Dağcılar dağ turizmi için ne düşünüyorlar (-dı 1990 larda)

 

DAĞCILAR DAĞ TURİZMİ İÇİN NE DÜŞÜNÜYORLAR? 1 Turizm Bakanlığının Dağ Turizmini Özendirme yolundaki çalışmalarını nasıl değerlendiriyorsunuz?
2-Dağ Turizmi İle İlgili kişi ve kuruluşların etkinliklerini nasıl değerlen diriyorsunuz?
3-Bu konudaki önerileriniz nelerdir? 
YILMAZ SEVGÜL 
1.Kökenli ve alt yapı çalışması dikkatli yapılmış olduğuna inanmadığımdan bu konuya pek sıcak bakmıyorum. Bir takım temel olgular, eksiklikler düzeltilmeden birşeyler kur maya çalışmak sağlıksız olur, kaldıki Türkiye dağları bakir dağlar ve böyle kalmaları ve kirlenmemeleri için önlemler alınmalı. Gördüğüm kadarıyla bu türden bir çalışma yapılmıyor ve bu yüzden de teşvik edilen dağ turizminin Türkiye dağlarına zararlı olacağı kanaatindeyim.
2. Bu konudaki düşüncelerim de oldukça olumsuz. Bu İşi yapanlar sa dece ticari zihniyet İle yapıyorlar. Kendim de bizzat Aladağlarda bu ku ruluşların doğayı ne denli kirletebildikleri ni gördüm. Doğrusu dağda 3100 mt yükseklikte çöp öbekleri ile karşılaşmak hoş değil. Gerçek bir doğa sever çöpünü dağda bırakmaz.
3. Herşeyden önce dağcılık turizmi Dağcılık Federasyonu bağlantılı yapılmalı ve organik bir bağ sağlanarak temel satamlaşiırılmalı, bu konudaki kadrolar iyi eğitilmeli ve dikkatli seçilmeli. Şu anda yoğun bir yüzeysellik söz konusu. Ardı arkası düşünülmemiş, reklam amaçlı bir politika İzleniyor. Bu konunun traflıca ve çok iyi irdelenmesi gerektiğine inanıyorum. Konuya bilimsel açıdan ba kılmalı ve asıl amaç dağları daha iyi koruyabilmek ve daha verimli hale getirebilmek olmalı. (Yıldız Üniversitesi Dağcılık Kulübü'nden. )

 

Dr.süleyman Yılmaz 
1.Dağ turizmi hakkında hiç de olumlu düşünemiyorum. Bir yerin iyi, güzel, temiz olduğunu anlatmak için "el değmemiş" sözünü kullanırız. Dağlarımıza Turizm adı altında, dağ, dağcılık ve onun yeşil felsefesinden uzak, bilinçsiz binlerce insanın götürülmesi artık ülkemizde bozulmamı;, kirletilmemiş çok az şeylerden birisi olan dağlarımızın sonunu gösteren felaketin başlangıcı olacaktır. Evet ben bu konuda muhafazakâr düşünüyorum. Çünkü, dağcı dağlara kar gözlüğü ile bakarken dağ turizmcisi kar gözlüğü ile bakacak ve bu amaç doğrultusunda dağlarımızın kirletilmesini, doğanın bozulmasını getirecektir. Dağ turizmcisi olan insanların kendilerine dağcı demeleri veya öyle zannetmeleri bir şeyi değiştirmeyecektir. Devletin önayak olup başlattığı bu olaya biz dağcılar karşı çıkarsak acaba devlet aleyhtarı olurmuyuz bilmiyorum ama ben devletin karışmamasından yanayım. Bu gün dağ turizmi destekçisi olan devlet ya dağlarımız kirletildiğinde ne yapacak? Bu konuda bazı kişilerin şu önerilerde bulunduğunu duyuyoruz: Devlet gerekli yasal düzelemeleri yapsın ve dağ turizmi yapacak kişilerin belirli bir eğitimden geçirilmesi şart olsun gibi. Bu ülkede her konuda mevzuatın en iyisi yapılmıştır ve vardır, ama hiçbir zaman gerektiği gibi uygulanamamıştır. Kişilerin eğitimden geçirilmesine gelince biz yıllardır deniz turizmiyle ilgili kişileri eğittik de denizlerimizi kurtarabildik mi? Önerim: biz dağcılar, dağ turizminin kimlere, hizmet vereceğini ve ne amaçla yapıldığını düşünelim yeter. (Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Dağcılık ve Doğa Yürüyüşleri Kulübü'nden.) 
Muhammet Onçırak 
1.Turizm bakanlığının dağ turizmini Özendirme çalışmalarını gayet olumlu buluyoruz desek de bunun getirdiği pekçok soru işareti vardır. Dağlar, gerçek doğasever dağcılara yada çadır kampına gönül verenlere açılırsa faydalı olur. Turizme açılırken sadece para kazanmak uğruna dağlarımız katledilecekse hiçbir yarar sağlamaz
2.Dağ turizmi diğer turizm çeşitlerinden daha farklı olduğundan bununla ilgilenecek kişi ve kuruluşların muhakkak dağ sevgisine ve kültürüne sahip olması şart. Türkiye Dağcılık Federasyonunun çalışmalarını gayet olumlu buluyoruz. Bunun yanında macera olsun diye dağ turları yapan kişiler (günübirlikçiler), işte bunlar doğa düşmanlarıdır.
3.Dağ turizmi deyince öncelikle çadır düşünülmeli, eğer bir tesis yapılacaksa da bu bakanlık eliyle yapılmalıdır ve tamamen doğa sporlarıyla uğraşan kişilere hizmet vermelidir. Turizm Bakanlığı dağ turizmine yönelirken Dağcılık Federasyonu ile diyalog kurması her zaman faydalıdır. Türkiye dağlarının korunması hepimizin görevidir.
(Rize Dağcılık İl Temsilcisi)

 

Dr. A. TAYFUN TERCAN 
1.Turizm Bakanlığının Rafting- Trekkİng-Nostaljik buharlı tren yolculuğu organizasyonlarını izledim. Niğde Aladağlardaki Trekking organizasyonlarına katıldım.Organizasyon öncesinde dağcı arkadaşlarımla yaptığımız değerlendirme toplantılarında dağların turizm yatırım alanları olarak değerlendirilmesinin doğru olmayacağı benzeri endişeleri derleyip yazdık. Tanıtım ve özendirme amaçlı Trekking(Turiznı Bakanlığı Organizasyonunda Trekking denildiğinden ilk satırlarda aynını kullandım. Artık dağ yürüyüşü diye ceğim) organizasyonunun ilk günkü basın konusunda Turizm Bakanı Sn. Abdiilkadir Ates'in dağların çevre sorunlar ve dağlardaki yapılaşmalar hakkındaki sözleriyle rahatladım. Öyle sanıyorum ki Turizm Bakanlığı bünyesindeki doğaya duyarlı (ve sayıları fazla olmayan) kişilerin olumlu katkılarıyla iyi niyetle planlanmış bir organizasyon izledim. Ancak iyi niyetli olmak yeterli olmadı. Organizasyon konusundaki eksiklikler bütana yapılanlar yapıldığı yerde kaldı, özendirme amaçlı dağ yürüyüşü yılda bir kez yapılacalc kitle organizasyonlarıyla olmamalı. Bilgilendirme ve Bilinçlendirme ile oluşacak potansiyelin doğayla uyumu dağ yürüyüşleri ile biçimlenebilir. Turizm Bakanlığı organizasyonları basında devrilen kanodan suya düşen ünlüler ile, gönül ilişkileri dedikoduları ile yer aldı. Kısaca Turizm bakanlığı iyi niyetliydi ancak gerçek amaç vurgulanamadı ve süreklilik sağlanamadı. 
2.Dağ turizmi ile birlikte çevre kirliliği ve yapılaşma sorunları yaşanacaktır. Zaten şimdiden bazı dağlarımızda giderilmesi adeta olanaksız boyutlara ulaşmıştır. Kaçkarlar ve Aladağlardaki kirlenme, Uludağ ve Erciyes'deki uygun olmayan yapılaşma belirttiğim sorunlara örnek olabilir. Üstelik dünyanın çeşitli bölgelerinde bugün tartıştığımız çoğu sorun yüz yıl önce yaşanıyordu, iyi bir gözlem ve araştırma bize çok zaman kazandıracaktır. Kişisel çabaların gerekli ancak yetersiz olacağını düşünüyorum. Bu gün için kuruluşların etkinleri ise çoğu kez iyi niyetli ancak koordinasyonda yoksun. Çoğu kaynak ve emek böylece harcanıyor.
3. Kurumlaşmaya ve koordinasyona önem verilmelidir. Çevre bilincinin oluşturulması konusunda dağcılar birer misyoner gibi cabalamalı. çabalar gelecekte gelenekleri oluşacak kurumların oluşması için bir (eştirilmeli ve illede kurumlararası koordinasyon sağlanmalıdır. (istanbul) 
Alper Sesli 
1. Dışarıdan şov yönü ağır basan biri gibi gözüküyor ama Önemli olan zaten topluma tanıtmak. Burada altyapı çalışmalarının değeri büyük olduğundan eğer bu konu iyi etud edilmiş ve bu Konuda gerçekten kayda değer çalışmalar yapılmışsa güzel. Aksi takdirde bütün temeli çürük gibi fiyaskoyla sonuçlanacaktır ki birincil önemdeki dağlarımız da bu takdirde tehlikeye atılmamalı. 
2. Son dönemde doğa organizasyonları adı altında birçok şirket türemiştir. Aktif çalışan biri olarak bu çevreyi iyi tanıyorum ve gözlemlerime dayanarak ta bu kişilerin hepsinin doğa ve doğada faaliyet konusunda bilinçsiz ye yetersiz olduklarını söyleyebilirim. Çünkü Türkiye'de henüz Turizm Bakanlığı ve Dağcılık Federasyonunun ortak çalışmaları ve belirlenmiş bir dağ rehberliği statüsü yok. Birkaç kez sırtına çanta alıp eften püften faaliyete giden herkes rehberiz diye ortaya atılıyor. Bu insanların zor doğa koşulları ya da bunların yaratabileceği yaralanmalar karşısında ne tür bir hakimiyet sağlayabilecekleri tartışılır. Turizm bir insana hizmet sektörüdür. Şirket olarak çalışanlarsa zaten sayıca az. Maalesef bunlar da doğayı kirleten kuruluşlar göze çariyorlar. Bu durumun en kötü yanı ise bu şirketlerin sahiplerinin dağcı olması. Bu da gösteriyor ki para, doğa sevgisi ve doğa bilincinin önüne set çekebiliyor.
3. (1) Türkiye dağcılık federasyonu ve Turizm Bakanlığı ortak çalışmasıyla dağ ve doğa rehberliği statüsü oluşturulmalı. (2) Profesyonel kurtarma ekipleri kurulmalı. Kayseri, Erzurum, An- talya.Ağrı gibi yoğun dağcılık çalışmaları biten bogelerde 10.000 feet üzerine çıkabilen ambulans helikopterler bulundurulmalı. (3) FM bandından yayın yapabilen İlk yardım amaçlı telsiz ağı ve noktaları oluşturulmalı (4) Tüm dağ turizmi yörelerine helikopter pistli, Telsizli acil servis verebilen İlk yardım hastahaneleri kurulmalı. (5) Doğa sporcularının çözüm bulunamayan sigorta sistemine devlet elatmalı. (6) Çevre koruma kanunlarıyla yayla turizminde betonlaşmanın önüne geçilmeli. (7) Milli Park Kanunları bir an önce aktif yasama gecerilmeli. Niğde- Aladağlar, Rize-Kaçkarlar mümkün olabildiğince çabuk haklarına kavuşturulmalı. (8) Turizm şirketleri denetlenmeli, sabit kamplı organizasyonları önlenmelidir. Sabit kamp sabit çöp demektir. (Yıldız Üniversitesi Dağcılık Kulübü'nden.)

 

Orhan Özçalık 
1. Yanlış olarak değerlendiriyorum. Dağ turizmi İçin böyle tanıtımlar yapılması -daha Türkiye dallarında gerçekleşmesi istenen turizm için gerekli altyapı yokken - yanlıştır. Bu altyapı dağ rehberleri yönünden değerlendirilmelidir. 
2. Dağ turizmi ile Türkiye'de uğraşan kurum ve kişilerin yeterli sayıda ve nitelikte olmadıklarını düşünüyorum. Şirketlerin daj turizmine bakışları yanlış. Hiçbir ön çalışmalan yok. Yeni alanların araştırılması yapımıyor. Yeni rotalar hep yabancılar tarafından keşfediliyor. Bu konuda eğitilmiş elemanları da yok. 
3. Öncelikle iyi bir rehberlik sisteminin yazılı olarak oluşturulması, dağcılık federasyonu ile bağlantılı olarak trek ve dağ turizmi alanında hizmet verecek rehberlerin eğitilmesi gerekir. Rehberlik kurumunun oluşturulması, bu alanda çalışan şirketlere rehber çalıştırma zorunluluğu getirilmesi ve bu şirketlerin etkin biçimde denetlenmesi gerekir. Planlı bir gelişme sağlamak için ne kadar turist gelirse o kadar kazanırız yaklaşımı yerine, dağların ekolojik olarak zarar görmeden kaldırabileceği turist sayısının belirlenmesi ve bunun üzerindeki insana kapatılması gerekir. Otel gibi yaklaşımların engellenmesi ve dağların doğal güzelliğinin korunmasının dikkate alınması gerekir. (Hacettepe Üniversitesi Dağcılık ve Doğa Sporları Kulübü'nden 

Not:Bu yazı "Pastoral Dergisi" sayı 1 den alınmışır

 

Pastoral  Dergisinden Ümit Şahin tarafından eklenmiştir.

Okunma 7468 defa Son Düzenlenme Cumartesi, 22 Aralık 2012 21:09
Yorum eklemek için giriş yapın