Vay Vay Kuzey Duvarı (İlk Türk Çıkışı)

Epey uğraştık ama değdi.

 

1994'teki doğu duvarı (Demirkazık) çıkışından sonra kendime yeni hedef olarak vay vay'ları seçmiştim. Duvar, Ömer'in kitabında Aladağların en zor rotalarından biri olarak geçmekteydi. Hem de daha önce hiç gitmediğim bir bölge olduğu için merak etmekteydim.Böyle bir projeyi sulandirebilecek ne varsa hepsini denemeden de uslanmadık. Önce sponsor bulmaya çalıştık adamlar son dakikaya kadar bizi oyalayarak burnumuzdan getirdiler. Ardından, yer ekibi ve fotoğraf ekibi (Sami Aksoğan, Servet Dilber, Ahmet Sami Can)olmak üzere kalabalık bir grup (aslında toplam 5 kişiydik ama ben çoğu zaman 2 en fazla 3 kişiyle dağa gitmeye alışık olduğum için kalabalık diyorum) topladık ve Tarsus'ta yaşayan yaşayan yakın arkadaşımız Ahmet Sami ile buluşmak üzere Kayseri'ye doğru hareket ettik. Ahmet bizi römoklu jipiyle karşıladı. Pastırma, sucuk ve bir yığın ekmekli alışverişten sonra Barazama köyüne doğru hareket ettik. Bütün bunlar benim için fazlası ile lüks sayılırdı ve aksilikler daha yolda başladı. Önce yedek benzin bidonlarındaki sızıntı tüm römorka ve oradan malzemelere yayılınca bütün çantalar benzine bulanmıştı. Ama olayın gerçek vehametini akşam kamp yerinde çantaları boşaltınca anladık. Benzin kokusu, tulumlar, giyecekler ve en kötüsü yiyeceklerin tamamına bulaşmıştı ve tadı dayanılacak cinsten değildi. Yiyeceklerin üçte birini o akşam çöpe atmak zorunda kaldık.

Ertesi gün barazama'dan ayarladığımız hayvan anlaştığımız vakitte geldi ve teknik malzemeleri ve yiyeceklerin tamamını hayvana yükleyerek saat 9:00'da yürüyüşe başladık. Uzun bir yürüyüşten sonra tekmezar yaylasına (2100m) sonra da hayvan için son durak olan tekmezar'a (2300m) ulaşmıştık. Yolda geçtiğimiz bir boğaz var ki, bazı dönüşlerimizde ip açmayı düşündürtecek kadar dar ve dik olan bu yerden hayvanın geçmesi bile başlı başına bir olay sayılır. Tekmezar'dan sonra hem eğim hem de ağırlığımız artmıştı. Köylüden tarif almıştık ama bunlar genellikle güvenilecek doğrulukta değildir. Bilinmeyenlerin içinde hareket etmek bazen riskli ama bir o kadar da zevklidir. Gücümüz tükenmek üzereydi ve daha ne kadar gideceğimiz kestiremediğimizden saat 14:30 gibi vadinin girişindeki karlı bir alanada kampımızı kurmaya karar verdik. Kısa bir mola ve kampı kurduktan sonra vadini içine girip Vay Vay kuzey duvarı görmek umuduyla yükselmeye başladık. Yaklaşık 300m. lik bir irtifadan sonra vadinin sonunda kuzey duvarının tam karşısında buluverdik kendimizi. Koca bir dölekte nefis, sulak ve yeşil bir kamp alanıydı burası. Duvar ise muhteşem heybetliydi. Heyecanla rotayı kestirmeye çalıştık ama nafile. Kitaptaki krokileri duvarda konumlandırmak çok da kolay bir iş değil. Bu arada girişteki karın fazlalığı hemen göze çarpmaktaydı.

Bir sonraki gün biraz da ağırdan alarak kampımızı yukarı taşıdık (2850m). O kadar geniş ve güzel bir alandı ki hava da güzel olunca biz de biraz abartıp etrafa fena halde dağılmıştık. Öğleden sonra keşif yapmak üzere duvara doğru yürümeye başlayınca yolda inanılmaz büyük kaya blokları ile karşılaşmış ve ara ara boulder yapıyorduk. Ancak, hava ani bir şekilde kapanırken bunu anlayamayacak kadar kendimizden geçtiğimizden birden bastıran dolu ve yağmurdan kendimizi zor kurtarmış ve çanağın içine düşen yıldırımlardan korunmak için alarma geçmiştik. Yaklaşık 4 saat süren bu yağıştan sonra çanağın içi ve duvarlar bembeyaz olmuş, oluklardan şelaleler inmeye başlamıştı. Hiç hesapta olmayan bu durum buranın kolay ekmek olmadığının habercisiydi sanki.


yağıştan sonra çanağın içi

5 Temmuz sabahı erken kalkıp duvara doğru hareket ettik. Saat 09:30'da kara girmiştik ve 10:00 civarı tırmanmaya başladık. Akşam saat 18:30'a kadar 11 ip boyu tımanarak duvarın ortasında görülen karla kaplı geniş sete ulaştık.(3200m). Buradan sonraki bölüm ıslaktı ve sürekli akıyordu. Gece bivakta sabaha kadar da titreyince bitkin ve moralsiz bir şekilde kalkmış ve Doğan'ın itirazlarına rağmen inme kararı almıştım. Aslında inişimiz de epey olaylı olmuştu. İnerken tam çıkış rotasını izlememiş ve uzun bir negatife istemeden girmiştik. Ana kütleden ayrık duran ve heran düşecekmiş gibi duran bir kayacığın üstüne ancak ipin esneme payı ile zar zor ulaşabilmiştik. Ama bu arada ipi çekerken herhalde düğüm bir oluğun içinde sıkıştığından bir türlü gelmiyordu. Yarım saatlik bir uğraştan sonra elimizde olan iple, yaklaşık 10-15m, idare etmeye karar vererek ipi kesmiş, ve bundan sonraki bölümlerin bir kaçını iple devamını ise serbest inerek tamamlamıştık. Neyse ki çok yukarılarda değildik yoksa perişan olabilirdik.

Curcunalı başlayan faaliyetimiz hüsranla bitmişti. Buraya bir sonraki gelişimiz ise bundan tam 2 sene sonra ve daha alpin tarzda olmuştu. Ekip, ben, doğan ve Kuvvet Lordoğlu'ndan oluşmaktaydı ve bu sefer çukurbağ köyünden hareketle farklı bir güzergah izlliyorduk. 3. gün öğledfen sonra kuzey duvarının tam önüne kampımızı atmıştık ama sırttan inerken yağmura yakalanmış ve ardından dolu yemiştik. Gene ortalık bembeyaz olmuş ve duvarlardan şelaleler inmişti. Vay Vay bizi hatırlamış gibi hoş geldiniz diyordu sanki. Ertesi gün doğan ve kuvvet hoca klasik rotadan zirve yaptılar ve Kuvvet hoca işi olduğundan aynı gün dönüşe başladı. Doğan'la yalnız kalmıştık. Alt ekip yada fotoğraf ekibi gibi fazlalıklar yoktu ve yarım kalan işimizi halletmek için vaktimizi beklemeye başladık.
Duvara, klasik rota ve '95 denemesinden farklı olarak, direk giriş yaptık. Bir önceki sefer ipimizi bıraktığımız yere gelince boşlukta sallanan ipler bir korku filmini hatırlatırcasına halen sallanmaktaydı. İlk denememizde 9 saate ulaşabildiğimiz sete ise bu sefer rekor bir süratle ve 2.5 saatte ulaşmıştık. Bu sefer başaracağımıza ikimiz de inanıyorduk artık. Sonraki bölümde ıslak bölümler olmasına rağmen aynı süratle tırmandık ve 14:40'ta, yani, 6.5 saatte rotayı bitirdik. Çıkarken kapamaya başlayan hava, biz zirvede iken yağmaya başlamıştı ama kimin umurunda. Neşeli bir şekilde kampa gere dönmüş ve ağır bir yemek faaliyetine dalmıştık. Ancak,yorgunluk ve yağmur gürültüsünden olsa gerek tulumlarımıza erkenden kıvrıldık.

Emre altoparlak

13.08.1997

Okunma 7000 defa Son Düzenlenme Cumartesi, 22 Aralık 2012 21:14
Yorum eklemek için giriş yapın