VAY VAY Batı yüzü- kuzey sırtı

Ekip : R.F.Atakan Sarı, A.Salim Arıkan, Umut Ekiztepe
Tarih : 10 Mart 2004 
Kamp : VayVay Güneybatı yüzü Bölgesi
Tırmanılan rota : Batı yüzü-Kuzey Sırtı varyantı 
İniş : Batı yüzü- kuzey sırtı ( klasik rota ) 
Zorluk derecesi : I III IV ( İniş ise dik kar kulvarlarından aşağıya tümüyle yürüyüş ) 
Kullanılan malzeme : Kasklar, kazmalar, kramponlar, emniyet kemerleri 1 adet tam ip, 3 adet hms, 2 adet perlon bant, 
Süre: 10 saat ( gidiş-dönüş ) 
Rota Hakkında: Bu çıkış Ömer Tüzel Kitabındaki batı yüzü- kuzey sırtı rotasının varyantı olabilir. Kamptan itibaren 4 saat yürüyüş ve ardından tırmanılan kısımda ise ( toplam 3-4 ip boyu k.duvarına bakan kısımdaki sırtın üzerinden ) IV derecelik birkaç geçiş dışında rota genel olarak III derece zorlukta.

Eski klübümden has arkadaşım, kadim dostum ve partnerim R.F.Atakan SARI ile ocak ayından beri bol nikotinli balkon sohbetlerinde ben askere gitmeden önce şöyle güzel bir faaliyet yapalım diye konuşup duruyorduk. 

 


VayVay’a gitme planları ilk kez geyikten çıkıp ciddiyet kazanmıştı.Gerçi Atakan bu faaliyeti 3 kıştır istemesine rağmen bir türlü gitme fırsatı bulamamıştı. Daha doğrusu dağa sürekli beraber gittiği; ben ve Wallace, işlerimiz dolayısı ile raporluyduk. O da bir ekip kuramamış ve gidememişti.Kimse VayVay’a kışın gitmek istemiyor diyordu.Sonunda eksik bir kılıç ( Wallace ) yeni birkaç üye ve Umut Ekiztepe ile bu faaliyeti gerçekleştirme kararı aldık. 

 


Altı kişi, hazırlığı tamamlayıp 3 Mart 2004 saat 12:00’da İzmir’den yola çıktık.Ertesi gün saat 13:30 da Adana’ya vardık. Adana’da iki otogar var. Yüreğir dekinden ilçe dolmuşları kalkıyor. VayVay’a gitmek için ilk adım buradan kalkan Aladağ dolmuşlarına binmek. Aladağ, Karsantı Kasabası’nın yeni ismi. Sabah 7:00 den 12:00 ye kadar 50 dakika da bir, 12:00 den 19:00 a kadar her saat başında dolmuş var. Fiyatı 5 milyon.Adana- Karsantı ( Aladağ ) Kasabası arası iki saatlik güzel ve manzaralı ve keyif veren bir yoldan ibaret. 

Karsantı Kasabası’nda Telekom, market vb.. gibi önemli ayrıntılar mevcut. Çamardı’na benziyor. Bu kasabaya çok fazla dağcı gelip gitmediği için Jandarmaya uğramak gerekiyor. Aksi taktirde onlar sizi buluyor zaten.Öte yandan kasaba girişindeki POS Orman İşletmeleri yöreyle ilgili bilgi verebilir. İşl. Müdürü Cemal Bucak, Müd. Yard. Macit Ören ve Selahattin Keklik çok yardım sever insanlar.
( macitoren7hotmail.com ) 

Kasabadan ilk hedefimiz olan Köküt Yaylası’na yaklaşık 45-50 km yol var. Bu yolla ilgili en iyi bilgiyi çarşıdaki bakkallardan biri olan Halil Dede’den öğrenebilirsiniz. Biz 30 milyon karşılığı 0-12 km yol gidebildik ancak.Yolların çamurlu ( Halil Dede 0 543 844 91 78 0 505 424 03 61 )ve heyelanlı olması sebebi ile ilerlemeyi kesip 4 Mart akşamını yakınlarında olduğunu düşündüğümüz maden veya orman işletmesine ait bir dağ evinde kalmaya karar veriyoruz. Mumları yakıp güzel ve hoş bir sohbetin ve yemeğin ardından yatıyoruz. 

 


5 Mart 2004…Bulutsuz ve hafif soğuk bir günün başında saat 7:00 gibi kalkıp yola düşüyoruz.Buradan sonra yol belli yerlerde sapaklar yapıyor ve bunları kaçırmamak gerekiyor. ( Halil Dede ). Yol kenarından akan ince şelaleler, özenle yamaçlara dizilmiş tomruklar ve çok güzel doğa manzaraları ile Acısu eşliğinde yaklaşık 30 km yürüdükten sonra yukarı sol yolu takip ederek 5 km daha devam ediyoruz. Bu noktada yol boyunca rotamızı bulmamızı kolaylaştıran Acısu deresinin karşısına geçmek istedik. Geçiş öncesi dinlenirken Atakan’ın batonunu mızrak yapıp, Çağrı filminden bir sahne çevirmeye çalışırken dereye düşürüyorum; tabii ardından bulmak için ben de giriyorum dizime kadar. Mecburi bir kamp atıyoruz hava kararmadan dakikalar önce…
Sedir ve çam ağaçları arasında karlı ve güzel bir zemine çadırları kurup gençlerin pratik eğitimine geçiyoruz…

Ertesi gün 2 saatlik bir yürüyüş ile Köküt Yaylası’na varıyoruz. Hava yavaş yavaş kapama eğiliminde.Uzun süre bu bölgede kalabiliriz zihniyeti ile neşeli bir duvar örüp tadımıza bakıyoruz. Ekibin morali iyi. Gece ses kayıt cihazımız ve mızıkamızla güzel iki beste yapıp duman altı yaşadık. Daha ne isteriz bilmem.!! 

7 Mart…Hedefimiz VayVay Güney sırtı idi başta. Ama önümüzde duran kütlenin VayVay olduğuna inanmamız zor oldu doğrusu. Çok çabuk gelmiştik ve dağın kütlesinin bu kadar aşağıdan başladığını tahmin etmemiştik bile. Emin olmadığımız için bu sırta girmedik. Keşif yaptık. Köküt’ten güneybatıya gidilince Trak Yaylası, kuzeydoğuya gidilince ise Acıman Yaylası çok uzak mesafelerde değil. Eğitim ardından türlü şakalar ve komiklik içinde güneşin anlında bir güzel yanıp akşamın birden gelen serinliği içinde çadırlara girip yarına kalan zamanı tüketmeye başladık. 
Ertesi gün kar yağışı başladı. Pek fazla seçeneğimiz olmadan çadırda geyiklerimize ve etik meselelerimize daldık. Özlemiştik dağda olmayı. 

9 Mart sabahı sallana sallana 5-6 saatlik bir yürüyüş ile Ortadağ’ın yakınlarında bir bölgeye kampımızı atıyoruz. Bir saat aşağıda gördüğümüz bir çığ kalıntısı bu karda bile ( sert kar ) neler olabileceği hakkında bir ipucu veriyordu. 
Denemeyi düşündüğümüz Güney sırtının girişi eski kamp yerimizde kaldığı için batı yüzü-kuzey sırtında bir keşfe çıkmayı düşünüyoruz. Bu yüzden tulumlara erkenden girip sabahı beklemeye koyulduk. 

Tarih 10 Mart 2004 olduğunda tayyare çukurundaki kar durumu belki müsait değildir edası ile pek de fazla bir şey almadan saat 9:30 gibi yola koyuluyoruz. 
Yola çıktıktan yarım saat sonra kamp karınca kadar gözükürken telsizle yaptığımız konuşmada fotoğraf makinesini kampta çadırın dışında unuttuğumuz öğreniyoruz.Gidip almak zor geliyor doğrusu. Zaten keşif yapıyoruz diyerek roketliyoruz. Tabii bu işe en çok morali bozulan Atakan oluyor. Ulan nasıl adamlarsınız! Vay Vay a gelmişiz kışın bi vakti. Makineyi unutmanın sırasımıydı şimdi be abi! Dünyanın parasını verdim ben o dialara! diye homurdandı uzun süre. Ummadığımız kadar sert karda neşeli ve meraklı biçimde yukarı doğru ilerliyoruz. VayVay güneybatı yüksek kampından yukarı devam edip 50 metrelik, Peck’in sonlarını andıran bir kulvardan kuzey yönüne doğru riskli bir kar yüzeyinden devam ediyoruz ve klasik rota olarak geçen kar kaya kulvarlarına yöneliyoruz. 
Tayyare çukurunun ıssızlığı ile tanışıp hiza aldıktan sonra rota beğenmeye çalışırken azalan suyumuzun sorun olacağını düşündük bir an. Yanımızda biwack veya tırmanış malzemesi yok. Keşif yapıyoruz hesapta! 
200metre kadar yukarı devam ettikten sonra Atakan sol tarafa gökyüzü hattına çıkıp sırttan gidebilir miyiz sorusuna cevap aramak için Karani Tepe’ye çıkıyor. Biz daha önce aşağıda gözümüze kestirdiğimiz bir kulvarın gidişatını inceliyoruz. Kar bu bölgelerde sert fakat eğim 45-55 derece civarında seyrediyor. Saat 12:00 gibi olağan bir termik bulutlanma yaşıyoruz. İşi daha da zorlaşıyor tabii.Giderek dikleşen ( 60-65 ) kar yüzeylerinden Kuzey sırtının Karani Tepe ile birleştiği yerin 1 ip boyu sağında bir baca bulup, kısa etaplarla ( III+ 10 metre ) emniyetsiz miks tırmanış yapıyoruz; baca kısadır diyerek. Fakat pek kısa çıkmıyor. Keşif zihniyeti bitiyor bu vakitten sonra dağ bizi yukarı çekmeye başladı bile! 
Bacanın devamında III derecelik etaplarla balık sırtına geliyoruz ve zirve yolu biraz daha kabaca oturuyor kafamızda. Bu noktada kuzey duvarını tam olarak sola alıyoruz. Bu kısımlar kış koşullarında çok tatsızdı. Rüzgar alan ve boşluklu bir sırt hattı ve emniyet imkanı fazla yok. Umut 15 metre ipli tırmanıyor bu bölümde 3-4 metre -IV sonra yatan yüzeylerle II ve ardından free devam ediyoruz. Biraz forzbite ve birkaç Bozkurt Ergör “Dağcılık Tekniği” kitap kapak fotoğrafı pozisyonunda ilerlerken, zirveye giden son etapla tanışıyoruz. Zirve sırtı duvar tarafından tamamen korniş yaptığı için arka tarafında da çok kar biriktirmiş. Baya bombeli iğreti kar durumu var yani. Kaçışı III+ derecelik kaya tırmanışı ama her şekilde kornişin üzerine çıkılıyor. Karın eğimi bu bölümde 85 dereceye varıyor. İyi bir mola verip saati 14:30 yaptıktan sonra çok temkinli bir şekilde etaba başlıyoruz.. Sert ve iyi. Çabuk ve hızlıca bitirip kazma emniyeti yapıyorum. Sorunlu ama çok zevkli bir bölüm bu! Tırmanışın en güzel 20 metresi. 
Sorun yaşamadan zirve sırtına çıkıyoruz. Sırtta her ihtimale karşı kazma emniyetini bırakmadan ilerleyen Atakan’ın karı bitirip zirvenin yanında bizi beklerken şeklinin şemalinin değiştiğini fark etmek hiç zor olmuyor. Yanına gelince vaziyeti kavrıyorum. Emniyet aldığımız ve bizi zirveye bağlayan korniş sırta 3-4 metrelik negatif bir balkon yapmış ve tam üzerinden şans adımlarıyla ince karı kırmadan gelebilmişiz. Hatta Umut bizim halimizi görünce bir ara kafasını kaşıyıp mantıklı olmak için kendini zorladı. 

Atakan zirve defterini ararken, acaba başka bir dağa mı çıktık diye şamatalar bile döndü. Askerde olan partnerimiz Enis Özacar – Wallace--’da bizimle beraber kalemin ucundan kağıda geçti zirvede.10 mart yerine 13 yazdık galiba…
10 dakika kadar zirvenin ıssızlığı içinde pek az konuşmaya özen göstererek oturduk ve anı yaşadık. Sulağan Kaya’nın muhteşem kuzey duvarı, hemen yanındaki 3400 lük isimsizin sırtları, çöken bulutların Kaldı ve Taştepe yamaçlarındaki görüntüsü, Tekmezar Yaylası’nın bakirliği, Kızılkaya’nın düşecekmiş gibi duran çatısı ve Karagöl’de çıkılmayı bekleyen onlarca isimsizin el değmemiş rotaları…O kadar uçta ve yalnızdık ki tüm zirveler; bize doğru dönmüş ve bizi izler gibiydiler. Bunlar bizim dağlarımızdı. Kışın yalnız kalan dağlarımız… 

Dönüşe geçerken hava kararmaya başlamış ve çıktığımız rotadan inme düşüncemiz uçup gitmişti kafamızdan. Kesinlikle bu dağın klasik rotasını bulamamıştık ve inerken orayı bulup inmeyi planlıyorduk. Uzun hikaye ama; kısacası bulup indik. İndiğimiz rota Ömer Tüzel The Aladağ Kitabı’nda bahsi geçen rotadır. 

İnsan hat safhada dehidrasyon ve yorgunluk olunca ne çığ rotası dinliyor ne de karanlık. 60 derecelik kar yüzeylerinden aşağıya doğru bazen temkinsiz ve umarsızca iniyoruz. 
Çıkarken sola değil de sağa yükselmiş olsaydık yürüyerek zirveye çıkıyormuşuz meğerse. (Ömer Tüzel The Aladağ Vay Vay Dağı Batı Yüzü Kuzey sırtı ) 
Neyse canım neşeli bir tırmanış oldu. 3. Kış tırmanışı olmuş aynı zamanda. Umarız ki; hala bomboş sayılacak VayVay zirve defteri ve buradaki sayısız isimsiz zirve bir gün çok daha güzel tırmanışlara kucak açar. 

Ertesi gün kış temel öğrencileri olan Nahide, Gökben ve Mehmet’e eğitimin eksik kalan pratiklerini gösterip akşamı getirdik Dönüş yolunda Köküt Yaylasına vardığımızda kamp atıp güney sırıtından VayVay’ı yapalım mı diye tekrar düşündük ve vazgeçtik. Bunu gelecek kış planına dahil etme kararı aldık. 
12 Mart sabahı Kokorot’tan başlayan dönüş macerası, hat bulsun diye şekilden şekle girerek aradığımız Halil Dede’nin bizi dağ evinin yanından alması ile aynı gün akşam Karsantı’da sona erdi. Ayaklarımızdaki fındık büyüklüğündeki su topakları ve jandarmayla girdiğimiz bayan- erkek polemiği ve sonunda POS Orman İşetmesi’nin Müdürü Cemal Bucak Müdür Yardımcısı Macit Ören’in yardımları ile güzel bir gece geçirdik. Selahattin Abi’nin bize hazırladığı akşam yemeği ile isteyecek pek bir şeyimiz kalmamıştı. Hepsine tekrar teşekkürler.! 
Sabah erkenden yola koyulduk ve dağdan ayrıldık. VayVay çok güzel bir bölgede. Sedir ağaçları ve donmuş şelaleler arasından keyifli yürüyüşler, değişik kütleler ve muhteşem manzaralı aynı zamanda zevkli bir tırmanış. Kışın dağda olmak bir başkadır bilirsiniz hele bir de zirveyle süslenirse deyme keyfine!



A.Salim Arıkan

Okunma 13942 defa
Yorum eklemek için giriş yapın