Tarih: 22-23 Haziran 2002
Hazırlayan: Anonim
Etkinlik yeri:Kandıra Sarısu
Katılımcılar : Alpay Oğuş, Ayça Oğuş, Mehmet Alpözgen, Hülya Erşah
ÇOK TEŞEKKÜRLER a&a
Pandül' le ilk faaliyetimdi hatta kendimle de ilk.
Bu yüzden çok heyecanlıydım. Sabah 11 buçukta Ayçadaydım.Beni görünce pek bir güldüler( a&a) ;sanırım fazla şey almıştım yanıma ilk faaliyet için. Cevat Kelle tadındaydım yani.
Saat 1 gibi Hülya işten çıkıp geldi. Biz de bindik arabaya, bastık gaza. Mehmet'i de evinden aldıktan sonra kadro tamamdı. Sarısu'a gitmek için önce İzmit, sonra Kandıra'ya gitmemiz gerekiyordu ;Kandıra+8km= Sarısu demekti.
Daha İzmit'e bile gelmeden" orda bi köy var orda... " dedi arabadaki herkes.Yeşilin için de, baraj gölüne bakan, 10-15 haneli kartpostal gibi bir köydü gerçekten. Dayanamadık girelim bakalım şu köye dedik. Adı SALTIKLI köyü.Çok güzel erik ağaçları olan bu köyde biraz köylülerle konuşup fotoğraf çektikten sonra erik toplayıp tekrar yola çıktık. Alpay acıkmaya başlamıştı. ARABADA Hülya'nın güzel sarmalarını(SARMA--->çok nankör bir yemektir yarım kilo yaprağı sarmak en az 1 buçuk saatinizi alır oysa yemesi en fazla 10 dk : )) ve börekleri götürmesi pek kesmedi.Bizde yol üzerinde bir yerde durduk.İsmini hatırlamıyorum ama Hüseyin'in yeri diyebiliriz sanırım,bilmeyenlere söyleyim Hüseyin oranın çok yakışıklı çaycısıdır. =))
Alpay + Hülya horozlarla birlikte mısır yedi bizde çay içtik.Fazla oyalanmadan yola çıktık tekrar.
Kandıra'ya geldiğimizde oranın pazarı vardı.Dalında domatesleri,biberleri aldıktan sonra biraz da marketten alışveriş yaptık. Sarısu'ya çok az kalmıştı. Kandıralılardan nasıl gidileceğine dair biraz yardım aldık.
Çok güzel orman için de bir yoldan geçtik,hatta yolda bize eşlik eden mandaların (camız, cameş de denen inek soyundan büyükbaş hayvan,malağın annesi =)_fotoğrafını çektik =)veeee deniz gözüktüüüü...
Sarısuya gelmiştik .Çok yalın bir yere benziyordu.Mehmet keşifçi kimliğiyle hemen bizden ayrılıp etrafı kontrole gitti.Alpay da o arada kamp kurmamız hakkında oranın sahibiyle konuşuyordu. Oranın bir aile yeri olduğunu evli olmayanların kalamayacağını öğrendik _HAYDAAAAAA!!!_tam o sırada Ayça'ya kaşıntı tuttu =))) uyuz oldu sanırım.
Hemen kalktık oradan ; yan tarafla anlaştık. 1 çadır+2 uyku tulumu= 7 mil TL. Eşyaları bırakıp mayolarımızı giydik. Denize gidebilmemiz için Sarısu'yu bir salla geçmemiz gerekiyordu. İnanılmaz keyifli bir şeydi bu sal olayı. Kurbağa orkestrasının içinden geçip koskoca kumsala ulaşmak .Cumartesi akşamüstü sadece biz vardık nerdeyse deniz kenarında.yoldan sonra Karadenizin serin suları ilaç gibi geldi hepimize.....Ayçayla Hülya yemek hazırlığına başladığında henüz hava daha serinlememişti.Yemekten sonra saat 10 gibi hava oldukça serinledi benim üstüm de iki polar olmasına rağmen üşüdüm herhalde sıcaklık 5 derece ye kadar düşmüştü.Bununla beraber inanılmaz bir çiğ başladı. Dışarı çıkan herşey 10 dk. içinde sırılsıklam oluyordu...Mehmet'in masa tenisin deki süper yenilgisini izleyip, Ayça'nın pudingini silip süpürüp yattık..
Ertesi sabah güne erken başladık .Pazar olduğu için Sarısu biraz daha kalabalıktı.Kandıra' dan da gelen çok olmuştu.Biraz yürüdük etrafı gezdik.Bulduğumuz serin bir yere matlarımızı serip Hülya'nın ilkyardım notlarını okuduk.Siteye konulacak ilkyardım resimleri için çekim yapmamız gerekiyordu;çekimler için yaralı olarak beni seçtiler heheh =)
Öğlen olmuştu bile.Birazda denizden faydalanalım dedik. Ayçayı kuma gömüp "yunus" yaptık sonrada benden kelebek yaptılar. ÇoOoOoOookkk güzel oldular ÇooOooOoook !! sağol Alpay =)
Saat 4 buçuk gibi dönüş yoluna geçtik.
Gebze'nin 90 km doğusun da kalan İzmit beldesi Hereke - Baharda açan çiçekleri binibir renkli halılara bile motif olmuş,tam İstanbul'la Sarısu arasında güzel bir mola yeri - de çaylarımızı içtikten sonra budha bar cd 2 mundian to bachke dinleye dinleye İstanbul'a vardık.
