan bir rota.Fakat belli bir ücret karşılığı rehber tutulmazsa,dağa çıkmak için izin alınamıyor.




Birinci kamp için ilk geceyi park civarında 1500m.yükseklikteki bir köy kulübesinde geçirdik. Sabaha kadar yağan şiddetli sıcak muson yağmurları arasında, tırmanışımızın nasıl geçeceğini heyecan ve merakla düşünürken enfes dağ havasında çok dinç kalktık.Sabah 07:00 ‘de Park görevlisi,bizi rehberimiz Jamal yani Cemil ile tanıştırdı.
Oldukça nemli havada, rehberimizle Timpohon Kapısı’ndan, ana kampa doğru balta girmemiş orman içindeki tek patikadan tırmanışa başladık. Patika oldukça dik,yer yer doğal ağaç ve kaya merdivenlerden, yer yer toprak zeminden yükselmekteydi.Su ve ihtiyaç molası için yedi dinlenme noktası bulunmaktaydı.
Patika boyunca karşılaştığımız çeşitli kuşlar,etobur bitkiler( Pinguicula ,crystallina ve balcanica,Utricularia)dev yağmur ormanları bitkileri arasında tırmanışımıza devam ettik. 3200 metredeki ana kampın bulunduğu Laban Rata’ya 6 saat süren dik bir tırmanış sonunda ulaştık. Dünya’nın farklı ülkelerinden gelen dağcılar ile Türkiye’den katılan sadece bizdik.

Hava ve atmosfere alışmak için bu rakımda da en az bir gece geçirmek gerekiyordu.Tahmin ettiğimiz gibi dağcıların kaldığı “Laban Rata Hut” tamamen dolu idi.Rehberimiz Cemil’in yardımıyla, bölgedeki 3 dağ kulübesinden,tek konforu çok az suyu akan musluk olan kulübede, birkaç saat sonra tırmanış için buluşmak üzere, dinlenmeye çekilebildik.Planladığımız üzere sabah 02:00 sularında zirve tırmanışı için hazırdık.02:30’da tırmanışa başladık.Yer yer ağır yağmur ve şiddetli rüzgar altında,ummadığım kadar dik ,yaklaşık 60 derecelik bir açı ile, sabit döşenmiş hat boyunca tırmanışı sürdürdük. Gür orman örtüsü neredeyse 3600metreye kadar bize eşlik etti.

Rota boyunca akut sebebiyle bir çok dönen oldu.Japon,Rus,Avustralyalı ve yerli yaklaşık 30 dağcı ile saat 06:00 civarı güneş tam doğarken zirveye ulaşmayı başardık.

4095,2metrede Güney Doğu Asya’nın en yüksek zirvesi, Pasifiğin ortası, Tahtalı zirvesindeki manzaraya çok benziyordu. Zirveden eteklerine doğru uzanan yağmur ormanları ve muhteşem sahilleri ile Pasifik ayaklarımızın altındaydı. Yirmi dakikalık kutlama, fotoğraf ve film çekiminin ardından ana kampa inişe başladık.Sabah 8 gibi döndüğümüz ana kamptaki kısa bir dinlenme sonrası ,tırmanışın başladığı noktaya hareket ettik.Aralıksız yağmurlar, inişi oldukça riskli ,kaygan toprak zemin üzerinde bazen imkansız hale getirdi. Kayıp düşmeler çoktu. Azami dikkatle zirveden 10 saatlik zorlu bir iniş sonrası Milli Park çıkış noktasına ulaştık.Rehberimizle vedalaştıktan sonra, bir gece önce kaldığımız köy kulübesine geri giderek, envai çeşitli Asya yemekleri ve tropikal meyveler ile kendimizi ödüllendirdik.




Bir sonraki gün daha önceden planladığımız üzere Kota Kinabalu şehir merkezinden 2 saatlik bir yolculuk ile Wetland Garama kasabasına yakın nehir boyunca tekne ile Yağmur Ormanlarının derinliklerine girip yaban hayatını,proboscis maymunlarını fotoğraflamaya çalıştık.

Bir sonraki seferde buluşmak üzere,
Doğa ile barışık nice güzel etkinliklere birlikte olabilme ümidiyle...

Haki Engin
Ebru OZAGCA
Okunma 13095 defa Son Düzenlenme Cumartesi, 29 Ekim 2011 20:54
Yorum eklemek için giriş yapın