Kesikköprü Barajı Ankara
Biz denizsiz kentin dalgıçları için 120 km uzaklıktaki Kesikköprü Baraj Gölü maksimum 34 metrelik derinliğiyle bulunmaz bir cennettir. Cennet olmasına cennet ama bulanık, dibi balçık çamur ve soğuk suyu sevdiğiniz sürece...
Odtü Sualtı Topluluğu’nda çeşitli amaçlara yönelmiş alt gruplar var. Bunlardan birisi de benim üyesi olduğum Madag, yani mağara dalış ve araştırma grubu. Alt grubumuzda dalış yapılabilecek mağaraları araştırıyoruz, mağaralara dalıyoruz, hatta kuru mağaracılık da yapıyoruz. Ama her Madag’lının gönlünde yatan, bir mağara dalgıcı olabilmektir. Mağara dalgıcı olmak, açık su dalgıçlığından çok daha fazla ve farklı beceriler gerektirir. Mağaraya dalmak isteyen bir açık su dalgıcı zor, karanlık ve uzun süren bir koridorda sabırla ilerlemek zorundadır. Öncelikle Sat 251 kuru mağara dersi, daha sonra gerekli dalış sayısı, arkasından gece ve bulanık su eğitimi (Sat 351), onu da tamamladınız diyelim, bu defa yine dalışlarınızı bir üst limite kadar arttırmanız gerekli. Kovuk dalışı (Sat 352) ve nihayet mağara dalışı (Sat 452) eğitimleri diğerlerini izleyecektir. Tümü, yıllar süren emek ve pratik çalışma demektir. Biz yeni kuşak mağara dalgıç adayları, henüz bu yolun yarısını katedebildik. Önümüzde en az iki yıl daha var.
Nisan 2002 Kesikköprü
Bulanık suda, hele hele gece dalmanın “ince iş” olduğunu bildiğimizden biz eğitimden önce biraz kendimiz pratik yapalım dedik Egemen’le. Egemen’in arkadaşları haftasonlarını Kesikköprü’de piknik yaparak geçireceklermiş. Bir adet Cango Pampaları, gerekli mangalve yiyecek stoğu ve çadırları varmış. Hay hay! Biz de varız o halde. Küçücük arabanın içine tüpler bcler, yakılacak odun ve erzak eşliğinde 5 kişi tıkış tıkış bindik.
O gün iki dalış yapmayı planlıyorduk ama benim paletlerin kopça klipsleri yoktu. Kayışlara bakmıştım, fakat bağlantı noktaları malzemeyi ödünç aldığım arkadaşta kalmış. Nerden bileceksin? Gittik itfaiyeci dalgıçları bulmaya, ama kimseler yoktu. En sonunda bir yerlerden elektrik kablosu bulduk, ben onlarla paletimin kopçalarını bağladım. Tabii çok komik oldu. Bu arada akşam oldu, ben de düzenli küfür ediyordum.
Suda birbirimizi kaybetmeyelim diye birbirimize uzunca bir perlonla bağlandık. Dalış ve derinlik saatimiz hazırdı. Çok soğuk geçen kış mevsimi yüzünden su da çok soğuktu. Gece dalışlarında suya fenerler açık girilir. Fakat kuvvetli ışık kaynağıyla bile görüşün sıfır olduğunu rahatlıkla söyleyebilirim. Paletimi bile göremiyordum. Egemen bana bağlı bir yerlerdeydi sonuçta. Suyun üstü alta oranla daha sıcatı, 15 metreyi geçince bir soğuk su tabakası kafama kramplar soktu, ellerim uyuştu. Egemen koluma dokundu, çıkalım işaretini yapıyordu. Yüzeyde ikimiz de çok üşüdüğümüzden bahsediyorduk. Sonra baktık da suyun sıcaklığı 11.4 dereceymiş. Dandik bağlı paletlerimden güç alamıyordum. Sürekli dalışlar yapıp birbirimize, suya ve etrafa oryante olmaya çalıştık. Yüzeye her çıkışımızda kahkahayı basıyorduk çünkü, hep anormal beklenmedik yerlerden çıkıyorduk.
Ertesi gün de benzeri dalışlar yaptık. Gündüz bile olsa 15 metreden derine inince iyice karanlık oluyordu ortam, hadi şu adaya gidelim diyorduk, hedef açısını alıp dalıyorsun, git git git sonra bir yüzeye çıkıyorsun, ada ta öbür tarafta, sen gitmişsin başka tarafa. Haydi bu sefer karşı kıyıdaki kayalıklara gidiyoruz. Ama ikimizde de o cesaret yoktu. O karanlık suda hiç bir şey görmediğin için sanki her an karşına bir şey çıkacakmış da çarpacakmışsın gibi geliyordu. Hiçbir yerin ortasındaydık. Referans alacak hiç bir şey yoktu.
Tüm bu deneme yanılma ve acemiliklerimizden sonra bulanık su eğitimini alacak arkadaşlarımızdan bir adım öndeydik.
Bulanık Su Eğitimi
Çetin geçen bir kış mevsiminin ardından sıcak bir mayıs günü, 12 eğitilen 2 eğiten olarak kiraladığımız minibüsle yola çıktık. Her zamanki gibi minibüsümüz malzeme odasının arkasına park etti ve biz tüm tüpleri ve diğer malzemeleri büyük bir hevesle minibüse yerleştirdik. Taşı babam taşı, bu işin sonu yok. Keyfin bedeli işte ne yapalım.
Ankaradan göle ulaşmak iki saat sürüyor. Gölde her zaman olduğu gibi ankara itfaiyesinin kamp alanının yakınındaki trafomuzun yanında konuşlandık. Çadırlar kuruldu, malzemeler düzenlendi. Bugün herkes tek dalış yapacak. Dalış öncesi kafamıza havlu atıp pusula ile adım sayıp kare-üçgen çizdik. Karada sonuçlar oldukça başarılıydı ama bakalım suda ne yapacaktık?
Düz bir hatta, belli kick cycle ilerleme ve geri dönme, üçgen ve kare çizme planlarımız arasındaydı. İlk grup dalışlara başladı. Su yine aşırı bulanık olduğundan insanlar başta epey affalladı. İki şamandıra arasında sadece 10 kick cycle vardı (yaklaşık 15 metre eder) ama ilk şamandıranın ipini takip edip aşağı inen partnerler, diğer şamandıranın 40 metre uzağından yüzeye çıkıyorlardı. Pusulanın ibresini yerinde tutmak mümkün değildi ki fıldır fıldır dönüyordu. Bir de aynı anda palet vuruşlarını saymak gerekiyordu. Eğitmenlerimiz bizden tam 6 metrede kalmamızı istiyorlardı. Bu derinlik sıcak soğuk su tabakalarının birleşimiydi ve bize referans olacaktı.
Bu konularda çok zaman kaybedilmesi üzerine, bugün için üçgen ve kareyi iptal ettik. Sevgili dalış partnerim Egemen ve ben de bol bol saptık suyun altında. Bir patner palet sayıp, pusulayı kontrol ederken, diğeri de onun yüzerliğini ayarlayıp, hep aynı irtifada kalmasını sağlıyor, aynı anda etrafa bakarak doğal navigasyona yardımcı oluyor ve mesela bu pratik içn geçerli olmak üzere ipe ulaşıp ulaşmadığımızı haber veriyor. Pusulayı kullanan dalgıcın konsantrasyonunu hiç bir şey bozmamalı yoksa sapma kaçınılmaz olur. Genelde kick cycle sayan dalgıç aynı anda pusulayı alıyor ve nefes alış sayıları ile adım sayıları birbirine karışıyor. Tam bir beceri ve gerçekten çok zor! Sualtında pusula ile ilgilenirken bir dalgıcın bulunduğu derinliği ayarlaması yani aynı derinlikte ilerleyebilmesi de diğer bir sorun olarak karşınıza çıkıyor. Çoğunlukla ya dibe batıyorsun, ya da yavaş yavaş yüzeye çıkıyorsun. Dalgıcın yüzerliği için ciğerlerindeki hava ince ayardır. Her nefes alış veriş derinliği de mütemadiyen değiştiriyor. Bu beceri mağaraların dar koridorlarından sağa sola çarpmadan takılmadan geçebilmek için çok gerekli. Çoğu zaman silt vb. Materyaller yüzünden mağaraların suyu bulanık oluyor. Zaten ışık da olmadığından, kapalı bir ortamda görülebilecek en zor ve riskli şartlar bir araya geliyor. Yani bu şartlara alışmaktan başka şansımız yok.
Akşam büyük tencerimiz kaynadı ve atıştırdık bol bol. Dalınca acıkıyor insan. Yıldızların altında güzel bir uyku çektikten sonra eğitimimizin ikinci gününe başladık. Yine çalışmak isteyenler için şamandırlar yerleştirildi, buna ek olarak eğitmenlerimiz Yalın ve Güzden bir şamandıranın dibinden aşağıya elemge hattı çektiler. Hat tam karşı kıyıdaki kayalıkların dibinden gidiyordu. Bu arada piknikçiler de etrafta balık tutmaya başladılar, umarım bizi de avlamazlar dedik! Görevimiz şu: Egemen ve Ben, Çiğdem ve Emre partnerleriz. Şamandıranın dibine dalıp okleştikten sonra elemgeyi takip edeceğiz, sonra elemgeyi terk edip 20 metre daha kayalarda ilerleyeceğiz. Sonra doğal navigasyonla elemgeyi tekrar bulup yukarı çıkacağız. Dibe indiğimizde fenerler de yanmasına rağmen göz gözü görmüyordu. Elemgeyi iki parmağımızı halka yaparak takip ettik. Nereye gittiği belli olmayan burnumuzun ucunu bile göremediğimiz bu ortamda gerçekten keyif aldığımı hissettim. Hattın sonuna gelince iş bizim liderliğimize geldi. Biz de kayaları takip ederek devam ettik, arada bir arkamıza bakıyorduk ama sonra baktık bizimkiler yoktu. Nereye giderler? En azından paletlerimizi takip etselerdi olacaktı, bir yerde bir sebepten durmuş olmalılar. Bulanık suda insan çok kolay oryantasyonunu kaybediyor. Geri döndük ya da biz öyle zannediyorduk, ama elemgeyi bulamadık. Biraz kıyı tarzı yerleri takip edip çok alakasız bir yerde yüzeye çıktık. Yalın çok kızdı. Abi nerdesiniz!? Burdayız abi? Kayboldunuz, nereye gittiniz? Bir şekilde birbirimizi kaybetmiştik işte. Ama bu iyi bir ders oldu, ne kadar dikkatli olmak gerektiğini anladık. Mağarada böyle bir olay başımıza gelseydi sonuçları hiç de hoş olmazdı. Bir defa daha denedik, sonuç çok daha başarılı oldu. Elemgeyi bulmakta her seferinde zorlandık ama o kadarı da normaldi. Zaten bu soğuk su adamın başını ağrıtıyor. Defalarca kare, üçgen çizdik. Bir süre sonra bu işlerin erbabı olduğumuza ikna ettiğimiz eğitmenlerimiz bu günlük bu kadar dedi. Eğitimin ilk kısmı tamamlanmıştı. Geriye gece bulanık suda pusula çekme kaldı. Biz zaten Egemen ile talimliyiz.
Eymir gölünde bir etkinlik toplantısı yaptık. Sonra da malzeme odamıza döndük. Hepimizin geleceğe ilişkin güzel planları vardı. Umarız gerçekleşeceklerdi.
Tolga Kanik