Tarih : 5 Haziran 2005
Hazırlayan : S.Bora Bentürk (sbory)
Etkinlik yeri : Kirazlıdere-Servetiye Köyü-İzmit
Katılımcılar : Alpay Oğuş, Hülya Erşah, Mehmet Alpgözen, Eray Oğuş, Gülay Ezik, S.Bora Bentürk

Arabaları parka edip, kısa hazırlık sürecimizi tamamladıktan sonra, iki tarafı tarlalar ve armut, kiraz ve erik ağaçları olan toprak yoldan aşağı yürümeye koyulduk. Yaklaşık 10-15 dakikalık bir yürüyüşten sonra dere yatağına ulaşmıştık. Dereden ilk geçiş ve ilk ıslanış... Herkes biraz çekingen, sanki kimse yürüyüşün devamında ne kadar ıslanacağımızı bilmiyormuş gibi... Suya ilk Mehmet giriyor ve bir solukta karşıya geçiyor, arkasından diğerleri ve en son ben...
İlk ıslaklığın verdiği değişik duyguların ve adrenalinin etkisiyle yolumuza devam ediyoruz, balta girmemiş ormanları andıran sık bitki örtüsünün bir halı gibi kapladığı dere yatağının hemen kenarındaki patikadan yürüyüşümüze devam ediyoruz. Yolumuz tamamen su, kayalar ve bitki örtüsüyle kaplı, nereye baksanız ayrı bir güzellik, ayrı bir kompozisyon “güzel yurdumun cennetten bir köşesi daha” diye düşünüyorum. Sık bitki örtüsünün içinden geçerken dikenler bacaklarımızı çizmeyi, ısırganlar da hafif acılı bir şekilde kaşındırmayı görev edinmişcesine bize olan yakın temaslarını sürdürdüler.

Mola yerimize kadar rotamız üzerinde birçok kez zikzaklar çizdik, bize geçit verdiği ve debinin düşük olduğu yerlerde derenin içinden, uygun olmayan anlarda da sık bitki örtüsünün içinden ilerledik. Veee mola zamanı... Kısa süreli istirahat için uygun olduğuna kanaat getirdiğimiz bir yer bulup durmaya karar verdik, herkez kayasını seçip üstüne kuruldu. Yeterince ıslandığımız yetmiyormuş gibi, hülya ve ben suya girmeye meraklı şahsiyetler olarak hazırlığımızı yapıp buz gibi suya giriverdik. Su tek kelimeyle çivi gibiydi. Dondukkkkk.... :) İşte o anda ne olduğunu anlayamadan kendimi 3-4 metre aşağıda bir dal parçasına tutunurken buldum, şok olmuştum, bir anlık dikkatsizliğimle az daha canımdan olacaktım. Neyseki akıntının debisi bulunduğum yerde çok kuvvetli değildi ve bana haraket imkanı sağlamıştı. Kısa süreli bir şoktan sonra, kenarda bir kayanın üstüne çıktım ve cesaretim kırılmasın diye tekrar aynı yerden suya girdim, tabiki bu sefer daha dikkatli ve temkinli bir şekilde...

Molanın bu gergin anlarından sonra yemek, çay ve dinlenme kısılarını icra ettikten sonra geri dönüş yoluna koyulmaya karar verdiğimiz anda Alpay’la aramızda şöyle bir diyalog geçti;
Bora : (istem dışı) yaa bu botlarla çoraplar hiç kurumamış
Alpay : (güldü) yaklaşık 3 sn. sonra tekrar sudasın