Ağrı Dağı Trans Kuzey-Güney

Ekip:
- Yaşar Küsbeci (İzmir, Ekip Lideri)
- Erhan Pekmen (İstanbul, Tırmanış Lideri)
- Hakan Çetin (İstanbul)
- Tolga Akgün (İstanbul)
- Mustafa Akdemir (Bursa)
- Emrah Uzel (Bursa)
- Necmi Ertenü (İzmir)
- Çağlayan Aydın (İzmir)

22.07.2006:
Tolga Akgün ile Sabiha Gökçen Havalimanına gitmek üzere cumartesi sabahı Kozyatağı Havas’ta buluştuk. Faaliyete katılacağımız belli olunca Tolga ile birlikte çok önceden Kars için THY uçak rezervasyonumuzu yaptırmıştık. Bu sayede 76 YTL gibi cüzi bir ücret karşılığında zahmetsizce Kars’a uçuverdik. Kars’a indikten sonra Iğdır’a nasıl ulaşacağımızı düşünürken otoparkta üzerinde ‘THY İğdir Servisi’ yazan midibüsü gördük. Şansımıza şükredip kendimizi midibüse attık. Biz biner binmez de araç kalktı. Yaklaşık 2,5 saat sonra Iğdır’daydık.

Servisin bizi bıraktığı yerden 15 dakikalık bir yürüyüşle Öğretmen evi’ne ulaştık. Geleceğimiz bildirilmiş. Çantalarımızı gören görevli biz daha ağzımızı açmadan kim olduğumuzu, nereden geldiğimizi sıralamaya başladı. Kayıt işlemlerimiz sürerken ayni zamanda eğitim müfettişi olan eski Iğdır dağcılık il temsilcisi Murat Aksuna yanımıza geldi ve bizi cay içmeye davet etti. O da geleceğimizi önceden haber almış. Davetini geri çevirmedik ve birazdan koyu bir dağcılık sohbetine daldık. Kendisinden takip edeceğimiz rota hakkında çok değerli bilgiler aldık. Lap-top bilgisayarında bize kendi çektiği ve gecen sene kuzeyden 4200 metreye kadar çıkan Idadik’in çektiği fotoğrafları gösterdi. Idadik’in kaydettiği GPS koordinatlarını almak ise bizim için tam bir düşes oldu.

Uçak rezervasyonunu yanlışlıkla bir gün erken yaptırdığımız için vaktimiz çoktu. Bu sayede Murat Bey’in teklifini kabul ederek önce soykırım anıtına gittik. Daha sonra da aksamları Igdır’lıların gezintiye çıktığı Vali yoluna... Murat Aktuna’ya gösterdiği konukseverlik ve yardımlarından ötürü çok teşekkür ederiz. Tolga’nın giydiği ‘Zirve’ T-shirt’u sayesinde neredeyse bütün Iğdır’ın geldiğimizden haberi oldu. Aksam dondurma almak için girdiğimiz marketin sahibi de Iğdır’ın tek dağcılık kulübü olan AKUR’UN üyesi cıktı. Tabii yine koyu bir sohbet...

23.07.2006:
Iğdır’ın rakımı 860 metre olduğu ve iklimi nispeten nemli olduğu için gece sıcaktan pek uyuyamadık. Dağîn obur tarafındaki Dogubeyazıt ile arasında yaklaşık 1000 metre irtifa farkı var. Sulak ve verimli toprakları sayesinde Iğdır’ın ekonomisi Dogubeyazıt’a göre oldukça gelişmiş. Gelişmiş ekonomi farkı şehirde kendini her şekilde belli ediyor. Öğretmenevinde kahvaltı verilmediği için kahvaltımızı yakınlardaki Gimaş market’in 2. kattaki kafeteryasında yaptık. Sonrasında da kendimizi belki de şehrin en hareketli yeri olan Haydar Aliye parkına attık.

Soğuk meşrubatlarımızı içerken ben de hem Orhan Başkan’ın, hem de Idadik’in koordinatlarını GSP’E girmeye başladım. İstanbul’da vaktim olmamıştı. Orhan Başkan’ın koordatlarını MGRS, Idadik’in koordinatlarını da UTM formatında girince rota ortaya cıktı. Koordinatları Marmaris’ten Nail arkadaşımızın dönüştürdüğü değerlerle de kontrol ettim. Sonuçlar uyumlu gözüküyordu. Sonuçta işlem tamamlanmıştı, ama biz de öğleni etmiştik. Ev ödevini yapmış olmanın dayanılmaz hafifliğiyle ekibimizin diğer üyelerini beklemeye başladık.

Arkadaşlarımızın öğlen saatlerinden itibaren gelmeye başlamaları gerekiyordu. Fakat henüz ortada hiç kimse yoktu. Saat üçe yaklaşırken vakit öldürmek için bir internet cefa’ya girdik. Biraz sonra telefon çalmaya başladı. Çadırımızın uçuncu elemanı Hakan Cetin gelmişti. Bursa ekibi de gelmek üzereydi. Tolga, Hakan’ı karşılamak üzere cıktı. Ben 5–10 dk sonra çıktım. Ogretmenevi’ne giderken Tolga’yı ve Hakan’ı bir bisikletçinin önünde gördüm. Dükkânın önüne oturmuşlardı. Bisikletçi de onlara içecek birseller ikram ediyordu. Önce anlam veremedim. Daha sonra mesele anlaşıldı. Bisikletçi de AKUR’A üyeymiş. T-shirt ve çanta sayesinde bizimkileri tanımış ve başkanların haber vermiş. Biraz sonra ayni zamanda İğdir il temsilcisi olan başkanları da geldi. Kısa bir sohbetten sonra Ogretmenevi’ne doğru yola koyulduk.

Bursa ekibi ogretmenevine ulaşmıştı. Bir saat kadar sonra İzmirli arkadaşlarımız da geldi. Böylece 8 kişilik ekibimizi tamamlamış olduk. Akşamüstü sohbetimize Murat Bey yine katildi. Daha sonra bütün ekip Haydar Aliyev parkına geldik. Çaylarımızı içerken bir sürprizle karsılaştık. Murat Bey ayni zamanda Anadolu Ajansı muhabiri olan Sağlık Meslek Lisesi Mudur yardımcısı arkadaşını getirmiş. Tırmanışımızı haber yapmak istiyorlarmış. Hem sasırdık hem mutlu olduk.


Çay bahçesindeki sohbetten sonra yine park sınırları içinde yer alan Şelale Sark Sofrası’na gittik. Yemekler, hem bol, hem lezzetli, hem de ucuzdu. Faaliyet öncesi bayağı enerji topladık.

24.07.2006:
Sabah uyanıp çantalarımızı topladıktan sonra yine bir sürprizle karsılaştık. Aşağıda bir grup dağcı bizi bekliyordu. İçlerinde 1 hafta önce Ağrı Trans faaliyetini gerçekleştiren federasyon ekibinin üyesi Mardin il temsilcisi, ve 30 Ağustos 2005’de kulübümüzle birlikte Ağrı zirve yapan Bilgehan Ova arkadaşlarımız vardı. Dağcı arkadaşlar kahvaltımız bitene kadar bizi yalnız bırakmadılar. Bilgehan Bey bize gecen sene Ağrı Zirve’de çektiği fotoğrafı hediye etti. İstanbul’da yasıyor. Yakin zamanda fotoğraf sergisi açmış. Kulübümüzde dia gösterisi yapmaya davet ettik kendisini.

Kahvaltıdan sonra Valiliğe giderek İl Turizm Müdürü Ziya Zahir Acar’ı ziyaret ettik. Bu arada bizi minibüsle Korhan yaylasına götürecek olan Muhtar Habib de bize katiliği. Ziya Bey bize izin kağıtlarını verdi ve basarılar diledi. Valilikten minibüs ile 1950 metre yükseklikteki Korhan yaylasına geçtik. Yol üzerinde ve yaylada kurulmuş birçok oba gördük. Terörün etkisi nispeten azalınca dağda yaylacılık artmış. Prosedür ve nezaket gereği karakola yaptığımız kısa bir ziyaretten sonra çantaları katırlara yükleyip 11:40’da yola koyulduk.

Yükümüz olmadığı için oldukça rahat yükseldik. Önce su borusu hattını takip ederek 3200-3400 metrelerdeki Kumdüzü’ne ulaştık. Burada buzuldan su alarak boşalan mataralarımızı doldurduk. Sonrasında da Yusuf Bey sırt hattına doğru yükselerek 18.30 civarı 3700 metredeki birinci kampa ulaştık. Bütün malzememiz katırlarda olduğu için kampa ulaşmakta acele etmedik. Bizden bir sure sonra katırlar da kampa ulaştı. GPS koordinatlarına Gore kampı bulmak pek kolay olmadı. Biraz aramak zorunda kaldık. Format donuşumu yüzünden olacak verilerde yaklaşık 150 metrelik bir sapma vardı.

Katırlar geldiğinde bizi bir sürpriz bekliyordu. Katırın biri düşerek yuvarlanmış ve Hakan’ın çantası etrafa saçılmış. Katırcılar çantayı toparlamışlar. Kirik bir toka haricinde önemli bir problem görünmüyordu. Fakat benzin ocağını yakmaya kalktığımızda problem ortaya cıktı. Pompa benzin sızdırıyordu. Hakan şehirde kontrol ettiğini ve ocağın problemsiz olduğunu söyledi. Herhalde düşme sonucunda hasar oluşmuştu. Tedbir olarak yanımızda büyük bir tüp ile bütan-provan ocak getirmiştik. Bursalı arkadaşlarımızın da desteğiyle bu tüp bizi son güne kadar idare etti. Ancak dökmeye kıyamadığımız 1.65 lt. saatçi benzininkine Ağrı Trans yaptırmak zorunda kaldık. Bizden başka kimsede benzin ocağı yokmuş.

Birinci kamp yeri çok büyük olmamakla beraber oldukça konforluydu. Çimen üzerinde düz zeminde çadır kurabiliyorsunuz. Hemen yanınızda akan kar suyundan da suyunuzu temin ediyorsunuz. En güzel tarafı ise kampta sizden başka hiç kimsenin olmaması. Dağin güney tarafındaki rezaleti görünce bunun ne büyük nimet olduğunu daha iyi anladım.

25.07.2006:
Sabah çok fazla acele etmeden kahvaltımızı edip toparlandık. Bugünkü isimiz kolay sayılırdı. Yüklü olmakla beraber sadece 500 metre yükselecek ve 4200’de kamp atacaktık. 9.20’de yola cıktık. Yusuf Bey sırtından yükselerek 12.00 civarında 4150 metrede mola verdik ve öğlen yemeğimizi yedik. Sırtta yükselirken gördüğümüz buzul manzarası ise tek kelimeyle muhteşemdi. İğdir tanıtım kitapçığında bu bölgeyi ‘Pamukkale’ olarak adlandırmışlar.

Sırt hattını takip ederek biraz daha yükseldik ve saat 13.00 civarı buzulun hemen dibindeki ikinci kamp yerine ulaştık. Yükseklik 4250 metre. GPS’ deki sapma yüzünden yine biraz aramamız gerekti. Arama sonucunda dibinden buzul deresi akan düz bir bölge bulduk ve çadırları buraya kurduk. 1–2 saat sonra 50 metre kuzeybatımızda çok daha korunaklı ve düz başka çadır yerleri olduğunu gördük. Fakat kamp yerimizi değiştirmeye gerek görmedik.

Çadırlarımızı kurduktan sonra hava bozdu. Kampımız bulutun içinde kaldı. Bu durum yarın yapacağımız zirve tırmanışı için bizi biraz endişelendirdi. Neyse ki gece hava düzeldi ve gökyüzü yıldızlarla doldu.

26.07.2006:
Planımız zirve platosunda kamp atmak olduğu için çok erken kalkmaya gerek duymadık. Saat 5.00’de kalktık ve toparlanmaya başladık. 6.30’da kahvaltımızı bitirmek üzereyken dışarıdan bir ses duyduk. Kulübümüz üyesi, ayni zamanda federasyon mihmandarı olan Hüseyin Boğaz, rehberliğini yaptığı ticari bir turla 3700’deki kamptan hareketle zirve deniyordu. Ekipleri 2 rehber ve 3 yabancı müşteriden oluşuyordu. Kısa bir sohbetten sonra onlar yollarına devam ettiler. Biz de son hazırlıklarımızı tamamlayıp yola koyulduk. Kampımızın biraz daha doğusuna yürüyüp, kramponları takip saat 8.00’de buzula girdik.

30 ve 40 metrelik iki ipimiz vardı. İki tane ip birliği oluşturduk. Birinci ipe sırayla ben, Hakan Cetin, Yasar Kubbeci ve Tolga Akgün girdik. İkinci ipe de (yine sırayla) Mustafa Akdemir, Emrah Uzel, Necmi Ertenu ve Çağlayan Aydin girdiler.

Buzula girdikten bir sure sonra Hüseyin’in ekibini gördük. Bizden yaklaşık 2 saat ilerdeydiler. 4700’e kadar rahat bir şekilde ilerledik. Bu irtifada çatlaklar başladı. 4700 sonrasında birinci platoya çıkıldığı için eğim farkından kaynaklan paspasa çok sayıda buzul çatlağı vardı. Bir sure Hüseyin’lerin izlerini takip ettik. Daha sonra izler kayboldu. Biz de basımızın çaresine bakıp kendi yolumuzu bulduk. Bu riskli bölgeyi mümkün olduğunca çabuk geçmeye çalıştık.

Platoya çıktıktan sonra Hüseyin’lerin izlerini yeniden gördük ve takip etmeye başladık. 4900 metrede ikinci platoya çıkmadan biraz önce Hüseyin ile tekrar karsılaştık. Zirveden 3700’deki kamplarına geri donuyorlardı. Onları tebrik edip yolumuza devam ettik. Bir ara belki Güneydeki arkadaşlarla iletişim kurabilirim umuduyla cep telefonumu açtım. Türkcell hattını bellerken kısa bir sure sonra bir mesaj geldi. ‘Vivacell welcomes you to Armenia’... Komsunun Ağrı dağini nasıl sahiplendiği buradan da anlaşılıyor. Biraz daha bekliyorum, fakat Türkcell görünürlerde yok. Mecburen kapıyorum telefonu.

Kuzeyden yaklaşınca 2 adet zirve görünüyor. Daha önce bu rotadan gelmediğim için daha doğuda kalan uzaktaki zirvenin ana zirve olduğunu düşünüyordum. Çünkü daha yüksek görünüyordu. Fakat Hüseyin’lerin izleri bu görüşümü doğrulamıyordu. Emrah yukarıdaki bir bayrağı gösterince yakınımızdaki zirvenin ana zirve olduğunu anladık. İsimiz bayağı kolaylaşmıştı.

(Not: Iğdır’dayken Murat Aksuna ısrarla İnönü zirvesinin ana zirvenin doğusunda kaldığını söylemişti. Yani benim ana zirve sandığım zirve... Bizim İnönü zirvesi olarak bildiğimiz, dibinde kramponlarımızı değiştirdiğimiz tepe İnönü zirvesi değilmiş. Haberiniz olsun.)

Doğru zirveyi bulunca çantaları bırakmak için dümeni platoya kirdik. Kamp yüküyle zirve yapmanın gereği yoktu. Bir yandan Güney rotasını tespit etmeye çalışarak çantalarımızı bırakacağımız en uygun yeri aramaya başladık. Uygun olduğunu düşündüğümüz bir noktaya çantalarımızı bıraktık. Yükseklik 5050 metreyi gösteriyordu. Bu arada çoktandır dağın dört bir tarafından yükselmeye başlayan bulutlar sonunda zirve platosunu kaplamaya karar vermişlerdi. Görüş mesafesi bir anda 20 metreye düşüverdi. Sisin yanında rüzgâr ve soğuk da cabası... Çantaların yerini GSP’e kaydederek zirveye doğru yükselmeye başladık. 15–20 dk sonra zirveye ulaştık. Saat 14.30 olmuştu. Sis, soğuk ve rüzgâr devam ediyordu. Böylece Ağrı’ya uçuncu çıkışımda da manzara seyretme sansım olmadı. İlk programa Göre zirve platosunda kamp yapıp ertesi gün güneyden gelecek arkadaşlarımızla birlikte zirve yapacaktık. Fakat kotu hava yüzünden iniş kararını vermemiz zor olmadı. Zaten kulübümüzün Güney ekibi de o gün erken saatlerde zirve yapıp donmuş. Buluşmamız 4200’de oldu.

Zirve prosedürlerinden sonra çantalarımızın yanına donduk. Tekrar ipe girerek iniş rotasının başlangıcını bulmaya çalıştık. Güney rotası koordinatları GPS’te kayıtlı olmadığı için sisin içinde aradığımızı bulmak biraz vaktimizi aldık. Fakat sonunda 4950 metrede karin, buzun bittiği krampon takma-çıkarma noktasını bulduk. Kramponlarımızı çıkarıp birseller atıştırdıktan sonra belirgin patikadan inişe başladık. Bundan sonrasının oldukça kolay olduğunu düşünüyorduk. Fakat bazı arkadaşlarımızda başlayan yorgunluk belirtileri bize tırmanışın daha bitmediğini hatırlatıyordu.

İnişte açılmaya başlayan bulutlar yukarıdan 4200 kampını görmemizi sağladı. Gördüğüm onlarca çadır beni hayrete düşürdü. 2001 Temmuz’unda da, gecen sene Ocak ayında da bu kamp yerinde kendi ekibimizden başka kimse yoktu. Turizm adına sevindirici fakat sebep olduğu kirlilik yüzünden üzücü bir durum... Havanın kararmasına iki saat kala 4200 kampına ulaştık. Orada bizi sıcak bir karşılama bekliyordu. Kulübümüzden ve komsu çadırlardan arkadaşlar bizi rahat ettirmek için ellerinden geleni yaptılar. Eksik olmasınlar... Kendi adıma ikram edilen ne varsa kısa surede sildim süpürdüm. Yarım tencere çorba, yarım tencere bulgur, 2–3 bardak cay... Dogrusu hicbir faaliyet sonrasi bu kadar keyifli olmamisti. Kampa gelince hazır yemek bulmak ne guzel oluyormuş.

Yediklerim sayesinde kısa surede kendime geldim. Ancak o zaman etrafı detaylı olarak inceleme sansım oldu. Sinirli sayıda çadır yerine sığışmaya çalışan birçok insan, etrafa saçılmış her nevi cop ve pislik, kayaların altında dolasan fareler... Benim Space K2’nin sığabileceği yegâne çadır yeri kokan bir cop güruhunun yanındaydı. Tabii ki oraya kurmadım. Bagajlardan feragat ederek kampın ücra bir kösesinde Emrah’ların bulduğu bir yeri tercih ettim. Eksik olmasın Emrah da büyük yeri bize bırakarak kendi çadırlarını daha küçük olan komsu çadır yerine kurdu. Gerçi burada da kullanılmış tuvalet kâğıtları göze çarpıyordu, ama diğer taraftaki rezaletle kıyaslanmazdı bile.

27.07.2006:
Sabah katırların önceden belirlenmiş geliş saatine Gore uyanıp hazırlandık. Fakat katırlar gelmekte gecikti. Bunun üzerine ekibin büyük bolumu vakit kaybetmemek için önden yola çıkma kararı aldı. Hakan, Emrah, Mehmet ve ben katırları beklemek üzere kaldık. (Bu arada alışkanlıktan hep katır diyorum. Ama aslında Ağrı dağında katır yok. Ya eşek var ya da at...)

Saat 11.10’da dokuzuncu ve son katırın yüklenmesine nezaret ettikten sonra inişe başladık. Aşağı indikçe yukarı çıkmakta olan yeni gruplar görüyorduk. Birçok ülkeden insanlar, katırlar malzemeler... Sanki herkes 4200’e çıkmak için buğun randevulaşmış gibiydi. Bu kalabalık kamp yerine nasıl sığdı merak ediyoruz. Herhalde bayağı sıkıntı yasadılar. Dağ kalabalık olunca ister istemez tanıdıklarla da karsılaşıyorsunuz. Mihmandar arkadaşlar, Explorer ekibi, Shimal’den Alpaslan... Kısa sohbetler, kısa cay molaları... Sonunda önden giden ana grubu yakaladık ve birlikte Eli köyüne indik. Katırları Ahmet Coktin’in bahçesindeki kavakların gölgesinde beklemeye başladık. Arada karpuzları, kirazları, kayısıları afiyetle mideye indirdik. Yediklerimizi ikram zannediyordum. Meğerse bazı arkadaşlar bunlar için bayağı bir ödeme yapmışlar. Bir de vatandaş şikâyet ediyormuş niye katırları benden kiralamadın diye...

Biz Ali’ye indikten yaklaşık 2 saat sonra katırlar da geldi. Araca doluşup Dogubeyazıt’a ulaştık. Orhan Başkan bizi Isfahan Otel’de bekliyordu. Sağ olsun o da bize bir karpuz ziyafeti çekti. Ziyafet serisine aksam kebapçıda ve pastanede devam ettik.

28.07.2006:
İstanbul ekibi olarak cuma gününün ilk yarısını diğer şehirlerdeki arkadaşlarımızı otogardan uğurlamakla geçirdik. Önce İzmir ekibini uğurladık. Otobüsleri saat 9.30’da kalktı. Arkasından da 10.30’da Bursa ve Ankara’yı uğurladık. 11.00’de de bizim otobüsümüz kalktı.

Ağrı faaliyetlerinde adet olduğu üzere otobüsümüz ilk arizasını Eleşkirt civarlarında yaptı. Bir karakolun önünde kimlik kontrol için durduk. Biraz sonra baktık ki otobüsün bütün mürettebatı otobüsün altına girmiş tamirat yapıyor. Sorun patlayan kauçuk bir hortummuş. İmdada çantamdaki mucize ürün ‘duck tape’ yetişti. Şoförler nasıl teşekkür edeceklerini bilemediler. Her mola yerinde bizi yemeğe davet ediyorlardı. Borçlu kalmak istemiyorlardı herhalde. Biz ise bir türlü zamanlamayı ayarlayıp davetlerine gitmeyi beceremedik.

Tek bir ariza Dogubeyazıt otobüslerine yakışmaz. Otobüs ikinci arizasını Sivas Suşehri’nde çıkardı. Otobüs kenara çekildi ve tamirat yeniden başladı. Bu seferki problem sağ on körükteymiş. Neyse, onu da hallettiler.

29.07.2006:
Üçüncü arıza ne zaman çıkacak derken uyuyakalmışız. Sabah uyandığımızda Gerede’ye varmıştık. Şoförler arizalardan dolayı kaybettikleri zamanı gece telafi etmişlerdi anlaşılan.

Son sıkıntımız otobüsün Harem’e uğramaması oldu. Bu yüzden Kavacık’ta inmek zorunda kaldik. Dogubeyazit-Kavacik; Toplam sure 23 saat 30 dakika... Istanbul’un oglen sicagina da bir sure maruz kaldiktan sonra en sonunda evlerimize ulasmayi basardik.

Faydalı Bilgiler:
- Muhtar Habib Çakar: 0535–5803022 (Korhan Yaylası’na ulaşım)
- Ahmet Nas: 0536–6827051 (Kuzey 1. kamp için katır kiralama)
- Korhan Jandarma Karakolu: 0476–2276448
- İğdir Öğretmen Evi: 0476–2276715
- İğdir Şelale Sark Sofrası: 0476–2276565

GPS Koordinatları (benim kaydettiğim veriler):
- Korhan Yaylası: 39 47.281N, 044 15.770E, 1943m
- 1. Kamp: 39 44.039N, 044 16.821E, 3704m
- 2. Kamp: 39 43.419N, 044 17.280E, 4251m
- Çanta bırakılan nokta: 39 42.211N, 044 17.781E, 5057m
- Zirve: 39 42.115N, 044 17.906E, 5142m
- Krampon Tak-Çıkar Noktası (Güney): 39 42.088N, 044 17.526E, 4962m
- Güney 4700 Bivak Yeri: 39 41.860E, 044 17.346E, 4766m
- Güney 4200 Kamp: 39 41.385N, 044 17.085E, 4153m

Okunma 8409 defa
Yorum eklemek için giriş yapın