Işık Dağı Kampı

Katılanlar: Onur ACAR, Özlem ÖZGÖBEK, Alper Kaynar
Etkinlik İsmi: Işık Dağı Kampı
Tarih:18-19 Eylül 2004
Hazırlayan: Onur ACAR
Etkinlik Yeri: Işık Dağı – Çerkeş
Malzemeler : 2 adet çadır, 2 adet lpg ocağı, parmak tipi pusula ve diğer kamp malzemeleri

 

Işık Dağı Ankara’lı dağcı ve kampçıların mutlaka ziyaret ettiği bir dağdır. Özellikle dağcılık kulüpleri yılda birkaç kez kamp ya da doğa yürüyüşü yapmak amacıyla bu bölgeyi ziyaret ederler. Bizde okullar açılmadan önceki son hafta sonumuzu Işık Dağında kamp yaparak geçirmeye karar verdik. Işık Dağı’na daha önce Karagöl (küçük bir gölet) tarafından çıkmıştık (Kuzeyden). 

 


Bu sefer Güneybatı sırtından çıkmaya karar verdik. Aslında burası Işık Dağı’nın en çok kullanılan rotasıdır. Kamplar da genelde bu taraftaki yayla evlerinin yanınında yapılıyor. Ama biz ilk defa bu taraftan gideceğimiz için bizim için keşif kampı gibi birşey olacaktı. Faaliyet günü arkadaşlarla Kızılayda buluştuk. Buradan Etlik otobüsüne binerek Etlik Otogarına geçtik. Işık Dağı Çankırı ili sınırları içerisinde kalıyor ve bölgeye ulaşmak için Çankırı’nın Çerkeş Kazası otobüslerine binmek gerekiyor. 

 


Etlik otogarından Çerkeş’e giden 3 firma var. Yoğunluğa göre günde en az 4-5 kere Çerkeş’e otobüs kalkıyor. Biz 11:00 arabasını tercih ettik. Şoföre Işık Dağı sapağında ineceğimizi söyledik. Yaklaşık 2 saatlik bir yolculuktan sonra araba bizi Işık Dağı sapağında indirdi. Yarın da bizi alması için sözleştik. Eğer yer ayırtmazsanız Ankara’ya ayakta dönmek zorunda kalabilirsiniz. 

 


Çantaları yüklenerek karayolundan ayrıldık. Uzun zamandır etkinlik yapmadığım için sırt çantamın yükünü omuzlarımda hissedince büyük bir mutluluk duydum. Alperin bu ilk kampı. Bu yüzden o da epey heyecanlı. Orman yolunu takip ederek Işık Dağı’na yaklaşıyoruz. Havalar iyi olduğu için ara sıra yanımızdan piknikçiler geçiyor. Bize korna çalmayı ihmal etmiyorlar. Normal tempoda hiç mola vermeden yaklaşık 40 dakikalık bir yürüyüşten sonra yayla evlerine varıyoruz. 

 


Amacımız burada kamp yapıp ertesi gün zirveye çıkmaktı. Ancak, vaktin henüz erken olduğunu düşünerek ve aynı zamanda antrenman olması maksadıyla kamp yüküyle zirveye çıkmaya karar veriyoruz. Kampıda zirvenin hemen arkasındaki açıklıkta yapacağız. Zirvede vericiler olduğu için zirveye kadar orman yolu açılmış. Ancak biz orman yolunu kullanmadık. Zirveyi kerteriz alıp orman içine girip çarşaklardan yükseldik. Yaklaşık 1,5 saatlik bir zirve yürüyüşünden sonra zirveye vardık. Dağın yüksekliği 2036 m. Zirvede bulunan yangın gözetleme kulesindeki görevliden akşam yapacağımız kampta ateş yakmak için izin aldık. Görevli “Yasak ama dağcılar bu konuda duyarlılar. Siz yakabilirsiniz” diyor. 

Daha sonra piknikçilerin çıkardıkları yangınlardan yakınıyor. Zirvede birkaç fotoğraf çektikten sonra kamp yerine doğru (güney yönünde) inişe geçtik. Zirveden de görülen futbol sahası büyüklüğündeki açıklık alanda kamp atıyoruz. Hava kararmadan hemen çadırları kurup ateş yaktık. Işık Dağındaki orman nedense çok cansız. Ağaçların çoğu çürüyor. Bu yüzden yakmak için odun bulmak zor olmadı. Kamp alanına 5 dakika mesafede birbirinden bağımsız iki çeşme var. Su problememiz yok yani. Gayet lüks bir kampımız var. Üstelik Alper’in getirdiği fazladan bir çadırıda malzeme çadırı yapıyoruz. Beş yıldızlı bir kamp kuruyoruz gerçekten. Akşam yemeğinde klasikleşmiş salçalı markarnamızı yedikten sonran Karagöl’e doğru gece yürüşüne çıktık. Yarım saatlik bir yürüyüşten sonra Karagöl’e ulaştık ama yabani hayvanların su içmeye inme ihtimalinden dolayı göle fazla yaklaşmadık. Dönüş yolunda herkesin fenerinin pilinin bitmesi bir anlık bir paniğe yol açtı ama gelirken yola bıraktığımız izler sayesinde kolayca kampa geri döndük. Bu arada gece yürüyüşü sırasında orman içinde bir mezarlığa rastlamak müthiş oldu. 

Uykucu biri olmama rağmen doğada hep erken uyanırım. Sabahta ilk kalkan bendim. Aynı çadırda uyuduğumuz için diğerlerini de kıpırdanmalarımla uyandırdım. İkinci ve son günümüz kahvaltının ve malzemelerin toplanmasından sonra Karagöle hareket ederek başladı. Özlem değişik açılardan ufacık gölün yüzlerce fotoğrafını çektikten sonra dönüş için hangi yolu seçeceğimizi karar veremedik. Çünkü gölün yukarısında ikiye ayrılan toprak bir yol var. İmdadımıza koyunlarını otlatan çoban yetişti. Gerçi çobana yaklaşmak pek kolay olmadı. Çünkü iki adet kangal köpeği için tehdit oluşturuyorduk. Sürüye yaklaşmak yerine uzaktan bağırmayı tercih ettik. Çoban bize karayoluna inen toprak yolu gösterdikten sonra bol geyikli bir doğa yürüyüşüne başladık. Dönüş yolu gerçekten çok zevkli. Sürekli rampa iniyorsunuz. 

Dönüş yolunda poşetler dolusu Kuşburnu ve Armut topladık. Karayoluna kadar toplam 4 köyden geçtik. (Sırasıyla Yağcı Hüseyin Köyü, Alpular Köüy, Kasımlar Köyü ve Çatalan Köyü). Köylüler kampçılara alışıklar ve misafirperver davranıyorlar ancak hepsinin şikayet ettiği ortak şey piknikçiler. Bu sene çok yangın çıkarmışlar ama asıl yakındıkları bıraktıkları çöpler. Naylon poşete doldurdukları çöpleri geri götürmüyorlar ve bu poşetleri yiyen büyükbaş hayvanlar ölüyorlar. En büyük dertleri bırakılan çöpler yani. Uğradığımız son köy olan Salın’da çok güzel bir çeşme var. Suyu Işık Dağı’ndan geliyor. Çeşmenin başında mola veriyoruz. Köy ahaliside çeşmenin etrafında oturuyor. Bize köylerini ve 100 yaşındaki evlerini övdüler. Yaşlı bir dede Alper’in uzun saçıyla alay ediyor ve bizede yeni bir geyik malzemesi çıkarıyor. Tekrar yola çıkıyoruz ve 10 dakika sonra karayoluna varıyoruz. Dün yer ayırtmıştık ama otobüsün gelmesine daha 3 saat olduğu için yeni bir taşıt bulmaya karar veriyoruz. Ancak 1 saat boyunca hiçbir taşıt geçmiyor. En sonunda bir kamyon imdadımıza yetişiyor ve bizi Kızılcahamam’a kadar bırakıyor. Kızılcahamam’dan Ankaraya kalkan bir otobüs buluyoruz ve doğru eve. 

Onur Acar

Atılım DSK

Okunma 22809 defa Son Düzenlenme Cumartesi, 22 Aralık 2012 21:09
Yorum eklemek için giriş yapın