Ağrı dağı yaz

Etkinlik ismi: Kötü Dia
Tarih: 23-30 ağustos 2002
Hazırlayan:Alpay OĞUŞ
Etkinlik yeri:Doğu Beyazıt - Ağrı
Katılımcılar : Murat Kandi, Ergun , Ebru, TED
Teknik Malzemeler : ip, Krampon,Kask, Kamp Malzemeleri

Murat Kandi zaten ağrıda. Sanırım 2-3 zirve tırmanışı yapacak. Arkasından biz ona ekleneceğiz. Ve hep beraber tırmanacağız. Herkes kendi şartları ile doğu beyazıtta olacak. Ben yine 36 saat olmasına rağmen tren yolculuğunu tercih ediyorum. Horasan, oradan ağrı, oradan doğu Beyazıt planım.

Yolculuğum iyi başladı. Sadece çevrede, kafanı çevirmeden izleyecek kadar çok kara mizah olaylar dönmekte. Onlardan kafamı kaldırıp bir şeyler okuyup yazabilirsem ne iyi. Eskişehir’e kadar vagon doluyor, boşalıyor. Kimin nerde oturduğu belli değil. Çantam çok ağır. İp ve diğer malzemeler çok yer tutuyor. Çadırımda bende tek başıma gittiğim için her şey bende. Orada ergun partnerim olacak. Daha önceden tanıyorum ve partnerlik konusunda genel anlamda bir güven duyuyorum.

Tekli koltukta oturmak ve yolcuların sigara konusundaki dikkati sonucunda ilk akşam iyi bir uyku ile başlıyor. Demirbağ’da uyanıyorum. Sivas’ı gece geçtik. Çünkü gelmek istediğim yerlerden biri ve bir garını göreyim diye düşünüyordum. Ama olmadı. Yolculuk yemek vagonu, yemek ve yozgat’lı bir çiftçi ile koyu bir sohbet ile devam etti. Buğday üreticisi. 220-230 binden aracılar kendilerinden buğdayı alıyormuş. 400-450 den devlete fiyat veriyorlarmış. Devlette bu pahalı diye 350 den dışarıdan alıyormuş. Kendide bu karamizah örneğine gülüyor ama elden gelen bir şey yok.

Kocaman sık tüneller geçiyoruz. Altımızda bir ırmak var çamur yüklü. İstasyonlar var birsürü. Pelitözü gibi terkedilmiş. her biri zamanında çok iş yapmış şimdi durmadan, transit. 

Bağıştaş istasyonundayız. Yaklaşık 1 saattir bir su kenarında gidiyoruz. Suyun bir yanı tren yolu bir yanı mükemmel tırmanış rotası. Emniyetçi tekne üzerinde olmak kaydıyla tabii. Ama su pek parlak değil. 

Şimdi ılıç istasyonundayız. Her şey Anadolu da olduğumuzu hissettiriyor. 

Erzincan’ı az evvel geçtik. Biraz tereddütten sonra treni kaçırma korkusundan sıyrılıp herkes gibi büfedeki üzüm peynir ekmek menü süne atladım. İlk yediğim mantıklı şey. Biraz hazırlıksız yolculuğa çıktım.

Horasan’a akşam saat 5 sularında indim. Hava kararmak üzere idi ve hızlı haraket etmeliydim burada saat 6 dan sonra hava kararıyor ve hava karardığında jandarmalar duruma göre yolculuk izni vermeyebiliyormuş. Hemen bir araç bulmaya koyuldum. Herkes beni merak edip yanıma geliyor. Ağrı için bu pek kullanılan bir yol olmadığı için insanlar alışık değil. Kimisi kızgın davranıyor sebebi malum. 

--Bekle ağrı aracı gelir. dedikleri köşeden hiçbir araç geçmiyor. 8-10 tane er toplandı yanıma onlarda araç bekliyor. Hepimizin ortak yanı ağrı’ya gitmek. Sonrasında farklı yerlere gidiliyor olsakta hepberaber bir araç tutuyoruz. Bana Alpay abi demekten sanırım dilleri pelte olmuştur. her şeyi merak ediyorlar. Onların mekanı ve ben dışardanım. Gece askerlerin hareket etmesi kesin yasak. Bir tane jandarma çevirme noktası var orayı aşarsak sorun yok 2 saat içinde ağrıdayız. Ortalık karanlık. Yüksek tepelerin arasından geçerken far lambalarının karanlığı yenmekte ne kadar zorlandığını hissedebiliyorsun. Kafamdan binbir türlü şey geçiyor. Geceyi bir askeri garnizonda geçirmek dahil. Ağrıdan sonra Doğu beyazıt’a gidecek bir er var --Alpay abi gidecekmiyiz gece diyor. Sanırsam gece kalarak harcayacağı parayı harcamak istemiyor. --Bilmem bulursak mantıklı bir şeyler gideriz diyorum. Ağrıya girdik. Minibüscü kenara çekti ve --hemen inin. dedi. Oda kaçakmış.İlerdeki kontrolden kaçmak için bizi erken indirdi. Ağrı merkeze kadar yürümek zorunda kaldık. Bu memlekette legal bir şey yokmu?

Her zamanki gibi önce gözüme kestirdiğim birine yenecek yemek ve kalınacak yer sordum. Önce turist zannetmiş ama sonra anlaştık. Sanırım param var diye düşünerek 4 yıldızlı bir oteli söyledi kalınacak yer olarak. Evet param var ama kalmak istediğim yer orası değil. Akşam yemeğini önce yemeye karar verdim. Kalınacak çok yer vardı onlardan birine muhakkak yerleşebilirdim. Doğu Beyazıt rüyası bu gece olmazdı. Yemek yediğim yerde genç bir çocuk çok ilgilendi benle. Hatta bir çorba ısmarladı kendine beraber yemek yerken konuştuk her şeyden. Bana kalacak yer ayarladı. 7 milyon olan bir odayı 5 milyona. Hemde televizyonlu. Yemekten sonra yerleştim. Televizyon yoktu. İstedim getirdiler. Anteni taktım hiçbir kanal çekmiyor. Söyledim o kısımda anten çekmez dediler. Niye getirdiniz o zaman dedim istedin dediler. 

Gece gezilebilecek “cumhuriyet caddesi” denen bir yer var. Yerlileri oraya “mecburiyet caddesi” diyor. Ama gidince anladım. Bir oyun salonunda ördekler gibi boş caddede yürüyüp sondaki dondurmacıya dong diye çarpıp geri dönmekten başka şans yok. Ben ara bir sokağa saptım. Başka yerlere çıkarım diye. Kapısının önünden gecen bir ayakkabıcı beni içeri buyur etti. Girdim. Genç bir çocuk 20 li yaşlarda. Askerlik yapmış gelmiş baba mesleği ayakkabıcık öğrenmeye çalışıyor. Gel çay ısmarlayayım dedi. Girdim. Oturdum --tüh be çay bitmiş dedi. Gülümsedim oturdum. Anladım konuşmak istiyor. Bakalım nerelere gidecek bu konuşma. Futbolcu olma hayali sakatlanma. Askerlik. Buralardan kurtulacak bir sebeb bulamamak ve baba mesleğini devam için onun yanında çalışmaya başlamak. Kısa özet. Baba bir toplantıda ayrıntıyı sormadım. Sorsamda söylemezdi herhalde. 

--Sana cay ısmarlayamadık bari ayağındaki ayakkabıyı tamir edelim dedi. 
Baktım gercekten senelerdir orda duran söküğü gercekten kanıksamışım herhalde. Hayır dedim ama dinletemedim. Aldı başladı tamire önce yapıştırdı, olmadı dikti, iğne kırıldı, o renk ip bitti. Benim sökük oldu yarısı yapışık, yarısı dikili, dikişli olan kısmın yarısı başka renk yarısı başka oldu. Tamam dedim bırak yarın devam ederiz. 
Tabii diye konuştu kendi kendine 
--daha bir ay oldu öğrenemiyor bu kadar hızlı insan. 
-ben kendime de ona da güldüm 

Bir dahaki gelişimde görüşmek üzere ayrıldık. Otele geldim lokanta sahibi beni gezdirmek için arıyormuş. Bulamadı tabii. Uyudum Sabah erken gitmeme gerek yoktu. Çünkü ben erken gidiyordum kandi ile doğu beyazıtta buluştuk. Önce İsfahan otel de diğerlerini bekledik. Bizden bir gün sonra federasyon kampı vardı ve kimse bu kampa yakalanmak istemiyordu. Türkiye’nin değişik yerlerinden bir sürü insanla tanıştım. Ama muzaffer erolgez ile tanışmak ayrı bir keyif verdi. Hem bir ropörtaj yaptık işaretlenme konusu ile ilgili olarak hemde uzun uzun anlattı kendisini, kendi söylemi ile plak aynı plak sar başa dinle. 

25 sabahı tırmanışa başladık. Önce Mağara denen mevkiye arabalar ile çıktık. Orada katırcılar var. Hemen üzerimize atıldılar. Normal olarak buradan da 3200 kampına katırlarla çıkılıyor. Fakat biz yürüyerek çıkmayı düşünüyoruz. Katırcılar bu işe bozuluyor. Ekmek paralarını almışız gibi kızıyorlar bize hatta çıkamazsınız diye umudumuzu kırmaya çalışıyorlar. Bende onların önünde getirdiğim kavunu kesip moral buluyorum. Tırmanış ağır kamp malzemesi ile başlıyor. 

Mağara mevkii 2100 11:30
1 mola 12:50
haraket 13:10
2 mola 14:15
haraket 15:00
3 mola 16:30
1 ana kamp 3200 17:25

Ana kampa yaklaşım süresinde hava sürekli bozdu. Esinti hissedilir düzeyde arttı. Katırla çıkarak ana kampa yerleşmiş olan kişiler güzel birçok yeri parsellemişti. Bizde bir kenara kampımızı attık. Duyduğumuz kadarıyla kamp alanında hırsızlıklar atmıştı. Bunu nasıl halledecektik acaba. Çünkü zaten katır tutmayarak soyulmayı hak etmiştik. Yemek yedik ve hemen çadırlarımıza çekildik. Yorulmuştuk. Yarın 4200 kampına çıkıp aklimitize olacaktık. Kandi 2 saat te çıkarsınız akşama kadar orada kalırız sonra geliriz, ertesi gün çıkışı buradan yaparız diye bir plan yaptı. Ben kendimi daha önceki irtifa tecrübelerinden dolayı bildiğim için aklimatize süremin yetmeyeceğini söyleyince benim için plan değişti. Ben 4200 de kalacaktım. Böyle olunca 4200 e kampımı çıkaracaktım. Çadır gereksiz diye karar verdik. Bivak yapacaktım. Ertesi gün kahvaltımızı edip tırmanışa başladık. Kandi ishal olmuştu ve bize katılmadı. Levhaları kullanarak (zaten kullanmasak ta olurdu patika belirgin) 4200 kampına çıktık. Tabii ben biraz geç çıktım. Hem performans hem de kamp taşıyor olmam beni ağırlaştırmıştı. Ama diğer arkadaşlar gibi ben 3200 e dönmeyecektim. Çıktığımda 4 olmuştu saat.Ve bizim ekip dönüşe hazırlanıyordu. Bende bivak yeri bakıyordum. Sonradan bizim ekibe katılan ve 4200 e katırla gelen 2 kişilik ekip beni büyük çadırlarına davet edince sorun ortadan kalktı. Ekip geri döndü. Sabah saat 6 da hava aydınlanınca tırmanışa başlayacaktık. Gece 1 saat kadar dolu yağdı. her biri misket kadar büyük. Sevindim bivak ta olmadığıma. Sabah kandi ile konuştuk. Benim yanımdaki diğer iki dağcı ile birlikte biz erkenden tırmanışa başlayacaktık. 3200 den gelen ekip performansı yüksek bir ekipti ve bize yetişmesi planlanıyordu. Böyle olunca biz hazırlığımızı yapıp tırmanışa başladık. Çok rahat ve yavaş bir tempo ile birazda geriden gelen ekibi sise girmeden bekleyerek 5100 de buluştuk. Buz olan kısma dün yağan dolu yumuşak bir doku kazandırmıştı. Burada kramponlar yeterli gibi görünüyordu. Bu sebeble ip açmadan dikkatli bir biçimde bu bölümü de geçtikten sonra zirveye yaklaştık. Hava çok kötü görüş 15-20 m bu sebeble ağır ilerliyoruz. Yağış çok az olsada var. Çantalarımızı en son kerteriz noktasında bırakıp zirveye çıktık. Ve birden hava tamamen açtık. Tek bulut yok, Güneş yakıyor. Çevre, tüm dağlar cam gibi. Bu 15 dk sürdü. Sonrasında hemen kapattı. Sponsor bulmuş arkadaşlar gerekli fotolarını çektikten sonra inişe başladık. 

Yaklaşık 3 saat te de inişimizi tamamlayıp, kamp alanına ulaştık. Federasyon gelmişti bu sebeble ortalık çok kalabalıktı.

-Genel kamp kurallarına yine uyulmuyordu.
-Temizliğe dikkat edilmiyordu.

Kendi adıma tırmanış tekniğimin olmadığını anladım. Birçok konuda kandi beni uyardı ve doğruları anlattı. Yanlış yaptıklarım tabii bana başağrısı olarak geri dönecekti. Çok halsiz olsam da ve her haraket etmemde beynime binlerce iğne batıyor olsa da kandi’nin söylediği haklı çıktı. 

İniş tüm sorunlarımı halletmişti. 3200 kampına geldiğimde hiçbirşeyim kalmamıştı.Zımba gibiydim. Uyuduk ve sabah federasyon dağcıları tırmanırken biz aşağı indik. 

Tüm faaliyet boyunca tüm malzememizi kendimiz taşımamız beni mutlu ettiği kadar yordu da. Fakat katır imkanını kullanmak mümkün. İki halde de yazın bu rota çok zorlu olmayan keyifli bir rota gibi geldi. Bence kimse çekinmeden yaz için buralara gelip bu rotayı tırmanmalı. 

İyi tırmanışlar

Alpay OĞUŞ
23-30 ağustos 2002 

ağrı izin tel fax 0 472 2153730 turizm bölümü aynı tel görüşme için

Okunma 5747 defa
Yorum eklemek için giriş yapın