Parmakkaya Güney Rotası İlk Kış Çıkışı

 

Aslına bakılırsa soğuk mevsimlerde sabah erken kalkıp tırmanışa gitmek hiç bana göre bir iş değil. Uyan,yerinden kalk ,çadırın içindeki karlanmanın temizliğiyle uğraş ,ocağı yak ve ... 

Neden Aladağlarda şerpalar yok ?neden aşçı yok ki aBi? Bu yüzden hep rotalara geç saatlerde giriyorum: ... Saat 10 gibi akşam pınarı (Koca Dölek)ten hareket ettik... Avcı beline doğru hiç bir ayak izi yoktu. Sanki bu sene buralar aşırı kar yağışı yüzünden bakir bırakılmıştı .Başlarda toz karla boğuşmak zorunda kaldık ama yukarı çıktıktan sonra kar sertleşti ve ... Parmakkayanın altına geldik. Artık bu tip faaliyetlerde termos yerine küçük depoyla ocak götürmeyi tercih etmeye başladım. Ocağı yakıp su kaynattık. Epeyi geç olmuştu. Bunun anlamı hızlı çıkmamız gerektiğiydi.

Sanki eski bir tanıdığın yanına uğramış gibiydim. Hani aylar sonra anı tazelemek için uğranan eski arkadaş olur ya ...

Ayşin'in getirdiği dereceye baktık ,-5. Evet soğuktu. Allahtan yamalı bohça frictionlarım büyüktü ve iki çift yün çorapla giyme şansım oldu. Yazın rotayı solo yaptığım için kendi evim gibi rahattım. İlk ip boyu,ikinci ,üç... hiç eldiven kullanmadım .Sadece zorluğu VI derece olan yerin son kısmında ellerim donmak üzereydi, o kadar. Ama tırmanışımı pek etkilemediğini söyleyebilirim. Sonuçta üç senedir kışın sürekli ballıkayalarda her hafta sonu tırmanmanın verdiği bir rahatlık vardı sanırım... Zirvedeydik .Ayşin'in ilk büyük duvar tırmanışıydı ve kışa denk gelmesinin bir tesadüften ibaret olduğunu düşünüyorum. Performansı gayet iyiydi ve bu dağlarda yapacağı çok şey olduğuna eminim . İkinci günün hedefi Lahitkayaydı. Sabah 7.00 da uyandık.8.30 :termometre çadırın içinde -11 gösteriyor. Dışarıyı ölçtüm, -17. Saat 9.30: -15 .Saat 11.30da rotanın altındaydık.-13 derece ve esmeye başlamıştı. Üzerimdeki giysilere baktım. Ayağımda crisby marka simpatex deri ayakkabı. Pantolon olarak , penye eşofman. Mont olarakta polarım vardı tabi. Birde polar bere ve yün eldiven . Aslına bakılırsa normalde hava bu kadar soğuk olmaz ve tüm köylüler de bunu söylüyorlar ama bir kere olmuştu işte. Ben, zevk alarak tırmanmayı seven bir insanım, eziyet çekmeye hiç gelemem bu yüzden de en kısa yoldan dönmek varken ... 

Döndüm tabi ki : Herkese iyi tırmanışlar ,sevgiler

Murat Kandi

********************************** Bir ay önce ertelenen faaliyetimiz, ertelene, ertelene 12 Şubatı bulmuştu. Bu erteleme bir yandan hoşuma gidiyordu doğum günüme yaklaşması nedeniyle. Hep doğum günümü dağda bir zirvede kutlamak isterdim, nihayet 2000'li yılların ilk doğum günümde bunu gerçekleştirebildim. "Parmakkaya" Dağcılığa ilk başladığım günlerde benim için nasıl da ulaşılmaz bir noktaydı. Her akşam pınarından geçişimde oraya bakar acaba bir gün bende çıkabilecek miyim diye düşünürdüm. Aradan geçen 9 yılın arkasından Murat bana Parmakkaya kışa ne dersin diye sorunca neden olmasın diye atladım hemen projenin üstüne. Lider çıkabilecek durumda değildim, dağda uzun duvar tecrübem hiç yoktu ama, Murat'ta ben de çok iyi biliyorduk ki arkadan çok rahat gidebilirdim. Gerçi Ballıkayalar'ın soğuk ve karlı günlerinde yaptığımız antrenmanlar sonrasında vazgeçmek istesem de, Murat kararlıydı tek söz "yapıcaz" diyordu. Bu projeyi konuşurken Murat'la, beni en çok endişelendiren nokta soğuk havada ellerimi nasıl kullanacağımdı. Eldivenle tırmanmaya fazla alışık değildim ne de olsa, bir de kullanacağım tırmanış ayakkabısı ayağımı ne kadar üşütecekti onu hesaplamaya çalışıyordum. Yanıma plastik ayakkabılarımın meslerini almayı düşünüyordum ama Ballıkayalar'da onlarla tırmanmayı denemiş hiç verim alamamıştım. Üşümeyi hiç sevmiyorum, kim sever ki ? 

12 Şubat Cumartesi sabahı saat 8.30 da kalktık, hava soğuktu, çadırın içinde oluşan karları temizlerken soğuk beni gerçekten ürkütüyordu. Kahvaltı yapıp toparlanırken gene çok ağırdık. 

Saat 10 da yürümeye başladık, güneş parmak kayaya vurmaya başlamıştı. Duvarın dibine geldiğimizde saat 12.45'ti ocağı çıkartıp sıcak bir şeyler hazırladık. Murat rotayı gösterdi, güney rotası, evet rota güzel gözüküyordu ama kaya soğuktu. Çantamı ne kadar hafifletmek istesem de başaramadım. Üzerimdeki üç kat kıyafetle hareket kabiliyetim gerçekten çok düşüktü, hele iki kat kalın çorabın üstüne giydiğim tırmanış ayakkabılarım yüzünden ayaklarım hiç bir şey hissetmiyordu. Saat 13.15 de Murat tırmanmaya başladı, o sırada avcı beli tarafından gelen bulutlar güneşi iyice kapatmıştı ve derece -5'i gösteriyordu. Murat ilk istasyonu alıp, ben tırmanmaya başladığımda kendimi biraz daha iyi hissettim, bu kadar ağırlığa ve bu kıyafetlere rağmen tırmanabiliyormuşum! Boyna kadar hiç vakit kaybetmeden hızlıca yükseldik. Murat boyna kadar neredeyse free gitti, araya çok az malzeme takıyordu, bu yüzden tırmanış epey hızlı devam etti. Ben arkadan ilerlerken hep lider çıksaydım nasıl olurdu diye düşünüyordum, arada bir de Murat'a" sen burayı nasıl geçtin, bak düşebilirim ona göre" diye bağırmayı ihmal etmiyordum. Üçüncü ip boyunda üşüyen ellerimi ısıtmak için kullandığım eldivenlerle tırmanmayı denedim ama rahat değildi tekrar çıkarıp çıplak elle tırmanmaya devam ettim. Ayaklarım fazla üşümedi ama sıkan ayakkabı yüzünden ayağıma arada bir kramp giriyordu. Boyunda bir şeyler yiyip tekrar harekete geçtik. Çantamı bırakmış olmanın verdiği rahatlıkla ilerlerken duvardaki boşluk hissi beni çok heyecanlandırmıştı, tam hayallerimdeki gibiydi bir tek yanımda sıcak şarabım yoktu. Hayallerimden biri uzun bir duvar çıkarken o duvarda askı istasyonda gecelemek ve o boşluk hissi içerisindeyken aşağıya bakıp ince güzel bir şarap bardağında sıcak şarap içmektir. Kim bilir belki günün birinde olur. Tırmanışın en zor kısmı olarak nitelendirilen bölümde Murat çok dikkatli ilerledi. Malzeme takmayı fazlalaştırmıştı, arkasından ilerlerken bir an önce zirveye varmak istiyordum. Zirveye geldiğimizde saat 3.48 idi. Nihayet bende vadiye Parmakkaya'nın tepesinden bakıyordum. Doğan'ın Parmakkaya'nın kuzey duvarı çıkışı sonrası getirdiği ufak bir taşın bana verdiği sevinci ve yapacaklarıma verdiği gücü düşündüm. Ufak bir taştı ama öyle çok şey içeriyordu ki. Parmakkaya dağcılık hayatıma güzel ve yeni bir başlangıç getirdi ve yeni projeler. Hava kararmadan bir an önce inmemiz gerekiyordu, kısa bir kutlamanın ardından fazla vakit kaybetmeden inişe başladık. İp takılma kaygısıyla tek iple 5 defa kısa inişler yaparak aşağıya indik. Aşağıya indiğimizde saat 5.00'di ve hava kararıyordu. Ocağı bıraktığımız yere gelip bir şeyler içip biraz atıştırdıktan sonra yürümeye başladık. Aşağıya karanlıkta iniş biraz yorucu oldu. Kampa geldiğimizde Adnan ve Uluğ bizi bekliyordu. İçilen çorbanın arkasından yapılan neşeli sohbetlerle keyfimiz epey bir yerine gelmişti. 

Evet Parmakkaya kış çıkışı hayatımın en güzel doğum günü hediyelerinden biri oldu. 

Ayşin Özer

Okunma 6388 defa Son Düzenlenme Cuma, 21 Aralık 2012 19:09
Yorum eklemek için giriş yapın