Kızlar Sivrisi Tırmanışı

Tarih: 12-14 Eylül 2007

Faaliyete Katılanlar: Onur Acar, Yiğit Şahinbeyoğlu, Nevin Şahinbeyoğlu, Osman Temizel, Gülin Alkan, Bora Özkoca, Canan Akgündüz

Hava Durumu: Faaliyet süresince güneşli ve açıktı.

Nasıl geçer bu bayram İstanbulda? Nerelere gitsek ne yapsak...gibi soruların havada cevaplarını aradığı bir gün Onur’ dan “bayramda Kızlar Sirvisi’ ne gidiyoruz” mailı düşmüştü inboxımıza. “Ohh faaliyet var hem de gitmediğimiz bir yer” sevinç cümleleri arasında hızla plana dahil olmaya başladık. Önce Bora ile ben gitmeye karar verdik arkasından da Nevin ve sonra da en seçkin faaliyetlerin son dakika adamı Osman plana dahil oldu. İlk defa tanışacağımız Gülin ve Canan’ ın da dahil olması ile 7 kişilik bir ekip olduk. Cuma sabahı otogarda toplanmaya başladık. Nevin ve ben ilk olarak vardık. Bütün gece bacaklarımızı uzatamamanın verdiği uyuşukluk ile kendimizi banklara attık. Bir hatırlatma yapmış olalım uzun otobüs yolculuklarında en ön veya orta kapının hemen arkasındaki koltuklar kesinlikle bir işkence, bacaklarınızı tüm gece kırık bir pozisyonda tutttuğunuz için yolculuk sonunda çeşitli diz ağrıları kaçınılmaz gibi bir şey.

Devam edelim, bizim arkamızdan o güne kadar hep elektronik ortamda haberleştiğim Pandül’ ün Ankara elçisi Onur geldi ve son olarak da Osman ile Bora’ nın gelmesi ile ilk buluşma tamamlanmış oldu. Hızlı bir kahvaltı sonrası Elmalı minibüsüne binerek yola koyulduk. Gülin ve Canan Antalya’ ya bir gün erken geldikleri için onlarla Elmalı’ da buluşacaktık. Elmalı’ da ekibimizin toplanması sonrası, jandarmaya dağa çıkış izni için kimliklerin ibrazı ve su stoğumuzu da doldurduktan sonra ayarladığımız arabalarla Çamkuyu Yaylası’ na doğru hareket ettik.

Yaklaşık 20 dk. lık bir yolculuk sonrası Orman Bölge Müdürlüğünün giriş noktasına geldik. Aslında araç kamp yerine kadar da götürebilecekti ancak çoğunluğun malzeme yükü ile bir miktar yürüme isteği ve taksicinin +60 tl ilave para talebi nedeni ile ordan sonrasını yürümeye karar verdik. Yürüyüş öncesi çantalarımızı düzenledikten sonra girişteki görevlinin bize çay ikramına “içeriz tabi abi” gibi ışık hızında cevaplayarak kendimizi muhteşem manzaralı çardağa bıraktık. Bir yarım saat görevli arkadaş ile dağcılık konusunda soru-cevap söyleşi yaptıktan sonra yola koyulduk.

Orman Bölge Müd. nden itibaren kamp yerine kadar yaklaşık 9 km bir mesafe var ve kamp yükü ile 3 saatlik tempolu bir yürüyüş ile ulaşılabiliyor. Bu yürüyüş boyunca zemin ara ara küçük çakıl taşlarının da olduğu toprak bir yol. Eğer kendi arabanız ile gidiyorsanız kamp yerine kadar araba ile ilerleyebilirsiniz. 



Yürüyüşün yaklaşık 7. km sinde sağınızda bir yayla kalıyor burası çok da büyük değil, asıl buranın 1-2 km sonrasında solunuzda kalan büyük bir yaylaya ulaşıyorsunuz. İşte burası Çamkuyu Yaylası, biz kampı yaylanın bitimindeki yoldan yaklaşık 1 km devam ederek ulaşılan beton bloğunun oraya attık. Yürüyüşün bu ileri kısımlarında ara sıra Kızlar Sivrisi uzaktan size göz kırpıyor ve o anlarda hem büyüleniyorsunuz hem de “amanin burayı mı çıkıcaz” şeklinde yusufff anları yaşıyorsunuz.






Yeri gelmişken...istenirse araba ile daha ileri devam edilebilir. Bu yol nerdeyse Kızlar Sivrisi’ nin eteklerinin başına kadar devam ediyor. Neyse biz kamp yerine varınca Onur zirve yürüşü öncesi için bir keşife çıktı ve bu keşif sonrası oluşan tahmine göre kamp yerinden tırmanış başlangıç noktasına kadar yaklaşık 2 saatlik bir yol vardı.

Çadırlarımızı kurduk sonra akşam ateşi için Osman, Gülin ve ben odun toplamaya gittik. Canan baş ağrısı sebebi ile çadırına çekildi. Tarhana üstadı Nevin sazı eline alırken Osman da ateşe ilk kıvılcımı vermişti. Eee tabi ki herkesin görevi ayrı, biri yemek yapar, diğerleri odun toplar bu görev paylaşımı içerisinde Bora’ nın görevi de akşam yemeğini yemekti. Herkes de bu çocuğa yükleniyo anlamadım ki neden ???? Hayret bişi....

Neyse efendim tarhananın yanına müttefiki olan ton balıkla makarna geldi sonrasında da Osman’ ın üzerinde ince ince çalıştığı kaşarlı zeytinli salata işgalci kuvvetlere katıldı...Yemek ile ilgili en son şunu hatırlıyorum..Tarhana ve salata bitmiş, makarna yarılanmış, herkes tok ama herkes elinde kaşığını tatlı niyetine ton balıklı makarna kabına daldırıp “bu son, artık yeter” diyordu...Yemek sonrası kısıtlı su nedeni ile hayatımın en rezil bulaşığını(detaya girmiycem..mide sebebi ile yazıyı okumak istemezsiniz)  Gülin ve Canan ile yıkadıktan sonra bergamutlu çaylarımızı içip vücut sıcaklığını iyice arttırdık ve kısa bir sohbet sonrası sırayla herkes çadırına girmeye başladı...

Erken yatmak gerekiyordu...Ertesi gün zirve günüydü...
Herkes alarmı 03.15 e kurmuştu ama ekip lideri Onur alarmlara bu şansı vermeden 03.00 sularında ekibi uyandırmaya başladı. Zirve çantalarımızın hazırlığını yaparken Osman ateşe ve bize yeniden hayat verdi, ateşe verdiği ufak ayara ateş hemen itaat edip canlanmıştı. Sanıyorum ateşin başında ayakta dururarak halka olup kendimizi ısıttığımız anı önümüzdeki bir kaç saat boyunca sürekli özleyecektik. Gerçekten ateşi bırakmak biraz zordu ama yolumuz uzundu bu nedenle saat 04.00 de yürüyüşe başladık. İlk defa bir faaliyette yürüyüşe zifiri karanlıkta kafa lambaları ile başlamak bana çok keyif vermişti.

Yaklaşık 1 saatlik düz zemin yürüyüşü sonrası geldiğimiz noktada yol devam etmiyor gözüküyordu burada Onur yolu kaybetmiş olabileceğimiz için tırmanış vaktinin gelmiş olduğunu söyledi. Bir silüet olarak Kızlar Sivrisi dik kayalıkları ile solumuzda kalıyordu. Biz de o noktadan itibaren tırmanmaya başladık ve bu tırmanışın 1 saat sonrasında Kızlar Sirvisi rotasına girmek  için bir yan geçişe başladık. Yan geçişe başlamamızla birlikte hava aydınlanmaya başlamıştı.

Bu yan geçiş süresince eğimin çok dik olduğu yerler vardı ve zemin tümüyle çarşaktı ekipteki  herkeste baton olmadığı için batonları paylaşarak yürümeye devam ettik. Bu yan geçiş de yaklaşık bir 1 saat sürdü.  Yan geçişi tamamladığımızda kahvaltı molasını vermeyi planladığımız yere varmıştık. Buraya vardığımızda aslında o yan geçişe hiç gerek olmadığını, aşağıda karanlıkta yürürken “yol bitti herhalde” deyip tırmanışa başladığımız noktada yolun devam ederek şu an bulunduğumuz yerin tam aşağısına bağlandığını fark ettik.  Artık bu tecrübeyi bir dahaki gelişimizde kullanacaktık.

Bu ilk mola noktasına Onur, ben, Osman ve Gülin beraber varmıştık ancak Nevin, Bora ve Canan yaklaşık 30 dk. arkamızdan geliyorlardı. Rüzgarı da çok yediğimiz bu yerde Osman “kahvaltı zirvede güzel olur” derken Onur da ”zirveye yaklaşık 2 saat mesafedeyiz” deyince dördümüz de hadi yola devam dedik ve tırmanmaya devam ettik.

Burda telefonlar çekiyordu ve planımız biraz tırmandıktan sonra diğer üçlü grubu arayıp önümüzdeki rota hakkında bilgi vermekti. Yaklaşık 100 metrelik bir tırmanış sonrası ilk kayalıkların oraya ulaşmıştık ve ordan zirveye bakınca zirveye 2 saatlik yoldan uzun bir mesafede olduğumuzu anlamamız bir kaç saniyemizi almıştı.

Telefonla Nevini aradım ve zirveye olan mesafenin oldukça fazla olduğunu onların gelmemesinin iyi olacağını söyledim. Nevin de dizlerini çok zorlamak istemediğinden bu fikre hak verdi ve dördümüz yola devam ettik. İlk kayalıklar bölgesinden ayrılmamızla birlikte eğimi 45 derece civarında olan çarşak bir zeminle karşı karşıyaya geldik ve açıkçası o noktadan itibaren zirveye kadar çarşakların bizi yanlız bıraktığı çok az yer vardı.

Kayalıklar sonrasındaki çıkışımız boyunca Osman ve Gülin önde Onur ile ben de onların 10 dk. gerisinden gelerek ilerliyorduk. Bu çıkış sırasındaki diklik nedeni ile zirve veya ona yakın bölgeler gözükmüyordu. Bizler de ne kadar ilerlediğimizden emin olamıyorduk... taki Osman ve Gülin bu dikliğin sonuna ulaşıp “abi kötü haberlerim var” diye bize seslenene kadar...eee hayırlısı, bir şekilde yapıcaz diye mırıldanırken Osman  “en az 2 saatlik daha yol var” dedi...

Onur ile ben de dikliği aşıp açık araziye vardığımızda Osman’ ın ne kadar haklı olduğunu anlamıştık...Zirve bi tarafa Kızlar Sivrisinin büyük dik kayalıkları “sizi biraz daha yorucam”  der gibi bakıyordu bize. 



Açık arazinin başında kısa bir mola vermeye karar verdik. Zirveye olan mesafemizi biraz kestirdikten sonra zaten artık uzun bir mola gibi bir lüksümüzün olmadığını anlamıştık. Mola sırasında bir kuruyemişci dükkanları olduğundan emin olduğum Gülin’ in fındık, kuru kayısı ve şekerli leblebilerinden biraz daha yedikten sonra yola devam ettik. Şaka değil bu kuruyemiş torbasını 7 kişi 3 gün boyunca yedik ve İstanbula dönüş için Antalya otogarına dönerken Gülin halen “alsanıza biraz” diyordu.

Şimdi önümüzdeki yol çok fazla eğimli değildi, sanıyorum 30 derece civarında bir dikliğe sahipti. Artık hava tümüyle aydınlıktı ve güneş bu az eğimli yolun biraz ilerisinde doğmak üzereydi. Güneşi görmek için adımlarımın nasıl hızlandığını halen hatırlıyorum, resmen güneşin gözlerimi alması için can atıyordum ve işte artık güneşimiz de vardı.

Yola devam ederken aşağıdan bir çağrı aldık ve Bora ile Canan’ ın zirveye doğru yola çıktığını öğrendik. Nevin kampa geri dönecekti. Bora ve Canan ile aramızda 1 saatten fazla bir fark olmalıydı. Biz yola devam ettikçe ve mola verişlerimizde aşağı baktıkça onları halen göremiyorduk. Onların devam etme kararları bize çok da mantıklı gelmemişti zaten. Çünkü aramızdaki zaman farkı çoktu, bu durumda beraber zirve yapamayacağımız gibi onların bizden sonra zirve yapma senaryosu da dönüş sonrası  kampı terketme zamanını aksatacaktı.

Çok eğimli olmayan bu çıkışı tamamladığımızda artık ciddi bir şekilde irtifamızın değiştiğini fark ettik. 1-2 saat önce vadinin her iki tarafı da çok büyük ve geniş gözükürken şimdi vadi çok küçük kaldığı gibi onun çok daha ötesindeki muazzam Batı Torosların nerdeyse tamamını görebiliyorduk. 


Fotoğraf makinamı ilk mola noktasında unutmuş olmamın üzüntüsünü Osman’ ın ardı arkasına patlattığı perde sesleri unutturuyordu. Ben de güzel manzarayı kaçırmamak adına cep telefonumun kamerası ile fotoğraflar çekerek kendimi teselli ediyordum.  Bulunduğumuz noktadan sonra yaklaşık 30 dk. lık bir dik çıkış daha yaptıktan sonra büyük kayalıların boyun yaptığı yere geldik. 

Büyük kayalıkların orda yeniden start için beklerken ilerdeki CB bulutu oluşumunu çok net seçebiliyordum ve o havanın üzerimize gelip zirve planını yatıracağını düşünüyordum. Hatta bu noktada hava üzerimize kapatırsa görüş mesafesi ne olur? Kafa lambası sayımız yeterli mi gibi soruları aklımdan geçiriyordum. Ama Allahtan bu bir komplo teorisi olarak kaldı ve hava hiç bizim tarafımıza doğru gelmedi. 

Yeniden çok dik bir açı ile çıkmaya başlamıştık ve artık daha sık nefeslenme ihtiyacımız oluyordu. Tam bu sıralarda Bora’ dan bir çağrı geldi..”ben kampa dönüyorum, Canan yola devam ediyor, size mola noktasında yiyecek ve su bırakıyorum”... Hoppala ikisinin nerede olduğunu ve ne kadar gerimizde olduğunu bilmememize bir de Canan’ ın tek başına devam edeceği eklenmişti. Artık her nefeslenmemizde arkamıza dönüp Canan’ a bakıyorduk ama nafile... Bir dikliği daha tamamladık ve rüzgarı pek almayan kayalıklar arasında bir bölgeye ulaştık. Burda hem dinlendik hem de Osman bol bol güzel bulut kareleri aldı. 


Burada Onur telefon ile Canan’ a  ulaştı ama o zirve inadı yapmıştı birkere, geri dönmeye niyeti yoktu. Artık gerçekten de zirveye yakın olduğumuzu biliyorduk. Yaklaşık 20 dk. lık bir tırmanış daha yaptıktan sonra artık çevremizde daha fazla yükselti bulunmayan bölgeye ulaşmıştık. Hemen solumuzda Kartepe ve 20 dk. mesafe sağımızda da Batı Torosların zirvesi Kızlar Sivrisi adı gibi sipsivri duruyordu.  Aşağıdaki fotoğrafta soldaki tepe...


Hiç ara vermeksizin devam ettik ve saat 11.00 de zirveye vardık. Kamp yerinden bu yana 7 saat yol yapmıştık ve +1000 metre irtifa almıştık ama şu an o yapılmış olanlar ne konuşuluyor ne de düşünülüyordu. Çevremizde daha yüksek bir nokta yoktu ve 3070 metre irtifada 360 derece dönerek ufkun tüm taraflarını görmeye çalışıyorduk. 


Zirve defterine Pandül ve ekibinin isimlerini ve notlarını yazıp 3-5 kare fotoğraf aldıktan sonra dönüşe tam başlayacaktık ki Onur cep telefonunu düşürdüğünü fark etti. Eee telefona da üzüldük tabi ama asıl olan kamp noktasına çağırmayı düşdüğümüz taksicinin telefonunu yitirmiş olmamızdı. Bu şu demekti...bilmem kaç saat yürüyüp kampa geri dönücektik ve o yorgunlukla kamp yükü ile yürüyerek Orman Bölgeye ulaşacaktık. Ama o kadar da talihsiz değildik tabi, Onur zirveden ayrıldıktan kısa bir süre sonra telefonunu bulmuştu.

Bu da iyi bir tecrübe...kritik statüdeki tüm telefon numaraları ekipteki herkesde bulunması gerekiyor. Zirveye ulaşmak ve telefonun bulunması fazlasıyla endorfin salgılamamıza neden olmuştu artık kafalarda tek ve yeni bir hedef vardı...Olympos....

Dönüş yolunda rüzgar almayan bölgede Canan ile karşılaştık...Her ne kadar ekipten birini yeniden zirve yapma konusunda kandırmaya çalıştıysa da kimse yemedi:) ve dönüşe devam ettik. Onur, Gülin ve Canan dik bir iniş rotasına girmişlerdi ve artık dönemezlerdi bu durumda ilk mola noktasına ulaşmak kalan malzemeleri toparlamak Osman ile bana kalmıştı.

İnişi nerden yapacağımıza yönelik bir iki müzakere sonrası doğru rotayı seçmiştik. Yanlız şunu belirtmek isterim. Çarşak zemin çıkışı, her ne kadar yorucu ise inişi de bir o kadar zevkli...çünkü dikkatli olursanız çok keyifli ve hızlı bir şekilde kayabiliyorsunuz. Mola noktasına ulaşıp hörgüçlerimize su bastıktan sonra toparlanarak diğer 3 arkadaşımız ile buluşma noktamıza hareket ettik.

Onlar buluşma noktasına bizden önce vardıkları için Gülin ve Canan kampa devam etmiş Onur ise bizi beklemişti. Biz de buluşur buluşmaz zaman kaybetmeden kamp yerine hareket ettik. Dönüş sırasında ara sıra arkamıza dönüp Kızlar Sivrisi’ ni yeniden görmek istiyorduk...Buraya bir kez de kışın mutlaka gelinmeli...


Kamp yerine ulaştığımızda saat 17.00 olmuştu yani kısa molalarımız dahil olmak üzere 13 saat yürümüş ve tırmanmıştık. Onur daha önceden taksiciyi koordine ettiği için kamp yerine vardığımızda taksi gelmişti. Beklenen yağmur orda hafiften başladı, öğün atlamış olmanın verdiği açlıkla hızla birşeyler tıkınıp toparlandık ve Olimpos yolculuğuna başladık.

Olimposa vardığımızda aklımızdaki ilk şey sıcak yemekti, çünkü o gün sıcak birşey namına çay dahi içmemiştik. Pansiyona yerleşme, yemek yeme vs. sonrası kendimizi Kaktüs bara attık. Bu arada güzel mekan, Jimi, Floyd falan çalıyor üstelik çardakları güzel ve yakında ateş de mevcut...Zirve yorgunluğunu gülücükler, kahve ve bira eşliğinde üstümüzden atmaya başladık...Adrasan’ da bulunan biraderim Yücel de yanımıza geldi ve onu da görmüş oldum .

Kendilerini uyku tanrısına adamak isteyen bazı arkadaşlarımız bir iki saat sonrası pansiyona döndüler ve kalanlar olarak bizler de Olimpos’ a uyumaya gelmedik diyerek Gölge bara geçtik ve bir süre de orda takıldık. Saat 02.30 gibi pansiyonumuza dönmüştük. Nevinle birlikte uykusuz otobüs yolculuğu ve az uykulu zirve gecesine bir gece daha eklemek için sabah 06.30 da uyanıp Olimpos kumsala indik ve günün ilk saatlerinde denize girip Akdeniz ve Torosların güzelliğini seytettik. O gün içerisinde Osman ve Onur sahilin sağındaki tepeye çıkıp fotoğraf çektiler. 

Havanın bozduğu 1-2 saatlik arada da kendimizi gözleme çeşitlerinin dayanılmaz çekiciliğine bıraktık. Hava tekrar açtığında da yeniden kumsala inip camışlamaya başlamıştık. O akşam yolcu olduğumuz için saat 17.00 de Olimpos’ dan ayrıldık. Çok dolu bir etkinlik olduğunu söyleyebilirim. Kamp, zirve, performans, deniz, camışlama her bişey vardı. Başta Onur olmak üzere tüm ekibe bir kez daha teşekkürler.





Ek Bilgiler:

Yol, toprak ve s’ler çizerek ilerliyor. Eğer ilk dönemeçte yolu devam etmeyip dik çıkarak ağaçlık yamaçtan ilerlerseniz büyük zaman kazancınız olur ama biraz yorulabilirsiniz.

Barakalar bölgesinde 3 adet su kuyusu var. Tulumbalı olan en içilebilir düzeyde olanı

Platodan 400m yukarıda tek büyük yaşlı bir ardıç ağacı var. Platodan bu ağacı hizalayarak tırmanışa başlarsanız gereksiz inişler çıkışlar yapmamış olursunuz. Gece başlayan tırmanışlar için geçersiz bir durum.

Bölgede yabani hayvan mevcut ama insanlara yaklaşmıyorlar. Dönüşte domuz gördük. Ayrıca yabani at ve katır oldukça çok.

Elmalı’dan araç kiralamak isterseniz Taksi Numarası: 0532 572 41 86 – Oldukça iyi fiyat vermektedir ve bölgeyi iyi biliyor.

Jandarma ve Sedir Orman İşletme Müdürlüğüne Elmalı’da mutlaka haber verilmeli. Özellikle Orman İşletme Müdürlüğüne mutlaka uğrayın yoksa yukarda orman kulübesinde sorun yaşarsınız.


Yazı: Yiğit Şahinbeyoğlu
Fotoğraflar: Osman Temizel, Yiğit Şahinbeyoğlu





































































































































































Okunma 15291 defa Son Düzenlenme Cumartesi, 29 Ekim 2011 20:54
Yorum eklemek için giriş yapın