Aladağlar yedigöller Solo

 

 

Bu e-Posta adresi istenmeyen posta engelleyicileri tarafından korunuyor. Görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir.
Evrençiftçi
23 – 31 Temmuz 2005 tarihleri arasında yaptığım  solo Aladağlar faaliyeti raporu:
 

Faaliyetin amacı, patikaların dışına pek çıkmadan, teknik tırmanış yapmadan özellikle Yedigöller bölgesinde ve civarında dolaşmaktı. Aşağıdaki açıklamalarda geçen “tırmanış” kelimesi teknik tırmanış olarak algılanmamalıdır. Yanımda teknik malzeme yoktu ve teknik tırmanış yapmadım.

Faaliyeti tek başıma ve çadırsız olarak yaptım. Yanımda Tunç Fındık’ ın 1/25000’ lik krokisi, pusula ve altimetre vardı.

Tek başına olmam, -o  tarihlerde o bölgeye benimle gitmek isteyecek insan bulmamın zorluğunun yanı sıra- aslında bir tercihti. Böyle bir tecrübeyi yaşamak istedim. Çadırsız olmam ise: Aslında bu faaliyeti uzun uzadıya planlamadım. Karar verdim ve gittim.  Takvimim böyle olmasını gerektiriyordu. Bu yüzden -çok ta gerekli görmediğim- çadır arayışıyla vakit ve motivasyon kaybetmek istemedim..

 

1.Gün (Cumartesi)
 

Geçen gece Ankara’ dan bindiğim otobüsle bu sabah Niğde’ ye ulaştım. Hava güneşli ve güzeldi. Alışverişten sonra saat 9 gibi Çamardı minibüsüne bindim. Minibüsten inince –minibüste tanıştığım- 5 kişilik bir grupla beraber traktör kiralayıp saat 2 civarında Sokulupınar’ a(~2000 m.)  ulaştık. Bu popüler kamp bölgesinde, turist kafileleri için hazırlanmış ticari kamplar mevcuttu. Bunların dışında, ayrı bir alana kamp atmış birkaç dağcı grubu vardı.  Beraberimdekiler, klasik rotasından Demirkazık’ a tırmanmayı planlıyordu ve bugün bir keşif yapmak istiyorlardı. Bir şeyler yeyip biraz dinlendikten sonra bivak malzemelerimi Sokulupınar’ da bırakıp,  onlarla beraber  Narpuz Vadisi’ nin sonuna kadar yürüdüm. Civarı dolaştıktan sonra grubun bir kısmıyla beraber Demirkazık Doğu Geçidi’ nin çarşağı boyunca tırmandım. Çarşağın bitiminden (3400 m.) sonra biraz daha yükselip geri döndük. Çarşak inişi sırasında gruptan ayrıldım. Sokulupınar’ a dönerken,  diğer tarafı Yedigöller’ e çıkan Yasemin Geçidi’ ni fark ettim. Tehlikeli olduğu için pek tercih edilmeyen bu geçit -yakından incelemesem de- dik gözüküyordu ve tabi ki  benim de tercihim olmayacaktı. Kampa döndüğümde hava kararıyordu. İlk gün 3400 m.’ yi aşmış olmam nedeniyle biraz başım ağrıyordu ve halsizdim (2 gün Ankara’ da  da  kalmamış olsam direk deniz seviyesinden 3400‘ e çıkmış olacaktım J). Yine de yatmam geç saatleri buldu.

 

2.Gün (Pazar)
 

Bugün Karayalak Vadisi boyunca ilerleyip, Çelikbuyduran’ ı geçip Yedigöller’ e ulaşmayı planlıyordum. Geçen günün yorgunluğunun ve geç yatmamın etkisiyle sabah geç kalktım. Kahvaltıyı yapıp hazırlanana kadar saat 11’ i geçti. Kısa bir yürüyüşle Karayalak Vadisi’ ne ulaştım. Vadi, Kapı denilen bölgede dikleşiyordu, bunun haricinde genel olarak orta eğimli  bir patika biçiminde ilerliyor ve Çelikbuyduran Boğazında bitiyordu. Vadi boyunca turist gruplarıyla karşılaştım. Saat 4 ‘ e yakalaşırken Çelikbuyduran’ ın eteklerine ulaşmıştım (3000 m. civarında). Boğazı geçmek için yaklaşık 200 m. daha yükselmem gerekiyordu ki yağmur ve ardından çok şiddetli bir dolu başladı. Hafif negatif eğimli bir kayanın dibine sığındım. Boğaz, bulutlarla tamamen kapanmıştı ve yıldırım sesleri daha önce hiç duymadığım kadar şiddetli geliyordu. Civardaki taşların yardımıyla kendime (olabildiğince) uygun bir bivak alanı hazırladım ve sabaha kadar orda kaldım. Matın çoğunu ve çantamı yağmura karşı siper olarak kullandım ve yanımda bulunan battal boy çöp torbaları da işe yaradı. Dolu, ayni şiddette 2-3 saat sürdü ve yağdığı süre boyunca beni çok zorladı. Yağmur, -şiddetini azaltarak- geç saatlere kadar yağdı. Bu, aslında çadırsız gelerek kabul ettiğim bir riskti; ancak açıkçası bu şiddette bir yağışla bu kadar korunaksız bir yerde karşılaşmayı ummuyordum. Tulumun ufak bir kısmı ve elbiselerimin çoğu ıslanmış olduğundan sabaha kadar ısınamadım ve gece 1-2 saat uyuyabildim.

 

3.Gün (Pazartesi)
 

Sabah güneş doğarken de uyanık olmama rağmen tulumdan çıkmam 8’ i buldu. Bir süre çevrede güneş gören yerlerde yürüyüp ısındıktan sonra kahvaltı yapıp yola koyuldum. Kısa süre sonra boğaza ulaştım. Solumda Emler zirvesi görünüyordu. Bulunduğum noktadan yaklaşık 250m. daha yüksekti ve turist gruplarının bile zorlanmadan çıkabildiği bir patikası vardı. Yüksüz olarak zirveye ulaşmam yaklaşık yarım saat sürdü. Manzara çok etkileyiciydi. Zirveden Yedigöller Platosu’ nun tamamı, Demirkazık’ ın güneyi, civardaki bütün önemli yükseltiler, hatta Ordos’ tan itibaren geldiğim yolun çoğu gözüküyordu. Sırt boyunca biraz yürüdükten sonra aşağıya indim. Boğazı geçip yaklaşık 45 dakika yürüdükten sonra Yedigöller de Büyük Göl civarına ulaştım. Bölge o kadar ticarileşmiş ki, turist kamplarınca sahiplenilmemiş bir düzlük bulmak bile ciddi bir sorun. Sonunda kullanılmayan boş bir çadırın bulunduğu bir düzlük buldum ve yerleştim. Gün bölgeyi ve yakın çevresini gezerek geçti. Akşam, ertesi gün Karagöl civarını gitmeyi planladım ve faaliyette yemek için bir tost hazırladım.Gece boş çadırın yanında bivak yaptım(!)

 

4.Gün (Salı)
 

Cep telefonunu sabah 5’ e kurmuştum. Uyanınca çok yorgun olduğumu ve faaliyeti bugün yapamayacağımı, dinlenmem gerektiğini fark ettim. Tekrar uyudum. Gün, dinlenmekle, civarda dolaşmakla ve turist rehberleriyle konuşmakla geçti. Çadırın sahibini buldum ve ertesi gün -faaliyet sırasında-  bivak malzemelerimi koymak için izin aldım. Gece, ertesi gün için hazırlık yaparak gecikmeden –bu kez çadırın içinde- yattım.

 

5.Gün (Çarşamba)
 

Saat 5 gibi uyanıp 6 gibi kamptan ayrıldım. Hedef  Kızılyar Üçköşe Geçidinden geçip Karagöl ’ e, oradan Boruklu Kuzeybatı Geçidinden geçip Kokorot Vadi’sine ulaşmaktı. Bir süre yürüdükten sonra Üçköşe Geçidinin olmasını beklediğim bölgeye ulaştım ve geçidi aramaya başladım. Ancak emin olamıyordum. Epeyi aradıktan sonra, emin olamasam da geçit olduğunu düşündüğüm bir tepeye çıkmaya karar verdim. Genellikle çarşak zeminde geçen dikkatli ve temkinli olarak yaptığım yorucu bir tırmanıştan sonra sırta ulaştım. Sırtın ardı rahat bir çarşak inişiydi ve Karagöl bölgesine çıktığı açıktı. Sağda, 10 dakika mesafede, Üçköşe Sivrisi olduğunu düşündüğüm bir zirve vardı. Ancak onun doğusunda, haritada bulamadığım bir zirve daha vardı! İlk zirveye, ardından da ikincisine yürüdüm.  Bulunduğum yer hakkında tereddütteydim. Orda, -tahminim 1.5 saat boyunca- haritayı ve zirve defteri niyetine bırakılmış notları inceledikten sonra bulunduğum zirvenin H2, Üçköşe Sivrisi sandığım yerin H3 olduğunu ve oraya geçitle ilgisi olmayan bir yerden vardığımı anladım. Geçidin gerçek yerini tespit ettim. Güneydoğu’ da H1 ve onun güneyinde Kokorot Vadi’ si gözüküyordu. H1 ile aramda bir sırt vardı. Sırt boyunca yürüyüp H1 zirvesini yaptım. Boruklu geçidi önümde, Kokorot sağımdaydı. Saat 2-3 civarındaydı. Zirvede pazartesi gecesi (faaliyet salı günü olacak düşüncesiyle) hazırladığım sosis ve ton balıklı tostu yedim ve kısa süre sonra kilitlendim! Resmen adım atamıyordum. Tost bozulmuştu ve kamptan en uzak olduğum yerde etkisini göstermişti. Karagöl vadisine girip Üçköşe geçidine ulaşmayı planladım. Büyük zorluklarla ve çok yavaş ilerleyebiliyordum. Bir süre sonra kendimi zorlayarak yediklerimi kusmaya çalıştım. 1-2 saat boyunca aralıklı olarak bunu yaptıktan sonra geçidin eteklerine ulaştığımda kısmen rahatlamıştım. Akşam olmak üzereydi, çok yorgun ve halsizdim. Önümde dik ve çok yorucu bir yokuş vardı. Tulumumda rahat bir gece geçirmenin motivasyonuyla limitlerimi zorluyordum. Nihayet saat 11 gibi geçidi geçtim. Ayakta zor duruyordum. Bundan sonrasının iniş olmasının mutluluğuyla ilerliyordum; ancak bir süre sonra geçitten sonra yanlış yöne döndüğümü fark ettim. Direktaş ‘ın solundan gitmem gerekirken sağından ilerliyordum. Epeyi alçalmıştım ve bütün yolu geri çıkmam gerekiyordu. Devam edersem Hacer Vadisi’ ne ulaşacaktım. Haritaya göre Hacer, Yedigöller’ e direk çıkıyordu. Bu yüzden devam etmeye karar verdim. İndikçe eğim artıyor ve beni sağa doğru ilerlemeye zorluyordu. Kampın solda olduğunu ve kamptan uzaklaştığımın farkındaydım ama artık indiğim bütün yolu geri dönmek ölüm gibi geliyordu ve sonuçta direk kampa çıkan bir vadiye ulaşacaktım, yani kaybolamazdım. Sonunda vadiye ulaştığımda epeyi rahatlamıştım, 1 saat içinde kampa ulaşacağımı tahmin ediyordum. Kamp batıdaydı ve vadide batı yönünde ilerliyordum. Kamptan alçaktaydım ve genel olarak yokuş çıkıyordum. Sorun yok gibiydi ki bir süre sonra doğu yönünde ilerlediğimi fark ettim ve epeyidir yokuş iniyordum. Haritada 180 derecelik bir dönüş gözükmüyordu. Pusulaya ilk başta yanlış bakmışımdır diye düşünüp geri döndüm. Ancak bir süre sonra yine doğuya doğru ilerlediğimi fark ettim. Saat  4’ ü geçiyordu. Geceyi rahat geçirme yönündeki motivasyonum anlamsızlaşmıştı, duraklamalar dahil 22 saattir yürüyordum ve saatler önce yapmam gerekeni yaptım: Bir kayanın dibine uzandım.

 

6.Gün (Perşembe)
 

1-2 saat uyuduktan sonra uyandım. Batıya doğru biraz ilerledikten sonra bir düzlüğe ulaştım. Burada yol ayrılıyordu. Vadi düz devam ediyordu, sola doğru belli belirsiz bir yol gidiyordu, bir yol ise sola doğru iyice dönüp bir tepeye tırmanıyordu ve fark ettim ki geçen gece bu yoldan ilerlemiş, sonra o tepeden tekrar Hacer’ e - ters yöne doğru – inmiştim. Düzlükten her yöne giden patikalar vardı. Harita üzerinde bulunduğum noktayı ancak kabaca tespit edebildiğim için yorum yapamıyordum. Bu aşamada, yükseklik bilgisi de tam yerimi tespit etmemi sağlayamıyordu; çünkü saatimi deniz seviyesinde sıfırlamamıştım ve haritaya göre hem yüksek hem de alçak gözüken ölçümler yaptığım olmuştu. Düz ilerledim: sonuçta vadi o yönde ilerliyor gibiydi. Haritada sola meyil vardı ama ben bu dönüşün daha ilerde olacağını düşünüyordum. Biraz ilerde bir yol gerçekten sola doğru ayrılıyordu. Sola döndüm. Biraz ilerde yol tekrar ayrıldı. Bana mantıklı gözüken bütün ihtimalleri denedim, ama yolların hepsi bir biçimde bitiyordu. Bu arada verdiğim bir molada 45 dakika civarında uyudum. Sola döndüğüm ayrıma geldim. Bu sefer vadi boyunca düz ilerledim. Ancak o yol da bir süre sonra bitti. Bu bölgede girmediğim sadece bir sağa dönüş vardı.hemen sola dönerse haritayla çelişmez diye düşündüm ve sağa döndüm. Dik bir yokuştu ve yokuşun bitiminde yol gerçekten sola dönüyordu ve daha da yükseliyordu. Epeyi yükseldikten sonra doğru yolun o da olmadığını fark ettim. Akşam oluyordu ve daha alçakta bivak yapmak istiyordum. Hızla geri döndüm.  Aşağı inerken ağzı taşlarla kapatılmış bir oyuk buldum. Belli ki birisi önceden burada bivaklamıştı. Yani hazıra kondum. Gece birkaç saat uyuyabildim.

 

7.Gün (Cuma)
 

Gece bivak yaptığım yerde üşüyordum. Dışarı çıkıp yürürsem ısınacağımı biliyordum.  Bivaktan çıktığımda güneşin doğmasına yaklaşık 45 dakika vardı. Bivak yerinde Bulunduğum bölge az eğimliydi, dolayısıyla gece ilerlemek risksizdi. Civarda bir yolu daha deneyip kısa süre sonra onun da uçurumla bittiğini gördükten sonra perşembe sabahı geçtiğim düzlüğe geri dönüp oradan başka bir yol aramaya karar verdim. Bu bölgeye gelirken çıktığım dik yokuşu geri inmem gerekiyordu, ama hava halen karanlıktı. Bir kaya dibine uzanıp havanın aydınlanmasını bekledim. 1 saat civarında uyumuşum. Uyandıktan sonra vadiye indim. Batı yönünün bir yere çıkmadığını tekrar kontrol ettikten sonra doğuya yönelip düzlüğe ulaştım. Epeyi bir süre civarda dolaşıp haritayı inceledikten sonra bulunduğum noktayı tespit edip, sola (güneybatı sanırım) yönelmem gerektiğini anladım. Yol gittikçe yükseliyordu. Bayağı bir süre yükseldikten sonra vadi bitti ve tepelerden oluşan bir bölgeye ulaştım. Bulunduğum yer bayağı yüksek olmasına rağmen Yedigöller’ i göremiyordum. Direktaş Tepe’ ye benzettiğim bir tepe görüyordum ancak emin olamıyordum. Saatlerce bu bölgede dolaştıktan sonra  Hacer’ le Yedigöller arasındaki normal bağlantının burası olmadığını düşünüp düzlüğe doğru vadi boyunca geri dönmeye başladım. Sol tarafta bir bağlantı olması gerektiğini düşünüyordum. Sol tarafta çıkabileceğim ilk yerden sırta çıktım. Uzun ve yorucu bir çıkıştan sonra sırttaydım ve ilk defa kampı görebiliyordum. Ne var ki sırtın diğer tarafından iniş mümkün değildi. Tekrar aşağıya inip vadi boyunca bir geçit aradım. Geçidi bulduğumda hava kararıyordu. Geçide tırmanırken hava tamamen karardı ve mağaramsı bir oyukta bivak yaptım. Sabaha kadar 1-2 saat uyuyabildim

 

8.Gün (Cumartesi)
 

Hava hafif aydınlanınca bivaktan çıktım. Biraz yükselince ufak bir düzlüğe vardım. Yol yine dallanıyordu. Kısa süre içinde sola giden yol haricindekilerin bir yere çıkmadığını fark ettim. Sola giden yol yükseliyordu ve büyükçe bir açıklığa çıkıyordu. Bu açıklığın batısından ilerideki kamp alanı gözüküyordu. Kamp ile aramda Hacer Vadisi’nin devamı vardı. Vadinin hatta kampın bile oldukça yukarısındaydım ve vadiye bir iniş bulmam gerekiyordu. Bölgenin en yukarısında olmama rağmen bu inişi göremiyor olmak çok ümit kırıcıydı. Sonunda beklemediğim bir yerde bu inişi buldum. 2-3 metrelik kısmında dikkat gerektiren bir inişten sonra vadiye, oradan da saat 2 gibi kampa ulaştım. 3 gündür -tost haricinde- sadece bisküvi, helva, krokan tarzı şeyler yiyebilmiştim, bir iki yerde –temizliği şüphelide olsa- su bulabilmiştim. Çadıra ulaştığımda çok yorgun, susamış, aç ama iştahsızdım.  Bol su ve bir bardak ekmekli çorba içip uyudum. 2-3 sat uyumuşum. Uyandıktan sonra makarna yapıp yedim. Orda tanıştığım 2 kişi yanlarında getirdiği pirzoladan ikram etti. Şehirden katırla odun taşıtmışlar. Resmen ateş yakıp piknik yaptık! Sohbet bittikten sonra fazla gecikmeden çadırımın(!) içinde yattım.

 

9.Gün (Pazar)
 

Dönüş günü…Geldiğim yoldan dönecektim. Sabah 7-8 gibi yola çıktım. Yorgundum ve yavaş ilerliyordum. Yolda iki ayakkabımın da bağcıkları koptu. Saat 1.30 civarında dağ evine vardım. Oradan Çamardı’ na yürüyüp dolmuşla Niğde’ ye ulaştım. Emanete bıraktığım eşyaları alıp akşam İzmir otobüsüne bindim.  
Okunma 54818 defa
Yorum eklemek için giriş yapın