Yedigöller

 

09.09.2006 sabah saat 07.00 civarı her zamanki buluşma yerimiz olan Ziraat Bankası Tandoğan Şubesinin otoparkında buluşup, malzeme dağılımını yaptıktan sonra yola koyulduk. Kahvaltı için Doruklaya dinlenme tesislerinde mola verdik. Mengen’de verdiğimiz son alışveriş molasından sonra herkesin isyan ettiği ve daha önce gidenlerin de tahminimce isyan ettiği son 48 km.lik toprak yola girdik. Bir ara biteceğinden ümidi kestiğimiz bu yol 2 saat sonunda yerini, Yedigillerin meşhur olmayı hak eden muhteşem manzarasına bıraktı. Yol bu kadar beter olmasa bu kadar bakir kalırmıydı buralar bilemiyorum tabi. Büyük ve Derin olarak adlandırılmış goller arasına çadırlarımızı kurduk. Bu arada genel olarak çadır kurma yaz kampçılığı ve doğada yürüyüş hakkında katılımcılara bilgi verildi. Öğle yemeğinin ardından Büyük, Derin ve Serin Gollerin etrafında yürüyüş yaptık. İskambil kağıtlarından uydurduğumuz çekiliş bahanesiyle kaybedenlere, Eyüp (Derdiyok) hocanın curasının esliğinde, türküler söyleterek aksamı ettik. Saat 21:00’de gece yürüyüşü için yola koyulduk. Bu arada gecenin karanlığında, benimde içinde bulunduğum, ekibin bir kısmi yürüyüş ekibini kaçırdı. 1,5 saatlik tur sonunda kamp alanına gelen ekibe surat asmak suretiyle baskı yapıldı ve ekibin rehberi olan Abdullah Koç ve artçı Mithat Şener ikna edilerek ikinci bir için yollara düşüldü. 


İkinci turda da birinci turda olduğu gibi, kamp alanının sol tarafında uzanan patika takip edilerek sırasıyla şelaleye ve dilek çeşmesine gidildi. Daha sonra gülen kayalar bölgesine saptık fakat dolunay olmasına rağmen hem havanın bulutlu olması hamda bölgedeki ağaçların çok uzun ve sik olması geceyi zifiri karanlık hale getirmişti. Bu yüzden bu alanda daha fazla ilerlemeden geri donduk ve kuru gol ve nazlı gol üzerinden kamp alanına dönüşe geçtik. Gece, bulutların azalmasıyla ortaya çıkan ayin goller üzerindeki görüntüsünü doyasıya görebilmek için geç vakitlere kadar oturduk. Sabah 08.00 gibi bütün ekip kalkıp kahvaltı hazırlıklarına başlamıştı. 11:00’de gece gezdiğimiz bölgeyi ve kalan golleri görebilmek için yürüyüşe geçtik. Gece gittiğiz rota üzerinden yine sırasıyla şelale ve dilek çeşmesine gittik ve gündüz gözüyle gülen kaya mevkiine yöneldik. 


Açıkça söylemek gerekirse ben gülen ne kaya ne de başka birsek görmedim ama manzara en az gollerin çevresindeki kadar güzeldi. Bu bölge goller etrafındaki parkurlardan biraz farklı. Patika takip edilerek dik çıkışlarla kaya kütlesine ulaşılıyor. Kayanın (su an yüzeyinde kopmalar ve aşınmalar bulunan kütle, bir zamanlar gülüyordu eminim) etrafından dolanıp inişe geçtik. Gündüz gözüyle ince, susuz, nesli ve sazlı golleri gezdik. Geyik üretme çiftliğinin başlangıç bölümüne kadar gidip ufak bir mola verdik, belki geyikleri görürüz diye ama nafile... Geyik üretme çiftliğine sazlı golün etrafını dolanan patika takip edilerek gidiliyor. Golün uç kısmına gelindiğinde telle çevrilmiş bölge karsınıza çıkıyor. Yine ayni yolu takip ederek gollerin yanından ana yola cıktık. 


Dönüş yolunda Pisagor Ağacı diye bir tabela gördük bu arada, eksik kalırmıyız hemen saptık ve olayı yerinde gördük. Gerçekten böyle bir yer var. Bir ağaç diğerinin üzerine devrilip kaynaşarak dik üçgen görünümü almış ve yurdumun orman görevlileri bu ağaca Pisagor Ağacı demeyi uygun görmüş. Durum bundan ibaret. Araba yolunu takip ederek kamp alanına donup bir şeyler atıştırdık. Pikniğe cağ kebabı yapmaya gelmiş bir ailenin yemeğe kalmamız konusunda (25 kişiydik bu arada ama güzel ülkemin misafirperver insanları için 25-30 fark etmez) ısrarlarına rağmen yola koyulduk. Yol boyu Eyüp hocanın curası ve bizim çenemiz susmak bilmedi. Hatta koltukların arasında halay çekmeyi başaranlar bile oldu. (Henüz gidip görmemişler için not: iki gün yetmedi, tadı damağımızda kaldı...)
Okunma 12094 defa
Yorum eklemek için giriş yapın