Niğde Aladağlar Göller Bölgesi Trans - Emler Zirve

Tarih : 22-25 Haziran 2007

Merdak, Todak, Pandül ortak etkinliği

merdak - www.merdak.org
todak - www.todak.org.tr


Katılımcılar :Alpay Oğuş, Bora Özkoca, Osman Temizel

Malzeme : Çadır kamp ve yüksek irtifa yürüyüş malzemeleri

Süre : 4 gün

Bu faaliyet Merdak-Todak katılımcılarının sırtlarındaki yüke aldırmadan yüzlerinden eksik olmayan gülümsemeler ile daha da keyifli geçti. Her türlü yardımları için iki ekibede teşekkürler

Daha önce Yıldızbaşı cağlınbaşı zirvelerinden kurumuş damaklarla ve elimde boş su matarasıyla su dolu göllere imrenerek bakmıştım. O zaman bu bölgeye gelip sıcaklarda suya kendimi atmayı istemiştim.


Mailime merdak-Todak ortak faaliyet maili düştü. Başlık Aladağlar-Trans Şeklindeydi. Hemen katılmaya karar verdim. Programa uymak için Cuma akşamı sokullu’da olmamız gerekiyor olması gerekliydi. Bu konuda da sıkıntıları aşarak hemen katılacağımız bilgisini gerekli yerlere verdik. Hızlı bir hazırlık ve Perşembe akşamına niğde arabasına yer ayarlanması ile doğru aladağların yolunu tuttuk.





Bir önceki hafta cumalıkızık gezisini en küçük Pandül’lü Erin ile birlikte yapmıştık.Bu faaliyet tabii bir aylık oğlumun ilk faaliyeti olması özelliği taşıması ile birlikte, bizimde anne ve babası olarak uzun süredir kalmalı ilk etkinliğimizdi. Erinin dere yürüyüşüne katılması beklenemezdi. Fakat kaybolan ekiple birlikte pek fazla yorulmadan kampa döndüğünü söyleyen bora için ertesi gün performans yürüyüşüde pek tatminkar geçmemişti. Hatta Pazar sabahı saat 7 de buz gibi dereye girmek bile boraya yeterli bir aksiyon gelmemişti.


Bu faaliyet içinde onunda olması gerektiği kesnleşmişti.Kendisine hazırlanması için haber verdim. Son dakika da osman da ekibe katıldı. Gözler geceleri ne tarafa sarkacağı belli olmayan boynun liderliğinde koltukta bir o tarafa bir bu tarafa sarkar halde niğdeye vardık.

Bol zamanımız vardı. 1.5 saatte demirkazık köyü dağevi yanına vardık. Çanta organizasyonlarımızı tamamlayıp dağ evinin yanında yukarı saldık kendimizi. Yolu dümdüz takip ettik. Demirkezık’ın dibinden sağa giden alt sokullu yolu yerine sola döndük. Orda da bir süre sonra yol ikiye ayrıldı Sola arpalık’a iden yolun yerine sağdan sokullyoluna saptık. Dağ evinden çıktıktan 2 saat sonra sokullu ya varmıştık. Hemen girişte yalakın yanına kamp attık. Aslında Merdak’tan aldığım bilgide sokulluyu aynı yoldan 30 dk daha devam ettiğimizde ulaşılan başka bir yalak başında kamp atılacaktı. Ama onu aramak gereksiz geldi. Sabah erken kalkarak erkenden ekibe katılacaktık.


Kampı kurup güzel bir gölge uykusu çektikten sonra akşam yemeklerimizi yedik. Merdak ve Todak bir taraktör üzerinde göründü. Sabah planı yapıldı. Onların kamp alanı tarifteki gibi 30 dk mesafede idi. Sabah erken kalkıp yola çıkma zamanından önce onlara eklendik ve faalyettet başlamış oldu.


Bora gençliğinin verdiği güvenle akşamdan beri bu faaliyette nelerle karşılaşacağım acaba sorusunun cevabını bulmuş gibi yanıma yanaştı.


-Alpay abi bu ekip çok yaşlı. Sanırım faaliyet rahat gececek dedi. Bende bu gözleme cevap vermeden çantamı hazıladım ve saat 7 de yürüyüş başladı.





İlk hedef karayalak vadisi üzerinden Çelikbuyduran’a varmak idi. Orta eğimde kamp yükü ile karayalak vadisine varışımız 1 saat sürdü. Ordan bir tepe yükseldikten sonra eğimin biraz daha artması ile  zorlaşma belirtileri veren yürüyüş zorlaşan eğimle devam ediyordu. Bu arada bora ile aramız açılıyor ama fotoğraf çekmek için onu beklerken bende dinleniyordum. İlk defa bir faaliyette yeni aldığım çanta mataramı kullandım bu faaliyette. Düzenli ve yudum yudum su içiyordum. Hava çok sıcaktı. Vücudumuz ter içindeydi ve yükseldikçe soğuyan hava molalarda üşütüyordu. Yükseldikçe bu etki artacaktı. Şu tepe bu düzlük derken boranın ve osmanın artık geride kaldıklarını gözlemledim. Kendi adıma uzun bir ara vermiş olduğum bu tür bir etkinliğin keyfini çıkarmak istiyordum. Bora ve osmana güvendiğim için artık kendi yürüyüşümün temposuna odaklandım. Fiziksel olarak çok iyi durumda idim. Tempoma ve faaliyetime odaklanmış, uzun süren stresli bir dönemin son kalıntılarını da kafamdan atmaya çalışıyordum. Bu arada emler zirvesinin yakınından geçeceğimizi biliyordum ama önden gidenlerin aynı zamanda bu zirveye çıkacaklarını öğrendim. Hemen bora ve osmanı aradı gözlerim. Önümde görüş mesafesinde 3 kişi vardı. Bu arkadaşlar dan 2 tanesi kamp yükü taşıyordu. Biri de kiralanan katırlara yükünü vermiş küçük bir çanta ile yürüyordu.

Çelikbuyduran’ a çok az kalmıştı. Tırmanış eğimi hissedilir ve nefes keser düzeyde artmıştı. Bir taraftan ekip arkadaşlarım hakkında endişeleniyor, bir taraftan emler zirve ekibine yetişmek istiyordum. Bu düşüncelerle celikbuydurana vardım.Bedenim kalınlığında bir kaynak bir kayadan doğuyor, bir metre sonra düştüğü kaya içinde yokoluyordu.


Bu soğuk suyu fırsat bilerek öğlen molasını vermiş bir ekip vardı. Onlara emlere çıkacak ekibi sorduğumda önde demekle yetindiler. Hızlı karar  vererek soğuk suya söyle bir yüzümü değdirip hemen ayrıldım. Önümdeki ekipten son kişiyi görüyordum. Onun rotasından devam ettim. Ama bir sırta varmak üzere idi ve görünmez olacaktı Sonrasında ise rotayı kaybetmekten cekindiğim için tempomu arttırdım.Saat 11 de Çelikbuyduranda saat 11:45 tede söylediğim sırta varmıştım Sırtı bitirince artık buranın göller bölgesi seviyesinde olduğunu gördüm. Görüş açıktı ve kimseyi kaybetmem mümkün değildi. Bulunduğum yerden sol tarafta tırmanan 2 kişi ve dağın eteklerinde bana çok yakın 2 kişi daha olduğunu gözlemledim. Evet Emler zirve gayet açık bir şekilde kendini belli etti.


Yemek cantam yanımda değildi. Ocakları ve ilkyardım malzemesini ben yemekleri bora almıştı. Ağzıma atabileceğim bir şey yoktu yanımda. Aç kalmıştım. Aklıma baharat çantama bakmak geldi. Orda şeker bulmuştum. Onu yanıma aldım Sadece şeker ve su. Polarımı belime bağlayıp tırmanışa başladım. 45 dk da zirvedeydim. Hava açıktı ve erciyes, hasandağı bile gayet net görünüyordu. Zirve defterine gerekli notlar ve sonrasında birkaç fotoğraf ile bulunduğum yerin keyfini çıkardım. Ekip arkadaşlarımı gözlemlemeye çalışıyordum. Uzaktan davranılarından bu Bora’dır dediğim herkes benim çantamın yanında geçip gitti. 20 dk da aşağı indim. Tüm ekip parça parça zirve tırmanışına başlamıştı. Çantamın yanına geldiğimde bora ve osmanın ortada olmadığını görerek endişendim. Çünkü en geride kalan ekip dahil herkes emler sırtında idi. Katırcılarda geçip gitti. Bora ve osman yoktu ortalıkta. Oturup dinlenmeye başladım. 30 dk sonra osman geldi. Suratı düşüktü. Boranında iyi olduğunu öğrenerek rahatladım. Ama geride bir tek bora vardı ve bu tür ilk faaliyeti idi. Bir anda yanlış bir karar verebilirdi.





Geneden beklemey devam ettim. Osman’ın çantasından tırtıkladığım yieceklerle oyalandıktan sonra 30 dk geçtiğini farkettim. Bora hala ortada yoktu. Sanırım biryerlerde tamam budur ben hakkıma kavuşacağım kararı vermiştir diye gülerek kalktım ve yürüyüş yoluna doğru yürüdüm.10 dk sonra borayı gördüm.


Sırtında çanta kafasını iki yana sallayarak bana işaret verdi. Çok ağır bir tempoda, yürüdüğünden daha uzun dinlenme molaları ile bana yaklaşıyordu. Yanıma geldiğinde ilk söylediği


--ben bu işi bırakıyorum. Ömrümde bu kadar yorulmadım. Başım ağrıyor çok.

Dinlenme molasında zaten susuz kalmış ike bir çikolata yiyerek ağrıya davet çıkarmıştı.


Tabii zirve denemesi yapmadı. 30 dk moladan sonra osman daha aşağı inmeden borayı patikayı işaret ederek yürüyüşe başlattım. Artık yol yataydı. Göller platosunda idik. Patika direktaşın altındaki kamp alanına gidiyordu direk. Emler zirvesinden gözlemlediğim kadarı ile 1 saat te tamamlanacak bir yoldu. Aşağı yukarı o kadar tuttu. Büyük gölün hemen üstünde su kaynağı yakınına kampı attık. Çadırlar kuruldu. Tek ocak sahibi olarak mutfak işleri otomatik üzerime kalmmıştı. Ama diğer işleride osman ve bora hallediyorlardı.


Bora titreme ve mide bulantısı sinyalleri verdi. Çadıra girmesini ve uzanmasını söyledim.Bu tür hastalıkları iyileştirme ilacım olan tarhana çorbasını yapmaya koyuldum. İçerisini çok imansız bir pul biberi de bolca kattım. Karışımı (Corba demiyorum, çünkü değil.) boraya içirdim. Çok güzel olmuştu. İnsan evladının yiyebileceğinden çok fazlası bir bulgur teknesini de gövdeye indirdikten sonra herkes kendine geldi. Osmanın da suratı asıktı ama sanırım çantası çok ağlattı kendisini. Ağırlığı değil dizaynı. Çünkü osmanda sadece 2 tişört ve bir çadırla gelmişti faaliyete. Kendisi karadeniz çocuğu olup alışık olmasına verdik tabii bu rahatlığı. Ama çantasında bardak bile taşımadığından çantası çok hafif gelmişti bana bende çadırımı verdim ona.





Hangi tür olursa olsun faaliyetlerde malzemenin çok önemi olduğunu düşünüyorum. Ordaki köylüler yada bu işleri malzemesiz yapan herkesin işin sporif tarafından uzak olduğunu düşünüyorum. Tabii orda yağurda yağsa, karda yağsa, gece kafalambasız yol almak gereksede  birşekilde ölmeden geri dönmek mümkün olur. Doğa ile yarışır bir halde bunu yapmak sportif görüş dikkate almamak anlamını taşır bence. Bu işlerde bu malzeme organizasyonları, onları gerekli yerlerde kullanmak aslında işin önemli bir parçası.Bunu gözden kaçırmamak lazım.


Diğer ekiplerin katırlarla yukarı çıkardığı 2 karpuzu gövdeye indirme davetine ilgi gösteremedik. Çünkü yemekten sonra kaybolan güneşle beraber suğuyan hava ve yorgun bedenler bize uyku tulumunu işaret ediyordu. Saat 20.00 de uyduk. Sabaha kadar fokurdamışız. Güneş kaybulduğunda sanki ortalık tüm gün yanmamış gibi soğuyor ortalık. Buz gibi bir hava yalıyor suratınızı.


Sabah 7 de Hacer boğazı yürüyüşümüz başladı. Transımız niğde kayseri yönünde idi. Hedefimiz  hacerOrmanı içerisinden Soğukpınara ulaşmak ordanda Balazlama köyüne gitmek idi. Soğukpınar da bizi bir traktör alacak ve köye götürecekti.Ordan dönüş yolu başlamış olacaktı. Sürekli iniş yapıyorduk. Bu çok yorucu idi birde öndeki ekip patika yerine doğaçlama bir yerlerden inmeye çalışında oldukça dertli bir iniş oldu. Saat 11 gibi ormana ordanda 12 gibi soğukpınara vardık. Ama soğukpınarda bizi kurumuş bir pınar bekliyordu. Sanırım hepimiz önceki günün yorgunluğu ile daha çok su tüketir hale geldik. Sular yetmedi ve pınarda kuru olunca borç su şişeleri havada uçuşmaya başladı. Hacer ormanına varana kadar dik ve zorlu bir iniş var. Ormandan sonrada ağaçların arasında bir orman yolu sizi pınara getiriyor. Ama pınarı bulmak kolay değil. Yoldan ayrılıyorsun pınarı bulmak için. Burdan tarktörle köye gitmekte çok uzun sürdü. Patika bir yol varmış yürümek için söylenene göre ama bu yol sanırım çok kolay değil. En az 2-3 saat sürer. Arada su kaynağı bulmadan bu yolu yürüyerek köye kadar uzatmak çok zor. Köyde bir araba muhakkak sizi karşılamalı. Burdanda yusufcuk a çıkış 45 dk sürüyor.





Faaliyet bitti gibi görünüyor ama daha başımıza gelecekler var. Organizasyonda tam nerede, nezaman olacağımız belli olmadığı için bizim bir dönüş planımız yok. Merdak otobüsü ile bizi pozantıya bırakacaktı. Ordan otobüs bulmayı planladık. Buraya kadar gelmişken Kopuzbaşı şeşlalerinde bir mola olmazsa olmazmış. Rotamızı oraya çevirdik. Yaklaşık 20m boyunda şelalerden çok kuvvetli bir kaynak dereler oluşturmuş. Bunların yanında da turistik bahçeler. Birine daldık ve kendin pişir şeklinde bir hizmetle kanın artık terkettiği ayaklarımıza biraz kan gönderdik.

Buz gibi sularda temizlendik. Suya girenlerde oldu. Yemeklerimizi yedikten sonra ayrıldık. Bir yol çalışmasına rastlayıp 2 saatimizide orda harcadıktan sonra ancak saat 10:30 gibi pozantıya ayak bastık. Pazar gecesine rastladığı için hiçbir otbüste yer bulamadık. 2:30 ben bir ankara koltuğu bulup ekipten ayrıldım. 30 dk sonra onlarda 2 kişilik yer bulmuşlar. Ankara aktarmalı evimize vardık. Bu faaliyet için 4 gün ayırmak en doğrusu.


Uzun bir aradan sonra fiziksel olarak iyi geçen ruhsal olarak moral yükleyen bir faaliyet oldu. Seneler önce uzaktan görüğüm bu yerleri görme fırsatı bulduğum için çok keyiflendim. 3 aylık bir baba olarakta dikkate değer bir zorluğun altından kalktığımız düşünüyorum.


Boranın ilk ciddi ve uzun faaliyeti idi. Gerçekten ağlamamış bile olsa mecazi anlamda bora’yı ağlatan bir faaliyet olduğunu düşünüyorum. Yüksek irtifa ve trans kelimeleri hakkında fikri var artık.


Osman ise zaten dalgıç olarak bir performans altyapısı olan birisi. Zirve de yaparak bunu kanıtladı zaten. Sadece malzeme olarak hazırlıksız idi. Her eksiğinde kendiside bunu hissetti ve sanırım kısa sürede bu eksikleri tamamlayacak.


Alpay Oğuş

03.07.2007 - Gelibolu
Okunma 6355 defa Son Düzenlenme Cumartesi, 29 Ekim 2011 20:54
Yorum eklemek için giriş yapın