Bolkar Medetsiz Dağı Tırmanışı




Saat 9.00’da Beşiktaş’tan servise geç kalmamızla başlayan yolculuğumuz, servisin de trafikten dolayı geç gelmesiyle hafif bir adrenalinle başladı. Otogardan 10.30’da hareket eden otobüsümüz, 12.00 civarı İstanbul’dan çıkabildi ve saat 8.45’te Niğde Ulukışla’da indik. İzmir’den gelen arkadaşlarımızla da buluştuktan sonra, onların otobüsüne binerek alışveriş yapmak için Darboğaz Kasabası’nda durduk. Burada yarım saat kadar alışveriş yapıp eksikleri tamamladıktan sonra, 21 kişilik ekibimizle traktöre binerek kamp alanına yola koyulduk. Yaklaşık 40 dakikalık bir yolculuktan sonra kamp alanımız olan Meydan Yaylası’na ulaştık. Yolda biraz çiseleyen yağmur, çadırlarımızı kurarken de devam etti.
Bir saatlik yerleşme ve atıştırma molasından sonra zirve için keşif yürüyüşüne koyulduk. Kapalı, bulutlu ama yağmursuz havada bir buçuk saatlik yürüyüşten sonra Bolkar Karagöl’de mola verdik. Bazılarımız çimenlerde yorgun vücutlarını dinlendirirken, bazılarımız da çevreden güzel pozlar yakalamak için fotoğraf turuna çıktı. İstanbul’dan gelen bizlerde, İzmir Patikatrek Grubundan daha önceden tanışmadığımız arkadaşlarla muhabbet etmeye başladık. 




Saat 18.00 gibi kamp alanına dönerek akşam yemeği hazırlıklarına başlanıldı. Ben ve Kaçkar Trans Geçişinde tanıştığım arkadaşlarım Yüksel, Özgür ve partneri Aydın’la sularımızı ısıtıp, tepedeki kayalıklara çıkarak kahve keyfi yaptık. Bu esnada Osman’da kamp alanı çevresinde fotoğraf çekmeye çıktı. Aydın ve Özgür’ün yaptığı güzel çorbanın yanında benim yaptığım sos ve Yüksel’in makarnasıyla akşam yemeğimizi de yiyip, gece 04.00’de kalkmak üzere çadırlarımıza çekildik.
Saat 04.00’te kalkıp, hızlıca bir kahvaltı yaptıktan sonra 05.00 gibi zirve yolculuğuna başladık. Çok güzel açık bir havada yürüyüş yaparken, bazı arkadaşlar fotoğraf çekmek ve çevreyi gezmek için kampta kaldılar. Kalabalık bir grup olduğumuzdan ve herkesin Medetsiz Zirvesi Yapmak istememesinden dolayı 3055m yüksekliğindeki Koyun aşığı Tepesine saat 09.00 civarı ulaştık. Burada çekilen anı fotoğraflarından sonra, ekibin kalanıyla buluşmak için Karagöl’e doğru inişe geçtik.





Kampta kalan arkadaşlarımızın getirdiği sıcak su ve yanımızda götürdüğümüz yiyeceklerle göl çevresinde güzel bir piknik yapıp, çimlerde uzanıp, muhabbete daldık. Toros kurbağalarının çiftleşme dönemi olduğundan ve sadece burada bulunan bir tür olduğundan, onları da rahatsız etmemeye özen gösterdik. Bir buçuk iki saatlik bir moladan sonra grupça daha yukarıda bulunan Çinili Göl’e gittik. Muazzam bir manzaraya sahip olan Çinili Göl’ün büyük bir kısmı hala buz tutmuş durumdaydı. Grup burada dinlenip muhabbet ederken, bizde Osman’la gölün çevresinde keşif yürüyüşüne koyulduk. Osman güzel manzaraları sonsuzlaştırırken, bende anın keyfini sürüyordum. Bazı yerlerde, kayalar ile gölün buz tutmuş kısımları arasında yürüyüş için çok yeterli alan olmadığından, geçişlerde heyecanlı dakikalar yaşadık! 35 km ötemizde de olsa Aladağlar Demirkazık’la anı fotoğrafları da çektikten sonra, grupla buluşup kamp alanımıza geri döndük.




Çadırlara ulaştığımızda biraz ilerimizde köy çocuklarının futbol oynadığını görünce, bizde hemen çift kale maç yapalım mı diye sorarak, çok hummalı bir maçın içinde bulduk kendimizi…5 kişilik köy çocuklarının oluşturduğu takıma karşı, ben ve Hale’nin de içinde bulunduğu 6 kişilik bizim takım, çok iyi bir performans sergilemesine rağmen 6-4 yenildik. Yaptığım faullerle bende birkaç çocuğun futbol hayatını bitirdim!
Bu yorgunluğun üzerine hep birlikte güzel yemekler yapıp, leziz bir akşam yemeğinden sonra, mumlar ve ateş çevresinde şarkılar söyleyip, çay-kahve içip, derin muhabbetlere daldık.
Sabah 06.00 da kalkmak her ne kadar zor olduysa da, kahvaltı, çadırları toplama ve mıntıka temizliğinden sonra, saat 08.00 gibi traktöre atlayıp Meydan Yaylası’ndan ayrıldık. Darboğaz kasabası’nda Yüksel’in yaptığı türk kahvelerimizi de içtikten sonra, Patikatrek grubu İzmir’e, bizde İstanbul’a yola koyulduk.
Saat 11.00 gibi Ulukışla’da diğer gruptan ayrılıp, Osman’la dönüş biletlerimizi ayarlamaya çalıştık. İstanbul’a giden araçların saat 18.00-18.30 gibi geçiyor olması ve Ankara ve Konya’ya giden araçların hepsinin dolu olması biraz moralimizi bozsa da Gaziantepli tüccar bir abinin bizi arabasına almasıyla yolculuğumuz saat 21.00 de İstanbul’da noktalandı. 




Yazı: Gülin ALKAN
Fotoğraflar: Osman TEMİZEL
Okunma 88282 defa Son Düzenlenme Cumartesi, 29 Ekim 2011 20:54
Yorum eklemek için giriş yapın