İt Oturumu Güney Batı Yüzü (yeni rota)
Çürük kayada tırmanmanın yoğun bir gerginliği vardır. Tutamağın veya basamağın kopması herzaman beklenen bir durumdur. Ara emniyet noktalarına yeterince güvenemezsiniz; çünkü kayanın ne kadar taşıyacağını tahmin etmek güçtür. İstediğiniz sıklıkla ara emniyet noktası koyamazsınız; çünkü çok çürük yerlere koyacağınız ara emniyet noktasının hiçbir anlamı yoktur. Her an sizin yada arkadaşınızın başına bir taş düşebilir. Bu yüzden çürük kayada çok dikkatli olmak zorundasınız.
Bunca olumsuzluğu kimse istemez. Çürük kayada tırmanmanıza neden olacak bir şeyler olması gerek. Belli bir yüze duyulan istek, hırs, daha önce yapılmış olanı başarmak vs. Bu nedenleri çoğaltmak çok kolay. Nedenlerin hemen tamamı da insanın iç dünyası ve çevre ile etkileşimine bağlıdır. Bu yüzden, bence zor bir tırmanışta önemli olan ilk nokta duyguların kontrolüdür. Bunu başarmaktan alınan duygusal tatmin, tırmanıştan aldığınız zevke eşittir.
Bendeki hırs ve motive edici öğeler azaldığından beri limitlerimi zorlayacak tarzda ciddi kaya tırmanışları yapmadım sayılır. Bu arada yaptığım Lahitkaya Kuzey, C 1, ikinci Direktaş Kuzey çok ciddi sayılmayacak tırmanışlardı. Çürük kayanın gerginliğinden bıkmıştım. Demirkazık doğu sırtından diğer nedenlerin yanısıra benim bu genel ruh halimin payı da olmuş olabilir.
Şimdi Kayacık boğazının üst tarafındaki kamp yerimizden, bize zevkli anlar yaşatacağını ımduğumuz İt Oturumu'na doğru adeta koşarcasına çıkıyoruz.Batur önümde, arkamdan Emre, Rıfat ve onların İngiliz arkadaşları David geliyor. Genel kondisyonum iyi ama zor kayada neler yapabileceğimi hiç kestiremiyorum. Beşlik, altılık hamlelerde eğer ara emniyet noktalarınız sizi rahatlatacak kadar iyi değilse olay bir sıkıntıya dönüşebilir. Hele tırmanış gücünüze güveniniz azsa rezalet... Bu yüzden gelişecek olayları kendi haline bıraktım. İçimdeki karışık duygularıda.
Kaya göründüğü zaman heyecanlanmamak elde değildi. Karşıdan bakınca o yüzeyin üzerinde olma hissi ya da çıktıktan sonra dönüp yaptığın işe bakmak bana daima karışık, garip duygular taddırır.
İlk sikkeyi çaktıktan sonra tırmanacağımız yüzeye tekrar baktım. Hiç te kolay görünmüyor. Fakat kaya bir harika. Sağlam, sürtünmeye elverişli, insanı kendine çekiyor. Batur ve David bizden 100m ötedeler; seslerini duyuyoruz.
Sola, yukarı doğru bir diagonal rota izlemeye başladım. Fena değil, fazla ara emniyet noktası koyma gereği hissetmiyorum. Ama şu ufak balkon? Eh altına girdik işte. Uygun bir takoz koyuyorum. Rıfat ve Emre'den özür dileyip bir sikke çakıyorum. Çünkü tam balkona girmeden önce sikke sökmek hoş bir iş değildir. Küçük tutamak ve basamaklarla yükseldim ama yukarıda tutamak yok. Geri hamle yapıp tekrar baktım. Sağda bir su yolağı var; kenarını tutabilirim. Yeniden yükseldim fakat orayı tutamıyorum. Tekrar geri. Düşmekten korkum yok. O zaman kendimi daha fazla zorlayabilirim. Tekrar balkon küçüldüm. Sol elimin parmak uçları beni tutmaya çalışırken bıraktığım sağ elim beni su yolağının kenarına doğru yavaşça uzanıyor. Bu arada sağ tarafım geriye doğru açılmaya başladı ve o sırada dik kenarı yakalayabildim. Bir süre sonra ufak bir platformdan oluşan ilk istasyondayım. Tam bir ip boyu.

Sıra ikinci problemde. Üstümüz, sağımız, solumuz dümdüz. Bir iki hamle yükselip de bakmak devamının da ümitsizliğini gösterdi. Bu durumda aklıma Hinterstoiser geldi. Eiger Kuzey Duvarı'nı denerken yaptığı bir yan geçişten dolayı oraya éHinterstoiser Travers" adı verilmiş. Yükü ipe vererek, biraz aşağıdan, duvardaki gidilecek yöne bakan her çıkıntıyı kullanarak yan geçmek. Yapılacak iş bu. Bir ufak riski var tabi; pandüllü bir şok. Böyle bir şokun sonunda karşı sırta poster olmam söz konusu. Bu yüzden dikkatli olmam gerek.
Rıfat beni yaklaşık 10m. aşağıya indiriyor. Sağdaki kulvara ulaşmak için 10m den fazla yolum var. Gerektiğinde azar azar ip isteyip yan geçişe başlıyorum. Bayağı ince bir işçilik istiyor; çok az çıkıntı var. Her hamlayi ve sonrasını ayrı ayrı düşünüyorum. Bu arada ulaşacağım kulvarın dertsiz olmasına da dua ediyorum. Son hamle! Rıfat ipe bolluk vererek beni rahatlatıyor. Şimdi onların seviyesine kadar tırmanmalıyım. Neyse ki burası dörtten fazla değil. Sonunda sikkemi çakıyorum. İpi sabitliyoruz. Rıfat ve Emre ipe taktıkları karabinalarına oturarak keyifle geliyorlar. Çift kat olan ipin bir ucunu çözüp ipi çekip alıyoruz. Hinterstoiser ve arkadaşları da ipi böyle çekip alıyorlar ama fırtına çıkınca duvarın üstü buz tutuyor ve aynı yöntemle geri dönemiyorlar; sonunda ölüyorlar. Bizim için böyle bir olasılık yok.

Burası rotanın kilit noktasıydı. Bu yüzden, çıktıktan sonra rotaya Hinterstoiser adını veriyoruz.
Üç ip boyu sonra doruğa ulaştık. Bu ip boylarında birini Emre lider tırmandı. Bir süre Batur ve David'i bekledik; fakat gelmediler. İndiğimizde onları tıkanan rotalarında iple iniş yaparken bulduk.
Burası İt Otrumunun en uzun rotasıydı sanırım. İpsiz çıkılan bölümlerle yaklaık 300m ve altı saat.
Sonraki günler Emre ile Zegabon'un yüzünde beş eksi, altı'lık bir yan geçiş yaptık. Çünkü yukarı devam edemedik. Akilonya'nın batısındaki çatlağı altı artılık bir yan geçişle trımandık. (Rota yaklaşık 150m 4 artı - 6 artı).
Buralarda daha bir sürü rota var. İlgilenen ve zevkli tırmanışlar yapmak isteyenler için...
Recep Çatak
Emre altoparlak tarafından temin edilmiştir.