Malzeme:
kask, kaya tırmanma ayakkabısı, kamp ve bivak malzemeleri.
Rota:
Sırtınızı Eznevit Kuzey Duvarı’na verip Emler’e baktığınızda setli bir yapı olan güney batı yüzünü görürsünüz ( I ). Bu yüzün sol sınırı da güney batı sırtıdır. Rotayı gerçekleştirmek için basit anlamda, yüzden zirveye doğru yükselip, kuleler başlamadan önce sırta geçilir ve kaya tırmanışlarıyla zirveye ulaşılır (II+ , III).
Hava Durumu:
Tırmanış yapılan gün, yer yer sisli ve rüzgarlıydı ama genelde hava mevsim normallerinde sıcaktı. Rotada sadece 3600 m. sonrası ufak kar kütleleri görüldü.
Hikaye Kısmı:
Başlangıçta planım Emler Batı Sırtı’nın solo tırmanışını gerçekleştirmekti, ancak harita üzerinde yaptığım çalışmalar dağa gelince planladığımdan farklı gözüktüğünden, batı sırt sisteminin sağına (güneyine) doğru kayarak, başka bir rota aramaya karar verdim.
İki gün önce Dksk ile bir kayada kurtarma eğitimini daha tamamlamıştık. Takip eden gün arkadaşlarla Cımbar’da gezinmiş ve tırmanışlar yapmıştık. Bugun ise ben buraya geldim, onlar da Demirkazık Batı Yüzü’ne gittiler. Benim yine tembelliğim tuttuğundan, ancak öglen Demirkazık Köyü’ndeki dağ evimizden tırmanışa başladım. Sokullupınar’da durmadan yukarıya yükseldim. Kapının dibinde biraz tansiyonum düştü ve yemek yedim. Şimdi bunları hazmetmek gerekir diye oraya bir yere yatıp biraz uyukladım. Az sonra bir ses beni uyandırdı. Birisi geliyordu. Önce bir kaç saniye bakıştık, sonra şaşırdığımı anladım çünkü bu inanılmaz bir rastlantıydı. Gökhan (Şifhan) geliyordu. Sevgili dostum Gökhan, yukarıya Yedigöller’e, arkadaşlarıyla buluşup duvar tırmanmaya gidiyormuş. Beraber yükseldik. Onun sayesinde en sıkıcı yerler şıp diye geçti. Eznevit Kuzey Duvarı’nın önünde ayrılık zamanı geldi. Oturduk, önce Eznevit Kuzey Duvarı’na bakındık, sonra da benim esas konuya döndük. Kuleler vardı solda keskin bir sırt vardı. Sanki hiç geçit yoktu. Rota hiç bir ip ucu vermiyordu. En azından gidip bakacaktım. Denemesi bedava öyle değil mi? Bakalım bu sefer başıma neler gelecekti. Birbirimize bol şans diledik. Gökhan Yedigöl’e devam etti ben de yüze girdim. Hava karardığından biraz daha yükselip 3400 metre civarında uygun bir yere bivak attım. Lanet olsun ki etrafta hiç kar yoktu. Be mübarek kardeşim, en azından azıcık şurada erimeseydin! Yanımdaki tek su kabına da tang kattığımdan çorba yapamayacaktım. Bunun üzerine işkembe çorbamı pardon tozumu ekmek arası yapıp öyle yedim. Gerçekten beğendim. Biraz tuzlu oluyor ama tavsiye derim. Zaten başka da bir şey yemedim. Bu tarz etkinliklerde elim çok sıkı oluyor. Eee ne yapacaksın, zamanında sırtımızda çok patladı. Bir de rota tescilli, kaya tırmanacağız. Kamp yükü ne kadar hafif olursa, o kadar kolay. Yürüyen adamım yine bana zırva trt-fm geyikleri dinletti. Saat başı haber de dayanılmaz oluyor. Temcit pilavı gibi habire aynı şeyleri dinlemekten beynim sulandı.
Sabah kalkıp devam ettim. Kule sistemlerine gelmeden sırta girdim. Önce yürüyüş giden sırt daha sonra yerini garip kaya tırmanış ve yan geçişlerine bıraktı. Bu noktada frictionlarimi giydim. Solum batı duvarının uçurumuydu. Korkutucu bir ortamdı. Bu kısım köyler tarafından görülemiyor. İlginç bir yer. Tırmandım, tırmandım. Bir kaç defa dik kılçıklar geçtim.(II+) Sonra tam bitti dediğim yerde bir de baktım ki son bir kılçık tam solumda dikilmiş bana bakıyor. Onu da benzettim. Zaten tırmanışın en zor noktasıymış bana göre (III) . Sonra bir de baktım ki zirvedeyim. Zirveye çıktığınızda zirve defterinin olduğu yerden Karayalak Vadisi’ne bakın. Sağınızda benim sırt hattını göreceksiniz. Bu kuleler ne olacak diye stres yaptık ama tırmandıkça yolunu buluyorsun. Oturdum radyomu açtım, babacan bir amcamızdan yemek tarifleri dinledim. Sis geldi vay anasını dedim, güneş vurdu ısındım. Zirve defterine rotamı çizerken baktım da o kadar allahın kulu tırmanmış da bir tanesi farklı bir şey denememiş şu zavallı dağın üstünde. Geçidin yanında olmasından dolayı Emler adına üzüntü duydum. Arkasından hayatımda ilk defa klasik denen yüzden aşağı koşturarak indim. Böylece bir dağın daha traversini de yapmış oluyordum. Ben bu dağa klasik rotasından tırmanmayacağım diye kendime söz vermiştim ve bu zamana kadar da inadetmiştim. Şu an kararımı uygulamış olmaktan dolayı kendime saygı duydum ve büyük bir mutluluk hissettim.
Çelik Buyduran’da yemek atıştırdım. Sonra dosdoğru köye. Uyuyakalmışım derenin şırıltısını dinlerken.
Tolga Kanık